Warning: Use of undefined constant wp_cumulus_widget - assumed 'wp_cumulus_widget' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/hellwor/public_html/gamez/wp-content/plugins/wp-cumulus/wp-cumulus.php on line 375
Aralık « 2007 « Gamez

Aralık, 2007 için arşivler

Fight Night Round 3

Fight Night: Round 3 başarılı bir boks similasyonu. Oyunda kendi karakterimizi yaratıp efsane haline getirmek için ringlerde bir araba sopa yiyebileceğimiz gibi aynı zamanda boks tarihinin ünlü simalarını seçip boks kariyerlerini yeniden yazabiliyoruz. Fraizer’dan Ali’ye, Jones Jr’dan Hopkins’e kadar bir çok ünlü karakteri oyunda bulabileceksiniz. Oyunun tek kişilik ‘Kariyer’ modunda çok fazla ayrıntı getirilmemiş malesef. Maç için kontrat imzalayabileceğiniz değişik boksörler olsa da seçenekler çok fazla değil. Fakat bazen değişik maçlar için kontratda değişik maddeler var. Mesela bazı maçlardan daha çok para kazanabilecekken aynı hafta oynayabileceğiniz başka bir maçda daha az para kazanıp popileritenizi arttırabilirsiniz. Bunun gibi değişik maçlar seçebiliyorsunuz kontrat kısmında. Kontratımızı imzaladıktan sonra çalıştırıcı tutabiliyoruz fakat çalıştırıcının yaptığı şeylerde pek ayrıntıya girilmemiş.
Oyunu bir strateji oyununa benzetmemek için ellerinden geleni yapmışlar. Çalıştırıcınız size 3 değişik çalışma stilinden birinde arkadan psikolojik destek veriyor, o kadar. Çalıştırıcınız “Haydi koçum, yaparsın, edersin” naraları atarken kum torbası, ağırlık kaldırma veya yumruk atma modelinden birini seçip çalışma yapıyorsunuz. İşin saçma tarafı bunların üçünü birden çalışamıyorsunuz. Sadece birini seçip değişik özelliklerinizi yüzde olarak arttırabilirsiniz. Anlayacağınız oyun hızlı olsun ve hemen ringe atılalım diye stratejik öğelerden kaçınılmış ve ayrıntılar es geçilmiş. Neyse efendim daha açıklamanın başında oyunu yok yere tepelemeyelim. Oyunumuz çok güzel bir oyun. Artıları eksilerini kapatıyor diyebiliriz.

Ringe çıkalım artık

Çalıştırıcınızla işiniz bittiğinde tek seçenek ringe atılmak kalıyor. Ringe gelince bir anda herşey değişiyor. Şu ana kadar sizi rahatsız eden o küçük ayrıntıları unutuveriyorsunuz. Ekranda neredeyse kanlı canlı diyebileceğimiz kadar gerçekçi boksörleri görünce herkesin ağzının bir karış açık kalacağına garanti verebilirim. Grafikler o kadar iyi ki hiç oyun oynamayan insanları bile ekran başında tutup oyunu izlettirebiliyor. 360 versiyonunda olan grafikler zaten güzeldi adamlara bu yetmemiş daha da uğraşıp karakterlerin terlerinden, derilerine, kaslarina ve ışıklandırmaya kadar her şeyi geliştirmişler. Yumruk yediğinde boksörlerin suratlarındaki titreşimlere kadar ayrıntılara girilmiş ve çok iyi bir iş başarılmış. Sesler de gerçekten güzel. Değişik burun kırılma, çene yamultma sesleri ile oyuna büyük bir gerçekçilik eklemişler. Kendinizi ringde gibi hissediyorsunuz. Fakat maçları sunan spikerler insanın sinirlerine dokunmaya başlıyor bir kaç maçdan sonra. O kadar işi başarıyla halletmiş EA Sports spikerlere iki kelime daha ekleyememiş. Aynı yorumları duymaktan gına geliyor. Ayrıca oyun aralarındaki müzikler de güzel ama bu kadar az olmamalıydı. Şarkıları (ister istemez) ezberledikten sonra müzikleri tamamen kapadım. Aynı şarkıları duymaktan sıkılıyorsunuz.

Peki ya oynanabilirlik nasıl?

Oyunu oynamak sandığınızdan çok daha kolay. Ben o kadar tuşu nasıl kontrol edeceğim diye düşünüyordum fakat gördüm ki boşuna kafayı yormuşum. Oyunun kontrollerini ayarlar kısmından değişik konfigirasyonlardan birini seçerek değiştirebiliyorsunuz. Kısaca açıklamak gerekirse, sol analog ile karakteri yönetiyoruz sağ analog ile yumruklarımızı. Eğer L1 tuşuna basılı tutarsanız sol analog boksörü sabit tutup değişik yönlere eğilmesini sağlıyor. R1 tuşuna basılı tutarsanız yine sol analogla boksöre değişik yönlerden savunma yaptırabiliyoruz. Daha önce dediğim gibi sağ analog her çeşit yumruğu atmanızı sağlıyor. Saat yönünde ve saatin tersi yönünde dönüşlerle sol ve sağınızı rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Tabi ana menüdeki Game Modları bölümünde ‘training’e gidip tüm vuruşları öğrenip çalışmanızı tavsiye ederim. Ama hala bu sağ tuşla tüm yumrukları yünetmek zor ben bu kadar karışıklığa gelemem diyorsanız. Controller konfigrasyonunu ‘Config 3’ ile değiştirin, X ve kare tuşları sol yumruklarınız üçgen ve çember sağ yumruklarınız olsun ve dertleriniz bitsin. Özellikle antrenör ekranlarında ‘Config 3’ kullanmak aşırı kolay oluyor.

