Warning: Use of undefined constant wp_cumulus_widget - assumed 'wp_cumulus_widget' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/hellwor/public_html/gamez/wp-content/plugins/wp-cumulus/wp-cumulus.php on line 375
Ağustos « 2008 « Gamez

Ağustos, 2008 için arşivler

Hükümran Senfoni Online

http://www.ceidot.com/ftp/id/images/hsoopenbeta.jpg

  • Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonu Nedir?

Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonu (kısaca HS Online) ücretsiz bir tarayıcı tabanlı devasa çevrimiçi oyundur. Oynanış türü ise stratejidir. Céiron kurgusuna dayanan evreni, karakterleri ve tasarımlarıyla oldukça özgün bir atmosfer sunan HS Online, hem konusunu hem de ismini Céidot’un ana oyun projesi olan Hükümran Senfoni’den alır.

Céiron evreni hakkında daha fazla bilgi için lütfen tıklayın.

Hem HS Online’ın, hem de Hükümran Senfoni’nin konusu hakkında bilgi almak için lütfen tıklayın.

HS Online ile Hükümran Senfoni arasındaki farklar için lütfen tıklayın.

  • Oyun Tamamen Ücretsiz mi?

Oyunu denemek ve oynamak için hiç bir ücret ödemenize gerek yok. Üstelik hiç bir kısıtlama olmadan oynamaya devam etmeniz için sizden herhangi bir ücret de talep edilmeyecek. Sadece oyun sırasında size bazı avantajlar kazandırabilecek “danışmanları” kiralamak için ve komutanlarınızı daha etkili hale getirecek bazı eşyaları (silah, zırh, vb…) alabilmek için özel bir para birimi olan Céi-Liraya (CL) sahip olmanız gerekiyor. Céi-Liraları ise sizlere sunulan pek çok ödeme metodunu kullanarak temin edebilirsiniz.

Céi-Lira hakkında daha fazla bilgi için lütfen tıklayın (=>Céi-Lira Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Alınır? sorusuna giden link)

  • Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonu ile Hükümran Senfoni RYO’nun Ne Farkı Var?

Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonu (kısaca HS Online), aslında Hükümran Senfoni’nin hikayesini ve karakterlerini kullanan ve aynı evrende geçen bir tarayıcı tabanlı strateji oyunudur. Hükümran Senfoni Céidot Oyun Stüdyolarının 2006 yılından beri Windows tabanlı PC platformları için geliştirmekte olduğu bir rol yapma oyunudur (RYO).

Hükümran Senfoni’de oyuncular, çeşitli çok oyunculu oynama imkanlarına sahip olacaklardır. Ancak Hükümran Senfoni devasa çevrimiçi oyun değildir.

HS Online ise bir tarayıcı tabanlı devasa çevrimiçi oyundur ve Hükümran Senfoni’nin aksine çevrimdışı (offline) oynama özelliği yoktur.

Her iki oyunun da senaryosu, karakterleri ve kurgusu benzerdir. Hükümran Senfoni’de oyuncu bir karakter seçerek o karakter ile söz konusu senaryoda bir rol alacak ve Céiron evreninin bir parçası olacaktır. HS Online’da ise oyuncular seçilebilir halde bulunan iki ulustan birini seçerek, o ulusa ait karakterlerden ve askerlerden oluşan ordular yetiştirme, kendi kontrollerinde bir üs kurma ve tabi ki rakip ulusla savaşarak çeşitli görevler yerine getirme gayreti içinde olacaklardır.

Özetle, iki oyun arasındaki temel fark oynanış tarzındadır.

  • Céiron Nedir?

Céiron Hükümran Senfoni oyunlarının resmi konsept sağlayıcısı ve kurgusudur. Hükümran Senfoni oyunlarının senaryolarından karakterlerine, şehirlerinden oyun mekaniklerine kadar pek çok boyutu Céiron tarafından tasarlanır ve şekillendirilir.

Céiron’u daha genel olarak tanımlamak gerekirse, 2000 yılından beri geliştirilmekte olan detaylı bir kurgu ve fikir havuzu olduğunu, içinden pek çok ürün ve tasarım çıkartmak için uygun bir yaratım havuzunu ifade ettiğini ve sadece Hükümran Senfoni serisi için değil, Céidot tarafından geliştirilebilecek pek çok oyun için alt yapı sağlayabileceğini söyleyebiliriz. Oyunlar dışında edebi eserler ve animasyon projeleri içinde imkanlar sunan Céiron, aslında İmengi Tasarım ve Bilgi Teknolojileri’ne ait ayrı bir markadır ve pek çok projede kullanılacaktır.

Céiron’un kurgusal detaylarıyla ilgili genel bilgilere ulaşmak için lütfen tıklayın.

  • Céiron Ne Demektir?

Céiron, kurgumuzdaki bir dilden gelen özel isimdir. Senon diline ait bu antik kelimeyi Türkçeye “elementlerin imparatoriçesi” olarak çevirmek mümkündür.
Novasna halkı atalarından Senon diline geçen bu kelimeyi; o zamanlar kıtada tüm gezegene verilmiş başka bir isim bulunmadığı için, evrenselleştirmekte zorlanmamıştır. Gezegenin yuvarlak olduğuna dair inanışları en eski halk olan Novasnalar, bu kelimeyi ilk olarak “toprak ana” anlamında kullanmışlardır. Zamanla teknolojinin ve bilimin gelişmesiyle elementleri keşfeden Novasnalar ve ardılları olan Pyrokalar, gezegenlerinin aslında sadece topraktan oluşmadığını, aksine pek çok elementten (temel elementler) oluştuğunu fark ettiklerinde bu kelimenin algılanışını da değiştirmişlerdir. Her ne kadar hala Céiron kelimesini çeşitli halklar “toprak ana” olarak algılasalar da, bu kelimenin en güncel anlamı “Elementlerin Sharéni”dir. “Sharén”, Pyrokalarda kadın hükümdar anlamına gelir, dolayısıyla kelimeyi “elementlerin imparatoriçesi” olarak açıklamak da mümkündür.

  • Hükümran Senfoni’nin Anlamı Nedir?

Hükümran Senfoni, oyunun geçtiği dönemde Sorién kıtasının durumunu özetleyen bir isimdir. Söz konusu dönemde bir çok kültür, imparatorluk ve devlet amansız bir güç yarışına girmişlerdir. Her biri farklı bir kültür, farklı bir renk, farklı bir doku olmalarına rağmen konu “hükmetmek” olunca, birbirleriyle oldukça benzer, uyumlu bir görüntü çizmektedirler. Farklılıkları onları birbirlerinden ayrı sesler çıkartan çalgılar gibi yapsa da, aynı amaç için çalıştıklarından farkında olmadıkları bir ahenk meydana getirerek büyük bir orkestraya benzetilmeleri söz konusudur.