Tüm seçeneklere göz atalım

Oyunu ilk koyduğumuzda ekrana ‘Yeni Oyun Yarat’ , ‘Kaydedilmiş oyunu yükle’ ve ‘Kaydetmeden devam et’ şeklinde üç seçenek çıkıyor. İstediğiniz seçeneği seçip ana ekrana geldiğimizde karşımıza şu seçenekler çıkıyor…
Get in the Ring (Ringe çıkmak)

Daha önceki hiç bir versiyonunda bulamayacağınız PS3’e özel bir bölüm. Oyunu içten görünüş oynuyorsunuz. Özellikle ekranı ikiye bölerek arkadaşlarınızla oynadığınızda çok zevkli oluyor. Suratınızın belirli bir yerine çok yumruk yediğinizde yavaş yavaş ekranın o tarafı kararmaya veya kandan kızıla dönmeye başlıyor. Artık hallaç pamuğuna dönmüşseniz görüntünün çoğu bulanıklaşıyor ve son dakikalarınızda artık neredeyse rakibinizi göremeyecek raddeye geliyorsunuz. Ayrıca yumruk yediğinizde ekrandaki parlamalar ve efektlerle ‘Get in the Ring’ modu oyuna bambaşka bir lezzet katmış. Karakterinizi yan açıdan görmüyor olsanız bile kontroller diğer görüntü modu ile tamamen aynı. Oyunun ayarlar kısmında kamera açısını değiştirip ‘Kariyer’ bölümünü tamamen bu şekilde oynamak mümkün.



“Get in the ring” Modu

Play Now (Şimdi Oyna)

Buradan istediğiniz siklette istediğiniz karakterle, tek kişilik veya iki kişilik oyun oynayabilirsiniz. Eğer ‘Şampiyon Yarat’ kısmında yarattığınız karakterleriniz varsa onları da burada seçmek mümkün.

ESPN Classics (ESPN Klasikleri)

Burada tarihe geçmiş mükemmel maçları oynama şansına sahipsiniz. Örnek vermek gerekirse, boks tarihinin en güzel maçlarından biri olan Muhammed Ali ve Frazier kapışmasını kendiniz yaşayabilirsiniz. Tabii kimin yere düşeceği sizin ellerinizde.

Career Mode (Kariyer Modu)

Bu başta kısaca anlattığım kısım olan ‘Kariyer’ bölümü. Oyundaki bir çok kilitli özellikleri açmak için bu bölümü bitirenen kadar oynamanızı tavsiye ederim. Burada kendinize istediğiniz siklette bir karakter yaratabilir veya ünlü boksörlerden birini seçip onun kariyerini sizin kabiliyetinize ve başarınıza başlayabilirsiniz. Bu bölümde amatör bir boksör olarak başlıyorsunuz. Fakat oynadıkça popüleriteniz artıyor ve yavaş yavaş profösyonel boksa atılıp oradan dünya şampiyonluğuna kadar gidebilirsiniz. Oyunudaki tüm kemerleri kazanıp bitirdiğinizde karakterinizi değişik bir siklete geçirip yeniden oynayabilirsiniz veya ‘Efsane’ olarak spor hayatınıza son verebilirsiniz. Ayrıca Efsane olarak oyunu bitirdiğinizde ESPN Klasikleri bölümünde sizin de maçınız oluyor. Ee artık efsanesiniz ya tarihe geçtiniz.

Kontrakt İmzala (Gelecek maçınız için kontrakt)imzalıyorsunuz. Kontrakt imzaladıktan sonra bu seçenek Antronör seçeneği haline geliyor. O kısmı da bitirdiğiniz zaman maça çıkma seçeneği oluveriyor.)

Dövüş Mağazası (Boksörünüze eldivenden, şorta kadar onlarca değişik şeyi alabileceğiniz yer. ‘Şampiyon Yaratma’ kısmında burayı daha ayrıntılı anlatacağım.)

Ödüller (Aldığınız plaket, kupa ve kemerleri görebileceğiniz yer)

Boksörü Değiştir (Boksörünüzün özelliklerini değiştirebileceğiniz yer. Burayı da ‘Şampiyon Yaratma’ kısmında anlatacağım.)

Seçenekler (Oyunun seçeneklerini değiştirmek için. Ana menüdeki seçenekler kısmı ile aynı.)