Böylece aralarındaki onca farklılığa rağmen ortak bir amaç için çalışmaları ve farklı seslerde de olsa aynı “besteyi” çalmaları, ismi konmamış bir hükmetme senfonisini tetiklemiştir. İşte bu, Hükümran Senfoni’nin hikayesidir…

  • Hükümran Senfoni’nin Hikayesi Hakkında Nereden Bilgi Alabiliriz?

Sadece iki ulusun değil, koca bir kıtanın tarihte eşi sadece bir kez görülmüş devasa bir savaşa sürüklenmesini konu alan Hükümran Senfoni serisinin detaylarına ulaşmak için lütfen tıklayın (=>Hükümran Senfoni�nin Senaryosu sayfasına giden link)

  • Atrón Nedir?

Beyni olan bütün canlılarda varolduğu tahmin edilen; insanlar başta olmak üzere düşünebilen pek çok canlı grubu tarafından kullanılabilen ve geliştirilebilen, zamanla ya da ek müdahalelerle kendini yenileyebilen bir enerji/güçtür.

Atrón, beynin doğal bir yeteneğidir. Beyinden beyine değişen sabit potansiyelinin yanı sıra, zamanla, çevre etkisiyle, eğitimle ve çalışmayla potansiyeli ve rezervi geliştirilebilir.

Atrón konusunda daha fazla bilgi için lütfen tıklayın.

  • Uluslar Hakkında Daha Fazla Bilgiyi Nereden Alabilirim?

Céiron gezegeninin Sorién kıtasının doğu parçasında yer alan Pyroñom Sharlığı ve Galljan İmparatorluğu, Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonunda yer alan başlıca uluslardır. Oynanabilir uluslar hakkında detaylı bilgi almak için lütfen “uluslar” (=>Uluslar hakkında sayfasına giden link) sayfamızı ziyaret edin.
Sorién kıtasındaki diğer dikkat çekici uluslar hakkında bilgi için yine “uluslar” sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

  • Oyun Nasıl Oynanır?

HS Online�ın oynanışı ile ilgili pek çok eğitsel yönergemiz bulunmaktadır. Direkt olarak oyun içi görüntülerden oluşan ve oynanışa odaklanmış video yönergemiz için lütfen tıklayın.

Oynanış hakkında detaylı açıklamalarda bulunan kitapçığı ise bu bağlantıdan indirebilirsiniz.

Oyundan daha fazla zevk alabilmeniz için, Céiron kurgusu hakkında, atrón enerjisi hakkında, Hükümran Senfoni serisinin konusu hakkında, uluslar hakkında ve birimler hakkında hazırlanmış bilgilendirme sayfalarını da ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

  • Birimler ve Karakterler Hakkında Detaylı Bilgiyi Nereden Alabilirim?

HS Online’da yer alan iki ulusta toplam 18 farklı birim bulunmaktadır. Bu birimlerle ilgili detaylı bilgiyi “Birimler ve Karakterler” sayfamızdan temin edebilirsiniz.

Hem HS Online’ın hem de ana oyun projesi olan Hükümran Senfoni’nin konusunda önemli yerleri olan başlıca karakterler hakkında özet bilgiler yine aynı sayfadayer almaktadır.

  • Céidot Kimdir?

Céidot Oyun Stüdyosu, Türkiye’nin en kıdemli ve yetenekli oyun geliştirme ekibine sahip olmanın gücü ve avantajıyla faaliyet gösteren, ülkemizin en heyecan verici ve ses getirmiş oyun projelerine imza atmış ve atmakta olan sektör lideri bir markadır. Amacı Türkiye’de ve uluslararası platformda başarı ve saygınlık kazanacak kalitede oyunlar üretmektir. Tasarımsal gücünü Céiron Alternatif Gerçeklik markasından alan Céidot, genel olarak bir Ar-Ge firması olan İmengi�nin bünyesinde olduğundan pek çok Ar-Ge faaliyetini de yürütmektedir. Bu nedenle ürettiği oyunların sadece konusunu ve tasarımını değil, oynanışını ve teknik yönlerini de “devrimsel” yapma arzusunu taşır.

2005 yılında İmengi bünyesinde kurulan Céidot, Hükümran Senfoni (Windows işletim sistemli PC platformları için geliştirilen rol yapma oyunu) ve Hükümran Senfoni Online: Strateji Versiyonu (tüm tarayıcılar ve işletim sistemleri için geliştirilen tarayıcı tabanlı devasa çevrimiçi strateji oyunu) olmak üzere iki temel proje üzeinde çalışmakta, ayrıca içeriği gizli olan ve yine oyun teknolojileriyle ilgili çeşitli ar-ge projeleri yürütmektedir.

Céidot’un açılımı “Céiron Dijital Oyun Tasarım”dır ve temel olarak kardeş markası olan Céiron Alternatif Gerçeklik tasarımlarına ve kurgusuna yönelik oyun çalışmaları yaptığı için bu ismi almıştır.

  • Céi-Lira Nedir? Ne İşe Yarar? Nasıl Alınır?

Céi-Lira (CL) size oyun içinde bazı avantajlar kazandırabilecek “danışmanları” kiralamak için ve komutanlarınızı daha etkili hale getirecek bazı eşyaları (silah, zırh, vb…) alabilmek için gerekli olan özel bir para birimidir. Céi-Liraları sizlere sunulan pek çok ödeme metodunu kullanarak temin edebilirsiniz.
Céi-Liraları resmi satış kanallarımızvasıtasıyla satın alabilir ve oyun içerisinde dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz. İster ekonominizi daha sağlam hale getirecek danışmanlar kiralayın, ister ordunuzu daha etkili savaştıracak silahları ve zırhları komutanınıza kuşandırın, isterseniz de aldığınız teçhizatları daha verimli hale getirmek için onları geliştirin! Sahip olacağınız Céi-Liralar ile yapabileceğiniz çok şey var!
Hemen hesabınıza Céi-Lira transfer etmek için
buraya, Céi-Lira temin ederken kullanabileceğiniz ödeme metodları hakkında detaylı bilgi almak için buraya tıklayabilirsiniz!

Son Savaş – Son Savaş Nedir?