Game Modes (Oyun modları)

Online: Burada online bağlantı ile dünyanın dört bir yanından rakipler bulup, boks becerinizi gösterebilirsiniz. Online moduna girdiğinizde aynı zamanda ESPN haberler diye bir bölüm göreceksiniz. Buradan ESPN’den hangi haberleri canlı göremek istediğinizi seçebilirsiniz. Mesela Fifa futbol haberlerini ayarlayıp Fight Night oynarken altta Maç skorlarını alabilrsiniz. Ayrıca ESPN radyoyuda fon müziğine alternatif olarak açabilir ve son haberleri dinleyebilirsiniz. ESPN haberleri harika bir yenilik. Aynı zamanda online oyunu bir çok oyunda olduğu gibi ‘Ranked’ veya ‘Unranked’ olarak oynayabiliyorsunuz.

Hard Hits: Puan sistemi olmayan bu oyun modunda, her round birisi yere düşene kadar oynuyorsunuz. Eğer oyun hakem iptalı ile veya nakavt ile bitmemişse tüm raundların sonunda kim daha çok rakibini yere indirmişse o kazanıyor.

Training: Burada oyuna alışabilir ve yumruk tekniklerini öğrenebilirsiniz.

Create a Champ (Şampiyon Yarat)

Bu bölümde Kariyer modunda olduğu gibi karakter yaratıyoruz. Kariyer modunda gerek karakterinizi yaparken, gerek karakteriniz üzerinde değişiklikler yaparken çıkacak olan ekranlar buradaki ile tamamen aynı. O yüzden bu bölümü ayrıntılarıyla anlatacağım. Unutmamanız gereken çok önemli bir husus şu ki, burada yarattığınız karakter Kariyer modunda kullanılmıyor. O yüzden sakın ola yanılgıya düşüp Kariyer modu için burada uğraşıp karakter yapmayın. Burada istediğiniz kadar karakter yaratabilir ve Get in the Ring veya Play Now kısmında bu karakterleri seçebilirsiniz. Burada karakter yaratırken karşınıza çıkacak tüm seçenekleri şöyle bir açıklayayım…
Bilgi

1. İsim
2. Soyisim
3. Takma Adı (Oyunda spikerler sizden bu takma adınızla bahsediyorlar.)
4. Doğum Yeri (Boksörleri ile ünlü bazı şehirler seçenek olarak koyulmuş)

Stil

1. Sol-Sağ (Hangi yumruk önde ringte duruyorsunuz)
2. Duruş Şekli (Ringte duruş şekliniz, rakibinize karşı posizsiyonunuz)
3. Yumruk Şekli (Yumruğunuzu savuruş şekliniz)
4. Defans Şekli (Defans yaparken kollarınızı dikey mi yatay mı tutuyorsunuz)

Genetik

1. Ten rengi
2. Göz Rengi

Fizik

1. Siklet
2. Ağırlık (Şişman veya kaslı olmak sizin elinizde)

Kafa

Kafatası ayarları ve gözünüz, kulağınız gibi karakterinizin kafasında olan her şeyi burada hassas ayarlarla değiştirip istediğiniz karaketeri rahatlıkla yaratabilirsiniz. Bu kısım çok zevkli oturup tüm arkadaşlarınızı yaratabilir ve daha eğlenceli kendinize özel maçlara hazırlanabilirsiniz.

Surat Ekleyici

Bu kısımda saç, kaş ve sakal gibi suratınızdaki ekstra kısımları ayarlıyorsunuz.

Yüzdeler

Burada ise karakterinizin özelliklerini yüzdeler ile ayarlayabiliyorsunuz.

1. Güç (Yumruk gücünüz)
2. Hız (Yumruk hızınız)
3. Çeviklik (Hareket ve savunma hızınız)
4. Dayanıklılık (Enerji kaybetme-kazanma oranı)
5. Surat (Suratınıza gelen yumruklara karşı dayanıklılığınız)
6. Vücut (Vücudunuza gelen yumruklara karşı dayanıklılığınız)
7. Enerji (Ne kadar hızlı enerji yenilediğiniz)
8. Kesikler (Suratınızda açılacak yırtıklar ve morluklara karşı savunma yüzdesi)

Tüm bu ayarları bitirdiğinizde karakterinizi Hard Disk’e kaydediyorsunuz. Daha sonra yine ‘Şampiyon Yarat’ kısmına gelip başka bir karakter yaratabilirsiniz veya daha önce kaydettiğiniz karakteri seçip, üzerinde değişiklikler yapabilir veya ‘Dövüş Mağazası’ndan yarattığınız karakterinize şorttan eldivene bir çok şey alabilirsiniz. Eğer ‘Dövüş Mağazasına’ Kariyer modunda girerseniz aldığınız şeylere oyunda kazandığınız paraları harcıyorsunuz. Fakat ‘Şampiyon Yarat’ kısmında her şey bedava.

Dövüş Mağazası

Mağazadan boksörünüzün aksesuarlarını istediğiniz gibi seçebilirsiniz. Bazı aksesuarlar kilitli. Oyunun ‘Kariyer’ modunda ilerledikçe her şey yavaş yavaş açılıyor. Mağazadan şort, eldiven, ayakkabı, diş koruyucu, bellik gibi dövüş yüzdelerinizi arttırabilecek onlarca çeşit aksesuar alabileceğiniz gibi, size özel imzalı yumruk tarzından, kural dışı vuruşlara kadar ringde oyununuzu etkileyecek bir çok ekstraya kavuşabilirsiniz. Ayrıca Vücudunuza dövme yaptırma şansına da sahipsiniz. Bazı şeyler karakterinizin ringteki performansını etkilerken bazı şeyler (dövme gibi) sadece görsellik açısından oyuna zenginlik katıyor.