“Sonun Başlangıcı…”

Eski efsanelerin tersine dünyanın sonu sanıldığı gibi 21. Yüzyılda gelmemişti. Evet yaşlı Dünya tükenmişti ancak hala üzerinde insanlar barındırıyor ve pes etmemek için direniyordu. 23. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyadaki içme suyu sürekli artan insan nüfusuna yetmemeye başladı. Tabiî ki bunda insanoğlunun doğadaki her şeye zarar vermesinin de büyük etkisi oldu. İkinci çeyrekte ise dünyada artık dünya nüfusunun sadece çeyreğine yetecek kadar içme suyu kalmıştı. Bu durum savaşları da beraberinde getirdi. Önceden petrol için savaşan devletler yıkılmıştı; kalanlar ise artık sadece ve sadece su için mücadele vermekteydi. Binlerce yıldır para ve güç için savaşan insanoğlu artık sadece hayatta kalabilmek için savaşıyordu. Bu savaşlar tarihteki bütün savaşlardan daha farklıydı. Sinsi ve kuklalarla değil; aleni, amansız ve kanlıydı. İnsanoğlunun taş ve sopalarla başlayan savaş anlayışı artık tamamen değişmişti. Yok olacağını anlayan toplumlar; nükleer silahlarına sarılıp kendilerine son bir şans daha yaratmaya çalışıyor fakat bu arada zaten yok olmaya yüz tutan doğayı daha da tahrip ediyorlardı. Bu amansız savaşların sonucunda milyarlarca insan gerek savaşlar, gerekse susuzluk yüzünden öldü. Dünya ise artık yok olmak üzereydi…

“Yeniden diriliş”

Bu duruma dayanamayan yaratıcı ona inananları kurtarmak için doğanın hakimi Mikail’i dünyaya gönderdi. Mikail bütün doğa olaylarının, bolluk ve kıtlığın belirleyicisiydi. İnananları kurtarmak isteyen Mikail Dünya’nın kuzey yarısını baştan aşağı yeniledi. Ağaçlar tekrar büyüdü, ırmaklar tekrar akmaya, kuşlar tekrar cıvıldamaya başladı. Kuzeyi, adeta dünya üzerinde cennetten bir parçaya dönüştürdü.

“İkinci kez itiraz ve dengelerin oluşumu…”

Şeytan bu duruma karşı çıktı ve yaratıcıya ikinci kez itiraz etti. Şeytan yüzyıllar boyunca insanları yoldan çıkarmak için çalışmış ve büyük ölçüde başarmışken Mikail’in dünyayı tekrar eski haline getirmesi yaratıcıya da eşitsizlik olarak göründü ve şeytanın kendisini temsil edecek birini dünyaya göndermesine izin verdi. Şeytan bunun üzerine oğlu Mamnon’un dünyaya gönderilmesini istedi. Yaratıcı Mamnon’u güneye gönderdi ve Mikail’in güneye; Mamnon’un ise kuzeye geçmesini yasakladı. Mikail, insanlara cennetten bir parçaya dönüşen Kuzey’de yaşama imkânı; Mamnon ise dünyanın sonuna kadar yaşam vaadetti.

“Dünyanın sonuna kadar yaşamak…”

Sonsuz yaşam çoğu insana kısa ama güzel bir yaşamdan daha çekici geldi ve Mamnon’un hüküm sürdüğü Güneye göçler başladı. Mamnon sözünü tuttu; bu insanlar artık sudan, yemekten, hastalıklardan bağımsız bir şekilde dünyanın sonuna kadar yaşayabilecekti. Ancak Mamnon’un tek bir şartı vardı. Dünyanın sonunun geldiği gün, bütün müritlerinin ruhları şeytanın olacaktı. Sonsuz yaşamın cazibesine kapılan insanlar bu şartı umursamadılar bile…

“Fırtınadan önceki sessizlik…”

Mamnon’a tâbi olanlar ölümsüz yaşamı kazanırken bazı bedensel değişikliklere uğradı. Derileri küf rengine dönüştü ve zamanla buruşmaya başladı. Gün geçtikçe zayıfladılar ve kemikleri daha da belirginleşti. Artık kanları bile kırmızı akmıyordu. Yemek yemeyen, su içmeyen Mamnon müritlerinin bedenlerinden akan tek sıvı kanlarıydı ve bu sıvı artık mavi renkteydi. Güneş’in doğmadığı, her taraftan lavların püskürdüğü tek bitki örtüsünün ise daha sonradan alev gülü olarak isimlendirecekleri biçimsiz kırmızı renkli bir çiçeğin oluşturduğu güneydeki insanlar çevrenin de etkisiyle gittikçe vahşileştiler ve insanlıktan uzaklaştılar. Mamnon onlar için evlatlarım diyordu. Hatta evlatlarına cehennemin derinliklerinden gelen binekler hediye etti. Güney insanları, küçük gördükleri, ölümlü insanlarla artık aynı ismi bile paylaşmak istemiyorlardı ve onlar da kendilerine Mamnon’un evlatları demeye başladılar.

Kuzeyde yaşayan Mikail ve halkı ise doğa ile iç içe mutluluk ve huzur içerisinde yaşamlarına devam ediyorlardı.

“Daha fazlasını istemek…”

Ancak bu durum çok uzun sürmedi. Mamnon birçok evlat edinmişti ancak şeytan daha fazla ruh istiyordu. Bu isteğini oğlu Mamnon’a iletti. Mamnon’un kuzeye geçmesi yasaktı. Ancak aklına şeytanca bir fikir gelmişti. Evlatlarından oluşan bir ordu kurarak bu orduyu kuzeye saldırtacak ve buradaki insanların içini ölüm korkusuyla dolduracaktı. Ölümden korkan insanlara sonsuz yaşam daha çekici gelecek ve şeytana daha çok ruh bağışlayacaktı. Düşündüğü gibi de oldu. Yıllarca süren savaşlar kuzeydeki insanların içini korkuyla doldurdu. Ve gün geçtikçe daha çok insan güneye göç etmeye başladı. Güney insanları ölümsüzdü, kuzey insanları ise onlara karşı korumasızdı…

“Nûr”

Mikail bu durumu yaratıcıyla paylaştı. Yaratıcı Mikail’e Güney insanlarına karşı kendilerini korumaları için ilahi bir güç, Nûr’u verdi. Mikail halkına bu gücü kullanmasını öğretti; insanlar ise bu gücü kullanarak kendilerine basit silahlar yaptılar.

Artık güney insanları öldürülemez, kuzey insanları ise korumasız değildi… Kâinatın sonuna kadar sürecek olan “Son savaşlar” işte bu şekilde başladı…

Lost Planet Extreme Condition

[Resim]


Sonbahar ve kışın gelmesi, tatilin bitmesiyle oyun dünyası iyi bir ivme kazanmış oldu.Özellikle 2005 senesine Resident Evil 4 ismiyle damgasını vuran Capcom’un yaptığı son iki oyun olan Dead Rising ve Lost Planet’in; Xbox360 platformunu canlandırmaya ve tanımaya yönelik projeler. Başarılı olduklarını düşünüyorum.