Eksiler ve artılar

Oyunda ‘Kariyer’ modu inanılmaz kolay yapılmış. En zor seviyede bile oynasanız rakipler çok kolay dayak yiyorlar. Tabii son maçlarda biraz daha zorluk çekseniz bile genel olarak oyunun kariyer modu kolay. Bir çok ayrıntı atlanmış ve bir sonraki maçınızdan başka ne tablolar ne de skorları gösteren bir düzen hazırlanmış. Yani sadece biz ve o haftaki rakiplerimiz varmış gibi hissediyorsunuz oyunda. Ses efektleri güzel ama ara şarkılar çok az ve spikerler daha önce de dediğim gibi aynı şeyleri tekrarlıyorlar ve bir yerden sonra sıkıcı olmaya başlıyorlar. Grafik olarak tek eksisi arka plandaki izleyicilerin kocaman pixellerden oluşması. Oyunu oynarken sizi rahatsız edecek bir eksi olmamasına rağmen düzeltilebilir bir problemi atlamışlar. Oyun Xbox 360 versiyonundan aylar sonra çıkmasına rağmen bu gibi eksiklikleri düzeltmeden karşımıza çıktı ne yazık ki. Eğer hali hazırda Xbox 360 versiyonuna sahipseniz listenize girmese de olur diyebiliriz.

Oyunun artıları ise her şeyi değiştiriyor. Grafikler harika. Görebileceğiniz en güzel karakter ten, kas ve ter efektleri bu oyunda. Görsel açıdan tüm diğer konsollardan daha iyi grafiklere sahip ve gördüğüm en gerçekçi spor oyunlarından birisi. Oyunu arkadaşlarınızla oynarken bağımlılık yapıyor. Hatta bazı arkadaşlarım bizim oyunlarımızı izleyip bahis koymaya başlamışlardı, siz düşünün ne kadar başarılı bir oyun yapmışlar. Fight Night: Round 3, PS3’ün en iyi iki kişi oynanabilen oyunu bence şu anda. Çok zevkli ve doyurucu bir oyun. Ayrıca ESPN eklentisi ve ‘Get in the Ring’ modu ile bazı can alıcı değişiklikler sunuyor biz oyun severlere. Sadece boks sevenlerin değil, spor oyunlarından hoşlanan herkesin mutlaka denemesi gereken bir oyun Fight Night: Round 3. Ekran karşısında cipslerinizi alıp bir kaç arkadaşınızla uzun saatler geçirebileceğiniz kaçırılmaması gereken bir oyun.

Warlords Battlecry III

Warlords Battlecry yanılmıyorsam 2000 yılında piyasaya çıkmış ve hem oynanış tarzı hem de seçilebilen ırkların çokluğu sebebiyle RTS sevenlerin gönlünü kazanmıştı. 2002’de çıkan ikinci oyun ise ilk oyunun açtığı çizgiden ilerleyerek ve güzel bir çok değişiklikle hayran kitlesini sevindirmişti. Sitemizde ilk iki oyunla ilgili Serhat’ın yazılarını okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız eminim. Hayran kitlesi derken de abarttığımı sanmayın, Warlords Battlecry serilerinin ciddi bir hayran kitlesi var.

Oyunumuza geçmemiz gerekirse, yeni oyunumuz Warlords Battlecry 3, ilk iki oyunun açtığı yoldan son hızla gitmeye devam ediyor. Oynanış tarzı olarak bir değişiklik yok, ancak ikinci oyunda mevcut olan ırklara 3 yeni ırk daha eklenmiş ve seçebileceğimiz ırk sayısı böylece 16’ya yükselmiş. Bu ırklar; Knight, Dwarf, Undead, Barbarians, Minotaur, Orc, High Elf, Wood Elf, Dark Elf, Fey, Dark Dwarf, Daemon, Empire, SSrathi, The Swarm ve Plaquelords. Gördüğünüz gibi ilk iki oyunun en büyük kozu olan ırk çeşitliliği bu oyunda da korunmuş hatta daha da ileriye götürülmüş. Bana göre bu oyunda da ikinci oyunda olduğu gibi en güçlü ırk Daemon olmuş. Herkes kendine uygun bir ırk bulacaktır bu oyunda eminim, ben hala Dark Dwarf’ları tek geçsem de zevkler ve renkler tartışılmaz tabi ki..

Oynanış değişmemiş dedik ancak bundan önceki iki oyunu oynamayanlar için kısaca değinmek gerekirse; Warlords Battlecry’ı diğer RTS’lerden ayıran en büyük özellik oyuna bir hero yaratıp başlamanız. Bu hero sizin ordu komutanınız konumunda, istediğiniz ırk ve sınıfı seçip kendinize en uygu heroyla oyuna başlıyorsunuz. Zaman geçtikçe ve süren savaşlar neticesinde bu heronuz level atlıyor ve dolayısıyla güçlenip yeni yetenekler kazanıyor. Ancak oyunda heronun en büyük görevi savaşlar dışında sizin üretiminizi sağlaması. Oyun başında heronuzla bina yapabiliyorsunuz ve maden kaynaklarınızı kontrol altına alabiliyorsunuz.

Warlords Battlecry 3’ün başka özelliği de kendini burada gösteriyor, oyunda maden toplama olayınız siz yapmıyorsunuz, otomatik olarak kaynaklar size geliyor, nasıl mı? Yarattığımız hero ile bir maden kaynağının (ki bunlar 4 tane: gold, stone, metal ve crystal) yanına gelip convert dediğinizde yaklaşık bir dakika içinde kaynak sizin kontrolünüze geçiyor ve otomatik olarak size gelmeye başlıyor. Zaten oyunun büyük bölümü bu madenlerin kontrolünü ele geçirmekle geçiyor, kim kaynakların kontrolünü sağlarsa oyunu kazanmış demektir.

Tabi ki olay sadece kaynak ele geçirmek değil, işinize yarayacak kaynakları ele geçirmek. Genelde bütün kaynaklar kullanılsa da ırklar özelliklerine göre bazı kaynaklardan daha fazla yararlanıyor. Örnek vermek gerekirse, Dark Dwarflar stone’suz adım atamazken, High Elfler crystal’i su gibi içiyorlar, 3000 gold’unuz olsa da ana kaynağınız yoksa işiniz bitmiş demektir.

Yukarıda hero’nuzun level atlamasından bahsetmiştim, aynı olay normal askerleriniz içinde geçerli. Belli bir süre sonunda askerlerinizde hayatta kalma süresiyle bağlantılı olarak güçleniyorlar, yeni bir göreve başlarken artık bu elit duruma gelmiş askerlerinizden bazılarını yanınıza alabiliyorsunuz. Bu size ilerleyen bölümlerde baya bir kolaylık sağlıyor. Askerlerden bahsetmişken, Warlords Battlecry 3 bu konuda gerçekten ağzıları açık bırakıyor, 16 ırk olmasına rağmen her ırkın kendine ait askerleri var birbirini tekrar etmeyen üniteler. Tabi ki genel itibariyle aynı işi yapıyorlar ama yapımcılar zaten herolar var, ana üniteler aynı olsun yanlarına birkaç özel ünite koyar kotarırız mantığıyla yaklaşmamışlar. Bu sayede 16 ırkında birbirinden farklı ünite ve binaları olmuş (evet bazı binalar birbirine çok benziyor malesef).

Şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu noktaya, yani grafiklere. Şimdi bir çok yazımda bahsettim iyi bir RTS sever (nasıl yani?!) için grafikler önemli olmamalı. Bu lafımla zamanımızda süre gelen “2D mi, 3D mi?” tartışmasında cevabımı belirtmiş oldum, grafikler 2D olsa bile güzel bir senaryo ve diğer etkenlerle bir oyun halen klasikler arasına girebilir. Neticede “abi koparmışlar hakkaten” dediğimiz bir 3D RTs ile karşılaşmadık hala.

Warlords Battlecry 3’de bu konuda benim gibi düşünmüş olacak ki 2D harita üzerine 3D üniteler yerleştirerek ilk iki oyundaki grafikleri tekrarlamış. Tekrarlamış diyorum çünkü 2. oyunları grafik olarak büyük bir fark yok malesef yeni oyunda. Ben bile 3D’ye karşı sonuna kadar 2D grafikleri savunan bir insanım, gene de bu vasat grafikler canımı sıktı. Keşke yapımcılar taşın altına ellerini koyma cesaretini gösterip grafikleri geliştirselerdi, çünkü grafikler yüzünden müziklerde arada kaynıyor sanki. Aslında oyunun çok başarılı müzikleri var, insanı sıkmıyor ve oyunun havasına kolayca girmenizi sağlıyor.

Evet geldik son cümlelere, yukarda da belirttiğim gibi Warlords Battlecry 3 serinin sevenlerini ve RTS tutkunlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir oyun. Ancak strateji oyunları ile yeni haşır neşir olan arkadaşlar için grafikler gerçekten sorun yaratabilir ve bir anda oyundan soğumalarına sebep olabilir. Gene de Warlords Battlecry 3 gerek RPG öğelerini içinde barındırmasıyla, gerek multiplayer desteğiyle ve editör bölümünden kendi haritalarınızı yaratmanıza olanak tanımasıyla, kendini uzun süreler oynatabilecek bir oyun.

Wanted A Wild Western Adventure

Yıl 1996, 3 Skulls of the Toltecs. Lucas stilinde ve belkide aynı arayüzü kullanan (SCUMM) bir çizgi film adventure oyunu karşımıza çıkmıştı. Bence SCUMM tarzındaki en başarısız adventure oyunuydu. Kahramanımız Fenimore Fillmore ile ilk olarak 3 Skulls of the Toltecs’de tanışmıştık. Kahramanımız, kellik için ilaç satan bir satıcının ardında bıraktığı bir hazinenin peşinde üç altın kafatasını aramakta olan bir kovboydu. Uzun bir süre sonra Revistronics oyunun devamı niteliğinde olan The Westener adındaki 3D adventure oyununu çıkarttı. Şimdi de Adventure Company bu oyunun, Wanted: A Wild Western Adventure adıyla dağıtımcılığını üstlendi. E bu durumda banada oynayıp size anlatmak kaldı.