Geçtiğimiz sene 2 adet demo’su çıkan Lost Planet’in, 12 Ocak itibariyle Amerika ve Avrupada piyasaya çıkması bekleniyor. Japonya ise 1 aydır tadını çıkarıyor. Oyunun en baştan beri Xbox360 oyunu olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İlk önce emektar PlayStation 2 için yapılmaya başlanmış. Daha sonra Xbox360’a geçirip tüm çalışmaları orada yapmışlar. Şu anda tabi ki Capcom tarafından da Xbox360’a özel olarak belirtilmekte. “Capcom daha önce Xbox’a özel oyun yaptı mı?” diye soranlar olabilir. Hit olmamakla birlikte Dino Crisis 3 ismini verebilirim.

Soğuk

Lost Planet, insanlığın soğuk ile baş başa kaldığı bir gezegende – hazır ısı kaynaklarına ihtiyaç duydukları bir gezegende – Kar Korsanları’na ve Akrid ırkına karşı vermiş olduğu mücadeleyi; ayrıca gezegeni tamamen ısıtmaya yönelik bir projeyi anlatıyor. Senaryoda tabi ki belirli başrol oyuncuları ve onlara ait ilginç hikayeler var. İşin sürprizini kaçırmamak için sizlere anlatmak istemediğim bu hikaye çok derin olmasa da, iyi bir aksiyon filmi senaryosu olabilecek kalitede olmuş.

Oyunda tamamen karla kaplı çok soğuk bir gezegendeyiz, dolayısıyla bir dayanma gücümüz var. T-Eng (Termal Enerji) olarak adlandırılan bu enerji, öldürdüğümüz canlılardan, parçaladığımız mekanik donanımlara kadar her şeyden elde edilebiliyor. Bunları alarak dayanma gücümüzü artırabiliyoruz. Dayanma gücümüz demo’daki gibi 999 ile sınırlı değil. 10.000 ile sınırlı. Tabi ölmeniz Bu enerjiye bağlı olmayabiliyor her zaman. Enerjimizi Bir depoda topluyoruz. Belimize bağlı olan ve tekne motorunu andıran bu ısı kaynağı hem bizi sıcak tutmaya hem de enerjileri toplamaya yarıyor. Eğer darbe alırsak enerjimiz düşüyor ve Bu kaynak sayesinde bir süre sonra tamamlanıyor. Tamamlanmadan tekrar darbe alırsanız, isterseniz 8000 enerjiniz olsun ölmeniz kaçınılmaz oluyor. Gerek God of War, Gerek Ninja Gaiden gerekse de Devil May Cry… Tüm bu oyunlarda ölenlerin ardından çıkan Orb yöntemi bu şekilde mantıklı bir sebebe bağlanmış ve bence gayet güzel de olmuş.

Aksiyon

Tek Kişilik oyunda kontrol edebildiğimiz esas oğlanımız Wayne’in hareketlerine geçecek olursak, en geçerli ve iyi düşünülmüş şeyin asılma halatı olduğunu söyleyebilirim. Tomb Raider Legend’da gördüğümüz bu halat belli yerlerin aksine her yere tutunabilme özelliğine sahip. Eğer halatın uzanma menziline giren herhangi bir yer görürseniz X tuşu ile atabilir ve kendinizi çekip o yüksek noktaya çıkabilirsiniz.

[Resim]

Bu özellik tam tersi bir durum için de geçerli. Eğer yüksek bir yerden yanlışlıkla düşerseniz adamınız otomatik olarak halat atıp düşmenize engel oluyor. Böyle durumlarda yavaşça sarkıp yere atlayabilir ya da tekrar yukarı çıkıp yolunuza devam edebilirsiniz. Gears of War’da bol bol yaptığımız yuvarlanma hareketini yapmak ise gayet basit. Adamı yönlendirdiğimiz sol analog tuşunu bastırarak eğildiğimizde kaçmak istediğimiz yöne doğru çekip zıplama ile o yöne doğru yuvarlanabiliyoruz. Zıplama tuşu dedim. Gears of War’da zıplamayı özleyenler bu oyunda zıplamayı tekrar hatırlayabilirler. Zira öyle yerler karşımıza çıkacak ki, zıplamasız ve halatsız asla geçilmeyecek. En önemli diğer nokta ise kamera değiştirmeye veya zoom yapmaya yarayan Digital Pad. Yukarı ve aşağı ile Zoom ve kamera işlerini yapabiliyor. Sağ ve Sol ile de fenerimizi açıp kapayabiliyoruz.

Silah ve taşıma

Wayne ancak 2 çeşit silah ve 1 çeşit bombayı üzerinde taşıyabiliyor. Silahlardan birisi elinde, diğeri ise sırtında duruyor. Gerçekçilik açısından gayet iyi bir karar olmuş; fakat yer yer sizi oldukça zorlayacak seçimler yapmanıza sebep olabiliyor. Elinizdeki silah Kar Korsanları’nı öldürmek için biçilmiş kaftan olan Sniper olabilir. Bunu, Mech’leri patlatmaya yarayan ve 6 mermisi olan bazuka ile değiştirip değiştirmemeniz sizi birkaç saniye düşündürebilir. Oyunun akışına göre zaten biraz sonra neye ihtiyacınız olacağını saptayabilir ve ona göre silah seçimi yapabilirsiniz. Her silahta olan bir diğer özellik ise onları B tuşu ile doğrudan düşmana vurabilmek. Donmuş düşmanları merminin yanı sıra B tuşuyla vurarak da parçalayabiliyoruz.

Biraz Silahlardan bahsetmek gerekirse güzel bir silah yelpazemiz olduğunu söyleyebilirim. Klasik makineli silahtan, pompalı tüfeğe, Sniper’dan, el bombasına kadar şu anda dünyada görebileceğimiz türden silahlar zaten var. Bunun yanında plazma tüfeği, enerji silahı, lazer tüfeği gibi sizin ısı enerjinizden yararlanan sınırsız mermili silahlar var. Yapışkan bombalar ise metal yüzeyli olan Mech’ler için birebir. Bunun yanında Frizbi gibi fırlatabildiğimiz bir diğer bomba olan “Disk Grenade” ise uzaktaki cisimleri rahatça hedef alabilmeniz için düşünülmüş. Tabi bunlar yaya iken kullanabildiğimiz silahlardı. Bir de Vital Suit adı verilen ve Matrix’in 3. film olan The Matrix Revolutions’dan hatırladığımız Mech Robotlarının takılıp çıkarılabilen devasa olanlar var. Bu silahlar dev makineli Gatling Gun, büyük pompalı tüfek olan Shotgun, roketatar, füze atar, bomba atar ve top atar (Rocket Launcher, Missle Launcher, Grenade ve Cannon). Bunların yanında dev lazer ve plazma silahları, takip eden Hum lazer ve çeşitli diğer teknolojik silahlar. Tabi yakın dövüş için mekanik testere ile deliciyi de söylemek gerekiyor. Yaya iken bu devasa silahları kendimiz alıp ayakta kullanabildiğimiz gibi Mech’lere tekrar geri takabiliyoruz. Mech’lerdeki silahları içindeyken de değiştirebiliyoruz.