Wanted, 3D olduğu için tabiki SCUMM’dan eser yok. Wanted bir “third person 3D point & click adventure” oyunu. Lakin, artı şeklinde parlayan fare imleci ve oyun ortamı şiddetle Lucas oyunlarını anımsatıyor. Lucas oyunlarını hatırlatan bir ortam demek rengarenk, yamuk yumuk çizilmiş, gerçekçilikten uzak ve eğlenceli bir ortam demek (Bkz. Day of the Tentacle ve Sam & Max). Wanted’da bütün karakterler ilk bakışta Toy Story’yi andıracak şekilde 3D olarak gayet başarılı canlandırılmış ancak diğer nesneler için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Grafikler oldukça karışık ve uzak bir perspektiften bakıldığında her şey birbirine giriyor.

Gelelim oyunumuzun konusuna. Wanted “İyi, Kötü ve Çirkin”in sonundaki trio bölümüne benzer bir video ile başlıyor ve Fillmore’un matrix vari hareketleri ile bitiyor. Özellikle kovboylarımızın kaş göz hareketlerine dikkat derim. Öncesinde, kahramanımız vahşi batıda at sürerken hikayemizin geçtiği kasabaya gelir. Gelir gelmezde John Starek adında bir çiftlik sahibinin bölgede çok güçlendiğini ve hatta küçük bir kötü adam ordusuna sahip olduğunu öğrenir. Starek, bölgedeki çiftçileri istememektedir ve arazilerini kendisine satmaları için zor kullanmaktadırlar. Red Kit rolünü üstelenen kahramanımız tabi ki zayıfların yanında yer alıp Starek’e savaş açar. Ancak bu hiç de kolay olmayacaktır, çünkü kasabanın şerifi dahil bir çok ileri geleni Starek’in yanındadır. Bir kişi haricinde, O da Starek’in yeğeni, oyunumuzun güzel öğretmen kızı Rhiannon. İşte amacımız: Kasabayı kurtar, kızı al ve güneş batarken karizmatik bir şekilde atının üstünde kasabayı terk et…

Oynanabilirliğe ve arayüze baktığımızda, arayüz çok başarılı. Ekranın üstünde envanter sistemimiz yer almakta. Oyun 3D olmasına rağmen klavye kullanımına ihtiyaç duymuyor. İmlecimizi sadece üç amaç için kullanabiliyoruz. Nesneleri incelemek, kullanmak ve diğer karakterlerle konuşmak. Farenin sağ tuşuna basarak imlecimizi ne amaçla kullanacağımızı belirliyoruz. Arayüz basit ve kullanışlı ama oynanabilirlik için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Örneğin bir masaya yakından bakmak istediğimizde her seferinde farklı açılardan bakılabiliyor ve bunların bir kısmında saçma sapan bir açıdan baktığımız için görmemiz gereken bir nesne gözümüzden kaçabiliyor. O yüzden aynı yere bir çok kez bakmamız gerekebiliyor.

Sırada bulmacalar var. Bulmacaların hemen hemen hepsi mantıklı, zevkli ve konuyla güzel ilişkilendirilmiş bulmacalar. En büyük eksileri ise fazla kolay olmaları. Kolay olmaları ise çok fazla ipuçları içermelerinden kaynaklanıyor. Oyun boyunca diğer karakterler bize bulmacalar için gereğinden fazla ipucu veriyor. Bununla beraber envanterimiz bir sürü araç gereçle doluyor. Bu yüzden bazen neyi nerede kullanacağımızı şaşırabiliyoruz ama belirttiğim gibi bulmacalar mantıklı olduğu için her cismi sırayla kullanıp denememiz gerekmiyor (Bkz. Monkey Island II, envanterimizdeki bir maymunla, su kanalını açmak). Oyun boyunca paraya çok sık ihtiyacımız oluyor. Genelde hırsızlık yaparak para elde ediyoruz ve hırsızlık yaparken Fillmore’un hareketlerini dikkatle seyretmenizi öneririm. Para konusu oyuna biraz farklılık getiriyor. Wanted’ın sadece bir hikaye akışı var ama oyunda kullanmamız bazı nesneleri doğrudan para ile satın alarak ya da oyun dünyasında biraz araştırma yaparmak bulabiliyoruz. Paranızı nasıl değerlendireceğiniz size kalmış.

Oyunu zorlaştıran en büyük etken, bu tarzdaki bir adventure oyununda kesinlikle olmaması gereken aksiyon bölümleri. Genellikle silahımızı kullandığımız bu bölümler güçlü refleks, hız istiyor ve gereksiz bir zorlukta.

Monkey Island’çılara sevindirici bir haber ise beni her zaman gülmekten kırıp geçiren kafiyeli laf sokuşturma düellolarının benzerinin Wanted’ta da olması. Monkey Island kalitesini beklemeyin tabiki.

Genel anlamda Wanted, çok zevkli ve eğlenceli bir oyun. Oyun boyunca bizi çok güzel çizilmiş 30 farklı karakter bekliyor. Seslendirmeler ve diyaloglar dört dörtlük. Ufak oynanabilirlik sorunlarını ve aksiyon bölümlerini saymazsak 40 dakikalık zevkle izleyeceğiniz video görüntüleri ile son zamanlardaki oynanası adventure oyunlarından biri diyebilirim.

Unreal Tournament 2004

  Unreal ilk çıktığı zaman, PC’lerde oyun oynamak bugünkü kadar zor ve görselliğe hitap edici değildi. Zor diyorum çünkü bir oyunu adam gibi oynamak için, ciddi anlamda pahalı sistemlere ihtiyaç var. Görsellik diyorum, son 1 ay içinde çıkan oyunları gördük hep birlikte. Ve önümüzdeki aylarda çıkacak oyunları. Grafik olarak abartı düzeydeler. Unreal ilk çıktığında, grafikleriyle, fizik motoru ile, kısaca oyunun kendi motoru ile çığır açmıştı. Çok konuşulmuştu. Herkesi bilgisayar başına bağlamıştı. Gerçekten de görülenler, gerçek olamayacak kadar güzeldi.

Onca sene geçti, Unreal konsepti çok farklı platformlara taşındı. Şimdi online tabanlı olarak devam ediyor seri. Unreal 2 ise, bana sorarsanız fazla tutmadı. Online oyunların hakim olduğu bir pazar oluşuyor. Bu yüzden, Unreal Tournament daha çok tutmuştu. En köklü değişiklikler de UT 2003 ile gelmişti. Çok eğlenceli modlar, minik bir konu ve süper grafiklerle gelmişti oyun. Sunucularda sıralar olşumuş, uzun süren, zorlu müsabakalar yapılmıştı. O oyunun da modası geçti, şimdi de 2004 versiyonu çıktı. Bu sefer, köklü değişiklikler yerine, olan popülarite ve kalitenin üzerine birkaç kat daha çıkılmış. İyi de edilmiş…

Demek idtediğim, oyunda fazla yenilik beklemeyin. UT 2003 ile bu oyun hemen hemen aynı. Sadece modaya uygun birkaç eklenti ve çok fazla sayıda harita var oyunda. 120 civarı olması lazım. Bunlara resmi haritalar, kullanıcı haritaları ve diğer bazı haritalar da dahil. Yani kolay kolay sıkılmayacaksınız. Modlar yerli yerinde duruyor. Silahlar da güncellenmiş, geliştirilmiş. Eklenen en büyük şey ise, araç kullanımı olmuş. Oyundaki haritalar dev gibi olduğundan, araçları kullanmak hayati önem taşıyor. Oyunda çeşitli araçlar var. Ağır olanlardan, hızlı olanlara da çeşitli araçları kullanmanızz mümkün. Hatta birkaç kişi birden araca binip, klasik Halo tarzı savaşmanız da mümkün. Yeni moda bu biliyorsunuz.

Kontroller yine aynı. Oldukça kolay ve hemen hakim olunabilecek kontrolleri var oyunun. Oyunun online olması ve kontrollerinin kolay olması önemli bir nokta. Hem oyuna alışmak açısından hem de o kadar kalabalık bir ortamda kepaze olmamak açısından, kontrollerin kolay olması iyi olmuş.

Haritaların çok çeşitli olduğundan bahsetmiştim. Büyüklük olarak da mükemmeller. Oldukça iyi dizayn edilmişler. Bazı haritalar çok fazla büyük olduğundan, kalabalık savaşlar için birebir. Hem araçlarla hem de dev haritalarda savaşmak çok eğlenceli oluyor. Sunucunun da ağzına kadar dolu olduğunu düşünürsek eğer, keyifli vakit geçireceğinizi garanti ederim.

Oyun DVD olarak geliyor. Bu da son modalardan birisi. DVD’yi ağzına kadar doldurmuşlar, bir de yanına ekstra bonus DVD eklemişler. Ayıp olmasın diye. Bunu istemezseniz, 6CD olan versiyonu da alabilirsiniz ki, onu yüklemek de sıkıcı oluyor. Eski Amiga oyunları gibi, devamlı disk değiştirmek sıkıyor bir süre sonra. Winamp çalmak isteseniz, yükleme esnasında parça atlıyabiliyor 🙂

Grafikler tek kelimeyle mükemmel. Karakterlerin bazıları değişmemiş ama yenileri eklenmiş. Bazıları da eksilmiş tabi. Her biri kendilerine has görünüme sahipler ve en ince detay bile düşünülmüş. Kaplamaları, poligon sayıları çok iyi. Hareketleri de oldukça gerçekçi. Ragdoll olayının da oyunda kullanılması iyi olmuş. Adamlar kukla gibi oradan oraya zıplamıyorlar. ragdoll olayının hakkını vermişler.

Çevre grafikleri de mükemmel. Görsel olarak harika olmalarının yanında, savaşmak açısından da çok iyi tasarlanmışlar. Saklanacak yerler, yüksek stratejik noktalar çok güzel tasarlanmışlar. Savaş alanına tepeden bakmak, sağlam da cephaneniz varsa, büyük ölçüde ceset anlamına geliyor. Özellikle de uzun menzilli silahlarınız varsa.