Robotlar

Söz Robotlardan açılmışken ne tür robotlara bineceğimizi de şöyle bir sayalım; İki ayaklı klasik olanlar en basit modelden, 2-3 defa geliştirilmişine kadar rastlayabiliyoruz. Bunlar aralarında şöyle farklılık gösterebiliyor. Bindiğinizde sizi dışarıda bırakan ve 1 kere zıplayabilen turbosuz modeller.

[Resim]

Sizi içine alıp zırhla örtebilen ve iki kere zıplayabilen (ikinci seferde turboyu yakıyor) gelişmiş modeller. İki ayaklı başka bir Vital Suit (VS) ise Y tuşu ile kar motoruna dönüşebilen tek silahlı ve başka silah takamadığınız bir model. 4 Ayaklı bir adet VS var. Lazer tabancası ve top mermi atışı yapabilen sabit silahlara sahip ve Y Tuşu ile tanka dönüşebilen turbolu bir model. Y tuşu turbolu VS’lerde ani manevra yapmaya, tankta ise hızlanmaya yarıyor. Oyunun sonlarında kullanacağımız VS ise bambaşka onu size sürpriz olsun diye bahsetmeyeceğim.

TPS tipi olan oyunumuz ilginç bir kontrol mekanizması kullanıyor. Hedef rkranda sabit değil. Belli bir daire boyunca serbest olarak hareket ediyor. Bu sınıra gelince de kamera dönmeye başlıyor. Eğer bu mekanizma garip geldiyse menüden değiştirebilirsiniz; fakat bana oldukça kullanışlı ve hedef almayı kolaylaştırıcı geldi. Oyundaki diğer önemli nokta ise hedef aldığınız yerdeki düşmana odaklanmayı sağlayan algılama özelliği. Bunu bence kapayın(Auto Aim). Çünkü bazen düşmanlardan başka şeyler vurmak istediğinizde zorluk çıkartıyor. Diğer bir problem ise adamımızın tam tepesine nişan alamaması. Bu size bazı anlarda zorluk yaşatabilir. Onun dışında gayet rahat edebileceğiniz bir kontrol şemasına sahip Lost Planet. Gears of War’daki “Aktif Reload” özelliği bizi şarjör takmanın ustası haline getirmiş ve ilginç zevk ve yenilik sunmuştu. Lost Planet’de ise sağ analoga tıklayarak silahımızı dolduruyoruz. Şarjörümüzün doluluk oranını ise hedefimizin altındaki yarım çemberden biraz daha küçük boyutta olan bar sayesinde görebiliyoruz.

Çevre tasarımı

Oyundaki bölümler birbirini tekrar etmeyecek şekilde yapılmışlar. Bir bölümde karla kaplı tepelerde yol alırken, diğer bölümde müthiş görünen mağarada Akrid ırkı ile mücadele ediyoruz. Boss’lar ise devasa yaratıklardan ya da sizi oldukça zorlayabilecek çeviklikte ve işlevleri iyi düşünülmüş Mech Robotlardan oluşuyor. Boss’lar hakikatten zor yapılmış; fakat işi çığırından çıkaracak kadar da yapmamışlar. Tadında bırakılmış. Her zaman karşımıza bölüm sonlarında çıkmayabiliyorlar. Bölüm aralarında çıktıklarında ise onları öldürmek zorunda değiliz; fakat öldüklerine bol bol Achivement puanı kazanıyoruz. Oyunda düşman olarak bizim gibi insan ırkı olan Kar Korsanları ve yaratık ırkı olan Akrid’ler bulunuyor. Akrid’lerin çeşitleri oldukça fazla. Oynadıkça farklı farklı düşmanlarla karşılaşacaksınız.

Save noktaları Dead Rising’de oldukça zorlayan bir etmendi. Bu defa Lost Planet’te daha akıllıca bir yol; yol gösterici ile enerji verici ünitelerin yanına gelerek, sürekli B’ye basarak uyduyu çalıştırıyor ve PDA’ya bilgi vermesini sağlıyoruz. İşlemi başarıyla tamamlayınca size hatırı sayılır bir termal enerji vermekle birlikte kayıt noktasını da aktif hale getirmiş oluyor. Oyundan çıkarken “Quit” yapıp kaydetmesini bekleyince, o noktadan başlıyoruz. Aksi oyunu tekrar baştan açtığınızda, o bölümün başından başlayınca ufak çaplı bir şok geçirebilirsiniz.

Yapımdaki problemlerden biri de maalesef yapay zeka. İleriki bölümlerde akıllansalar da Kar Korsanları gerçekten çok aptal. Size ateş etmeye çalışıyorlar vuramıyorlar. Bomba atıyorsunuz çabuk kaçamıyor ölüyorlar. Fakat ilerde daha çevik olduklarını ve yuvarlanma gibi akıllı şeyler yaptıklarını söyleyebilirim.

[Resim]

Özellikle bazukalı ve plazma silahlı korsanlardan kaçınmanız gerekiyor. Bazukanın götürdüğü enerji malum. Plazma silahı ise termal enerjinizi gerçekten müthiş derecede alıyor. Yinede yapay zekanın parlak olmadığını, hele hele Gears of War’dan sonra söyleyemem. Eğer Boss’ları geçebileceğinizi düşünüyorsanız “Hard” zorluğu düşünmeden seçin. Bir kere oyunu bitirince en zor olan “Extreme” zorluk derecesi açılıyor. Extreme’i denedim gerçekten de oldukça zor.

Teknik aksam

Grafiklerden söz etmek gerekirse gerçekten etkileyici olduklarını söyleyebilirim. Patlamalar ve duman efektleri ise gördüklerimin en iyilerinden. İç mekanlarda, özellikle mağaralardaki grafikler sizi ilk görüşte büyülüyor adeta. Yağlı boya tablosu gibi duran iç mekanlar nefes kesici. Dış mekanlar da kaliteden nasibini almış görünüyor. Karların parça parça dağılması, iz bırakması, karla kaplı ve yarısı yakılmış binalar, çeşitli tarihi köprüler vs… çok iyi yapılmış. Karakter modellemeleri bir Gears of War olmasa da Japon oyunlarından alıştığımız tarzda ve kaliteli. VS adı verilen robotlar ise her tarafları oynak ve gerçekten robota bindiğinizi size yaşatacak cinsten. Ara sahne ve demo’lar ise oyun içi motorla yapılmış. Frame Rate çok stabil.

Asıl can alıcı nokta olan yön fizik motoru. Gerek karların dökülmesi, gerek araçların parçalanması, gerekse de turuncu enerjilerin civa tarzı birleşip büyümesi bir yana;
soğuktan donan yaratıkların bizim vurmamızla onlarca parçaya ayrılması, Boss’ların yıktığı devasa büyüklükteki duvarların parçalarının etrafa saçılması adeta Ageia PhysiX testini hatırlatıyor.

Sesler ise tam yerinde ve atmosferi sağlamaya büyük ölçüde yardımcı oluyor. VS robotların kendine özgü mekanik hareket sesleri, karlar, buzların parçalanması, silahların ve patlamaların sesleri çok iyi. Karakterlerin seslendirmeleri ve Japonca’dan İngilizce’ye yapılan dublaj gerçekten kaliteli. Müzikler de gayet güzel ve film tadında.

Çoklu oyuncu

Oyunun Multiplayer kısmında Team Elemination (Takım Elemesi), Elemination (Kişisel Eleme), Post Grab (Yer ele geçirme), Fugitive (Hayatta Kalma mod’u)
bulunuyor. Multiplayer demo’sundaki tüm hatalarından arındığını ve Lobby’nin geliştiğini söylemek mümkün. Oyun sırasında yine Xbox Live’ın devrimi olan maç yaparken ortama mikrofonla konuşma yerini koruyor. Sesimizin tanınmamasını istiyorsak maskelememiz mümkün. 4 Çeşit maskeleme var. Ne dediğimiz pek anlaşılmasa da 4. maskeleme metodu sesimizi kalınlaştırıyor ve ne dediğimiz de anlaşılıyor. Player Match’de puanlama sistemi olmadan eğlencelik oynuyorsunuz. Ranked Match ise sizin Rep’inizi değiştirebiliyor ve kayıtları tutuluyor. Size önerim bir süre Player Match yapıp geliştikten sonra Ranked Match’a dalmanız. Ranked Match’de sizin bir level dereceniz bulunuyor ve durumunuza göre level atlıyorsunuz. Buna göre ödüller almanız da mümkün Örneğin level 50 olduğunuzda bir Achivement Puanı açılıyor.

Lost Planet son zamanlardaki en iyi aksiyon oyunlarından ve orijinal yanlarıyla rakiplerinden ayrılıyor. Single Player kısmını bitirdiğinizde Multiplayer kısmında yine uzun uzun takılabilirsiniz. Herkese önerebileceğim bu Capcom Klasiğini kaçırmayın.

Klan Savaşları Nedir? Nasıl Oynanır?

[Resim]

Klan Savaşları iücretsiz internet gezgini oyunudur. Oyunu oynabilmen icin ek bir program yüklemen gerekmez. Nerdeyse internet baglantisi olan her bilgisayar üzerinden oynanabilir.
Klan Savaslari erken orta cagda gecer. Her oyuncu ilk basta kücük bir köy reisi olarak baslar, oyunda amac bu köyü zamanla gelistirip, büyütüp san,söhret ve güc kazanmaktir. Zamanla üretim artar, köyde yasayanlar cogalir ve de ticaret hacmi artar.

Bu arada büyüyen sadece sizin köyünüz degildir. Komsu köylerde gelismekte ve ayni sekilde onlar da ilerlemek istemektedirler. Dolayisiyla zamanla ordularin marslari ve savaslar kacinilmazdir.
Zamanla ortak hareket edebileceginiz ya da müttefik olarak bir klana girebileceginiz oyuncularla tanisacaksiniz.
Zamanla o kücük köy büyüyecek, gelisecek ve baska köyleri ele gecirecek kadar güclenecek…

[Resim]

Oyunun basinda kendi köyünü gelistirmen önemli. Toplam 15 bina cesidi bulunmakla beraber oyunun basinda sana sadece 7 cesit bina veriliyor. Digerlerini yapabilmen icin ön kosul olarak baska binalari insa etmis olman gerekiyor.
Bina yapimlari belirli bir kaynak gerektiriyor( demir, kil, odun). Bunlarin üretimi oyuna bagli degilken bile, yani offline iken bile, sahip oldugun madenciler ve oduncular tarafindan saglaniyor . Bunlarin yani sira bina yapiminda calistirabilmek icin köy halkina da ihtiyacin olacak. Köy halkinin sayisini ciftlik evini gelistirerek arttirabilirsin. Binalari bir sonraki kademeye gecirmek oyunun basinda 20 dakika kadar sürer. Ancak ilerleyen kademelerle birlikte bu süre inanilmaz bir artis gösterecektir.

[Resim]


Tabi ki senin de yakininda baska oyuncular tarafindan yabanci köyler kuruluyor. Bu oyuncularla ortaklik ve iletisim “Klan Savaşları ” oyununun ana temalarindan en önemlisi.Oyuna basladiktan sonra kisa süre icinde yakindaki köylerle iletisim kurmak, baska oyuncularla tanismak ve dostu düsmandan ayirmak en önemli ögelerden biri.Bunu yaptiginiz zaman cok rahatlarsiniz ve sonraki asamaya yani bir klan kurma ya da bir klana katilma asamasina gecebilirsiniz. Bu oyunda bir klan üyesi olmak hem ticaret hem savunma hem de saldiri konularinda önemli avantajlar saglamaktadir.

[Resim]

Pazar sayesinde oyun icinden direk iletisim kurmadiginiz oyuncularla da ticaret yapabilirsiniz. Satis ve alimlarinizi bu pazar üzerinden gerceklestirebilirsiniz. Bu yöntemle ihtiyacin olarak hammedeye daha hizli kavusur ve elindeki üretim fazlasi kaynaklari bu sekilde satip baska kaynaklarla degistirebilirsin.

[Resim]

“Klan Savaşları ” icinde savaslar ve bu savaslarin sonuclari cok önemli rol oynar. Toplam 9 degisik savas birimi bulunur. Bunlari kisla, at ciftligi ve atölye binalari icinde belli bir zaman ve kaynak karsiliginda yapabilirsiniz. Savaslar köylerinde icinde gerceklesir. En önemli savas sebepleri; kaynak yagmasi, casusluk sonrasi cikan sorunlar, yoketme hirsi ve yabanci köyleri ele gecirme istegi olarak siralanabilir.

Bully

Grand Theft Auto efsanesinin yaratıcısı Rockstar Games’in sektörde çizdiği grafik, beni ziyadesiyle memnun etmekte. Özellikle The Warriors’un tadı hala damağımdayken, yine sağlam bir yapımla oyuncuların karşısına çıkması, bundan sonra boş iş yapmayacağının adeta göstergesi gibi. Peki, ismi nedir beni bu kadar kendine bağlayan oyunun? Bu incelemeyi hazırlamak için sabahın ilk ışıklarına kadar çalışmayı (!?!) göze aldıran, Rockstar’ın son bombasının adı ne? Cevap veriyorum. Bully! Ya da diğer adıyla Canes Canem Edit. (Bully oyuna daha uygun bir isim onu söyleyebilirim.)

Öncelikle Bully’nin anlamından başlayalım. Bully, “Kabadayı, zorba” demek. Oyunda geçen bir diğer kalıp “Bullying” ise “Kabadayılık, zorbalık etmek” anlamına geliyor. Yönettiğimiz karakter de aynen bu şekilde okulun imparatoru oluyor. Önüne geleni pataklayarak, kural tanımayarak. Hatta ilk başlarda benimsediğiniz karakterden, an gelip soğumanızda olası. Çünkü “Ezilmeyi yedirmeyen, delikanlı, asi genç’ imajından, “Herkesi yönetmeye kalkışan, gözü kalkık, güçsüzlere dayılık taslayan tam bir pisliğe” dönüşüyoruz.

I’m Jimmy Hopkins, I’m fifteen, and now, I’m gonna kick your ass

Bully, korku filmlerindekine benzer bir açılışla selam ediyor oyuncuya. Yönlendirdiğimiz Jimmy Hopkins, annesi tarafından ilgi görmeyen ve üvey baba sıkıntısından muzdarip bir çocuk. Annemiz ve üvey babamız bizi Bullworth Lisesine yazdırıyor ve elimizde bir bavul bile olmadan kapının önüne bırakıyorlar. “Senin gibi ana olmaz olsun. İnsan, birkaç çift çorap, fanila, beyaz don verir bari!” demek geliyor içimden. Üstelik bununla da kalmayıp bir veda bile etmeden dalga geçer gibi “Görüşürüz!” diyor. Annemizden uzun süre ne ses çıkıyor ne soluk. Taa Cadılar Bayramı’nda yeşil geyik (aynısı bende de vardı) desenli bir kazak gönderene kadar.

Okula ilk geldiğimizde bizi okulun sekreteri (Kendisi de müdüre hayran, neden acaba?) Miss. Danvers karşılıyor ve Müdür Crabblesnitch’inn yanına götürüyor. Müdürden dinlediğimiz bir nutuktan sonra asıl oyun başlıyor ve Bully’nin eğlenceli, heyecan dolu ve bir o kadar da uzun macerasının içinde kendinizi buluveriyorsunuz.

Bullworth Lisesi’nde 4 adet çete var. Bunlar zengin çocuklarının çetesi (Tad’in önderliğinde), ağır ağabeylerin çetesi (Johny Vincent’ın önderliğinde), sportif dayıların çetesi (Damon West), bir de ne olduğu belirsiz inekler çetesi. (İnek deyip geçmeyin, karargâhlarını almam için 1010 puan almam gereken o saçma sumo oyunu yüzünden saatlerimi harcadım). Aslında bir de Trent’in başını çektiği bir grup daha var, fakat diğerlerinin yanında silik kalıyorlar.

Oyundaki ilk arkadaşımız olan Gary ve Pete, yükselişimizde bize büyük yardımlar edecek. Gary zaten Jimmy ile aynı kafada, zorbalığa aday, ilerde de göreceğiniz üzere pislik ve bencil biri. Bir Rockstar klasiği olan, düşmanla işbirliği yapma, düşmanla dost olma, kazık atan dosta cezasına vermek gibi görevler Bully’de de mevcut. Halloween’dan hemen önce (Hemen sonra da olabilir tam hatırlayamıyorum), bize Gary’nin attığı kazık hikâyeyi bambaşka yerlere götürecek. Okulun kralı olmak sevdasına Gary bize ihanet edecek. Aslında Gary ile ilk başlarda girdiğimiz aksiyonlar senaryonun çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Bundan sonra gelişen olaylar, hikâyenin asıl kısımlarını oluşturuyor.

Senaryo hakkında konuşmayı burada kesmek en makbulü olacaktır. Daha fazla derine inmek, oyunu oynayacaklara, keşfedecek bir şey kalmayacağından dolayı keyif vermeyecektir. Bully’nin hikâyesini kabaca şöyle ifade edebilirim. “Bir hiçken, okulun kralı olmaya çalışan bir gencin başından geçenler”. Aslında en güzel tasvir, bir bölümünde ismi olan “Fall and rise of Jimmy Hopkins… (Jimmy Hopkins’in düşüşü ve yükselişi)” olacaktır.

[Resim]

Welcome to the Bullworth

Bully, oldukça kolay kontrollere sahip. Tuşların işlevleri The Warriors ile hemen hemen aynı. Önümüze çıkan herkese tekme tokat dalabildiğimiz gibi, çeşitli ateşsiz silahlarla da dövüşlere girebiliriz. Okuldaki terk edilmiş otobüsün ardındaki alanda yaşayan bir ayyaş bize bir “Alıcı” karşılığı çeşitli kombolar öğretiyor. Yani “Ufak bir yardımla” dövüşlerde çok işinize yarayacak hareketler öğrenebilirsiniz. Size tavsiyem bulduğunuz her alıcıyı götürüp yeni hareketler öğrenin. Zira ileriki bölümlerde gireceğiniz meydan dövüşlerinde (!) sadece yumruk ve tekme ile pek bir verim alamayabilirsiniz.

Size bir diğer tavsiyem, kızlara bulaşmayın. Yoksa hem hademelerle başınız derde girebilir, hem de kızların kasıklarınıza attığı tekme sizi hadım edebilir. Okulun her yerinde hademeler, hademe demekte doğru olmaz aslında, güvenlik görevlileri var. Bunlar okulun asayişinden sorumlular ve herhangi bir kavgada sizi kulağınızdan tuttukları gibi müdürün odasına ya da (Ders saati içerisindeyseniz) derse ya da cezaya gönderiyorlar. Eğer oyun size bir şans tanırsa ve yakalanmamanız için mini oyunu devreye sokarsa (Sürekli üçgene basmak) kurtulabilirsiniz. Peşinize takılan herhangi bir güvenlik görevlisi ya da araçsız polisi (Şehirlerde asayişten sorumlular ve tuttukları gibi emniyete, eğer okul üniformasıyla kaçmışsanız okula götürüyorlar) koşarak atlatabilirsiniz. Çünkü bir süre sonra yoruluyorlar ve dinlenmeye ihtiyaçları oluyor. Polislerden kurtulmak için arkanıza bakmadan koşun, okul görevlilerini atlatmak için en yakın çöpe veya dolaba saklanın.

Şehirde gezerken yapabildiğiniz şeyler eminim size GTA’yı hatırlatacaktır. Kıyafet alabiliyoruz (Yurtta ve karargâhlarınızda üstünüzü değiştirebilirsiniz), saç yaptırabiliyoruz, dövme yaptırabiliyoruz ve çeşitli para kazanma yolları da bulabiliyoruz. Gazete ve yemek dağıtıcılığı bunlardan sadece ikisi.

Para kazanmak bu oyunda çok önem teşkil ediyor. Çünkü öptüğünüz kızlara alacağınız çiçekten, çikolatadan (kızların her öpücüğünde canımız artıyor) duvarlara yapacağınız tag’ların boyalarına kadar her şey para gerektiriyor. Aldığınız ana görevler ve yan görevlerden de para kazanmanız mümkün. Boks müsabakaları, çim biçme, hasta bir dilenciye ilaç bulma, araba parçalama, penaltı yarışması, top sektirmesi gibi yan görevler oyunda mevcut.

Ana görevlerden aldığınız paralar 5–10$ ile başlarken, ilerledikçe 60$ ila 80$’a hatta daha da yukarısına çıkabiliyor. Görevler arasında neler yok ki? Düşmanlarımızın kız arkadaşlarına sulanmak (Aslında kızlar yaptığımız şeyler karşısında bizden etkileniyorlar ya o ayrı), rakibimizin evini yumurta bombardımanına tutmak, matematik öğretmenimizin evinin bahçesini dağıtmak, kızlar yurdundan kirli iç çamaşırlarını toplamak, ağaca çıkıp sapanla futbol antrenmanını rezil etmek, inekler karargâhını savunmak, okulun en popüler kızının erotik fotoğraflarını çekmek…

‘Biraz abartmamışlar mı?’ diyebilirsiniz belki. Fakat bir Rockstar Games oyunu oynuyorsunuz. Bunu unutmayın.

Sınavlar Bully’deki kadar kolay olsaydı, memlekette cahil adam kalmazdı

Rockstar bir an öğrenci olduğumuzu hatırlamış ve oyuna dersler koymayı da unutmamış. Bunlar Kimya, İngilizce, Atölye, Fotoğraf, Resim ve Beden Eğitimi dersleri. Kimya, atölye ve resim derslerinden geçebilmeniz için reflekslere, fotoğraf dersinden geçebilmeniz için bir makineye (Öğretmenden temin ediyoruz), beden dersleri için ufak stratejiler kullanmaya ve hızlı olmaya (yakan top), İngilizce için adam gibi bilgiye ihtiyacınız var (Direk vocabulary dersi var yahu). Her dersten 5 sınava tabiyiz.

[Resim]

Oyunda 4 mevsim mevcut. Genelde Chapter’lardan sonra değişen mevsimlerde hava belirgin bir şekilde değişiyor ve bu oyuna canlılık hissi kazandırıyor. Chapter’ları geçtikçe, diğer şehirleri de açabiliyoruz.

Yanımızda her daim donanımlarımız mevcut. Torpil, bilye, sapan, koku bombası, kaşındırıcı toz (Ne olduğunu tam anlayamadım aslında) ve en önemlisi kaykay. Bu kaykay, okul içindeki ulaşımda inanılmaz yararlı olurken, şehirde herhangi bir arabanın arkasına takılıp hiç güç sarf etmeden yolculuk yapmanızı da sağlıyor. Fakat atölye derslerinden sonra verilen bisikletlerin, şehir içinde daha çok yararı dokunacaktır. Her atölye dersinden sonra gitgide daha güçlü ve hızlı bisikletler alıyoruz Bisikletler sadece ulaşım değil, para kazanmak içinde gayet etkili bir yol. Bisiklet yarışlarında aldığınız galibiyetler size para olarak geri dönüyor. Bunun için atölye derslerini kaçırmamaya özen gösterin.

Şehirde herhangi bir vespa motoru da gasp edebiliyorsunuz. Fakat bu polisler tarafından hoş karşılanmıyor haliyle. Size bir diğer tavsiyem, şehrin kenarındaki karnavala gidin (Bir bölümde mutlaka gitmek zorunda oluyorsunuz zaten) yarım saatten daha az sürede, mini oyunlardan bilet kazanarak kendinize bir vespa edinin.

Araçlarımı nereye koyduğumu nereden hatırlayacağım derseniz, merak etmeyin. Şehrin birkaç kenarında kilit şeklindeki garajlarda hem motorunuz hem de bisikletiniz bulunuyor. Yani aldığınız araçlara her zaman ulaşabiliyorsunuz. Eğer aracınıza uzaksanız ve yatma vaktiniz geliyorsa, haritada “B” şeklinde gözüken duraklara gidip, okulunuza servisle hemen gidebilirsiniz.

Oyunda zamanı da çok iyi kullanmalısınız. Sabah dersler saat dokuzda başlıyor ve öğlen bitiyor. Akşam dokuzdan sonra yatağa yatma vaktiniz geliyor. Eğer gece ikiye kadar yatakhaneye ulaşamaz ve yatağınıza yatamazsanız, olduğunuz yere yığılıyorsunuz. Yatakhaneleriniz ve karargâhlarınızda kayıt noktaları mevcut. Görevde olmadığınız sürece bu noktalardan oyununuzu kaydedebilirsiniz.

Hayır! özürlü değilim parmaklarım doğuştan birbirine yapışık!

Bully’nin teknik özelliklerine gelirsek. Oyun tek kırık notunu zaten buradan alıyor. Rockstar Games, The Warriors’a yaptığının aynısını bu oyunda da yapıyor. Oynanışa, detaylara gereken özeni gösteriyor, fakat grafiklere aynı özeni göstermiyor. Midnight Club ve Table Tennis’te herkesin ağzını açık bırakan grafiklerden sonra bu yaptıkları “Nasıl olsa oynanış sayesinde satıyoruz” mantığıyla hareket ediyorlar düşüncesi verdi bana.

Fakat yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım. Oyundaki her karakter (Sokakta yürüyen vatandaşlar bile) ayrı ayrı detaylanmış. İşte tek sorun grafiklerin köşeli olması.
Aslında Bully’nin hoş grafikleri var, göze çok batmıyor. Hatta The Warriors’dan bile daha iyi görüntüler sağlıyor. Fakat oynanıştaki ve seslerdeki böyle güzellikler arasında grafiklerin orta şekerli olması oyundan belli bir puan kırdırtıyor.

Sesler konusunda Rockstar çalışanları yine başarılarını kanıtlamış. Karakterlere cuk oturan seslendirmeler, oyun içindeki hareketli müzikler oyunun en büyük artılarından. Özellikle bir korku filmi havası estiren açılış müziğini (Bisiklete bindiğimizde de çalıyor) çok beğendim.

Bully, geçen sene The Warriors’un bıraktığı etkiyi bırakamadı belki bende. Fakat yine de bu sene oynadığım en zevkli oyunlardan biri olduğu kesin. Rockstar Games yine her açıdan zorlayan bir oyun yapmayı başarmış. Uzun oynanışı, teknik altyapısı ve atmosferi ile işinin ehli olduğunu yine kanıtlayan Rockstar Games, bundan sonra ne yaparsa düşünmeden oynayacağım. Onun gibi yaratıcı firmalara bu piyasada ihtiyaç var. Okul hayatı ile Rockstar Games’i birleştiren ölümcül deney Bully’i tüm oyun severlere tavsiye ederim.