Sistem özellikleri bakımından da, oyun UT 2003 ile hemen hemen aynı. Oyunu 2Ghz işlemci, 1Gb RAM, Radeon 9800pro ile oynadım. Detay seviyesi maksimumda, çözünürlük de 1280×1024’de çok akıcıydı. Asla yavaşlamadı, takılmadı, kare atlamadı, kopmadı, parçalanmadı. Bir önceki oyunu Ti4200 ile oynamıştım da, ciddi anlamda yavaşlama oluyordu. Özellikle kalabalık alanlarda. Bir de bunda dev gibi haritalar ve görülebilir alanları da hesaba katarsak, hem bellek miktarı hem de hızı yüksek bir ekran kartı iyi olur oyun için.

UT 2004, kesinlikle almanız gereken bir oyun arkadaşlar. Harita sayısının fazla olması ve koleksiyon değeri taşıması, online oynanmasının eğlenceli olması ve aklıma gelmeyen bir dolu özelliği ile, mükemmel bir oyun.

Tony Hawk’s Underground

Oyunun en güzel özelliği olan hikaye modundan bahsetmek istiyorum. Kendi karakterinizi yarattıktan sonra hikayemize başlıyoruz. İlk bölümde kendimizi geliştirerek, başkaların önünde hareketlerimizi sergileyip onları etkileyerek ve yakın arkadaşımızın başını beladan her defasında kurtararak geçiriyoruz. Tabi ki diğer bölümleri anlatmayacağım ama bu oyunun esas özelliği hikaye modu. Kaykaycımızı sokaktan alıp skatepark’larda kayan ünlü bir kaykaycı yapma yolu buradan geçiyor.

Oyunun en güzel özelliği olan hikaye modundan bahsetmek istiyorum. Kendi karakterinizi yarattıktan sonra hikayemize başlıyoruz. İlk bölümde kendimizi geliştirerek, başkaların önünde hareketlerimizi sergileyip onları etkileyerek ve yakın arkadaşımızın başını beladan her defasında kurtararak geçiriyoruz. Tabi ki diğer bölümleri anlatmayacağım ama bu oyunun esas özelliği hikaye modu. Kaykaycımızı sokaktan alıp skatepark’larda kayan ünlü bir kaykaycı yapma yolu buradan geçiyor.

Oyunun sesleri çok büyük gelişme göstermiş. Özellikle slide atarken gelen ses gerçektekinin aynısı. Deck’inizin bir yüzeye sürtmesinden kaynaklanan ses içinizi ürpertiyor. O sesi duyduktan sonra kendimi gerçekten çok daha iyi hissediyorum; gerçeğinin hissini veremese de…

Oyun DVD olduğundan içinde yaklaşık 50-60 civarı müzik var. Playlist’e baktığmda alfabetik sırayla bir sürü tanıdık grubun ismini gördüm. Her zamanki gibi playlist’inizi kendini ayarlayabiliyor, şarkıları seçebiliyorsunuz. Müziklerin kalitesi Audo-CD kalitesinde (yaklaşık 192 kbps).

Oyundaki hareketlere yeni bir ekleme olmamış. Yine normal hareketler hep aynı. Sadece özel hareketlerde yenilikler var. İlk fark ettiğim yeni hareket Flamingo oldu. Her bölümde yeni yeni hareketler keşfetmek mümkün. Genelde görev aldığınız şahıs size yapmayı öğretiyor (ya da gösteriyor).

Yeni eklenen bir sürü kaykaycı var. Mesela THPS4’de bonus olarak çıkan Mike Valley, burada normal listede. Sonrasında Paul Rodrigez de cabası. Daha aklımda tutamadığım eklenen bir sürü kaykaycı var.

Gelelim grafiklere. Grafikler standart THPS oyunlarının aynısı değil. Biraz daha parlak ve canlı duruyor. Özellikle demolardaki ayrıntılar gerçekten güzel görünüyor; kaykayın tekerlekleri, truck’ların (dingil) bushingleri (Türkçede domates deniyor. Dingillerin sağa sola dönmesine olanak tanıyan poliüretandan yapılmış yumuşak parça) gerçekten güzel gözüküyor. Gelişen en büyük nokta kaykaycıların suratlarındaki kaplamalar. Mesela Eric Koston’un suratına THPS4’de resmen bir anlam veremedim. Sanki paint ile çizilmiş gibiydi. İsmine bakmadan onun Eric’mi değil mi olduğunu anlayamıyordum. Fakat bu oyunda kaplamalar gerçekten çok kaliteli. İnanın bana televizyonda gördüklerinizin aynısı diyebilirim. Bariz fark var. Oyundayken de çok fark ediliyor.

Kontrollerde pek bir fark yok. O yüzden derinlemesine girmeyeceğim. Eklenen tek yeni olay R1 ve L1 tuşlarına basılı tutarak kaykayın üzerinden inmek. Gerçekten güzel bir şey. Mesela grind atmak istediğiniz yere doğru koşup üçgene bastığınızda üstüne atlayıp, kaykayı altına koyup grind atıyor. Ayrıca düştüğünüzde R1 ve L1 tuşlarına hızlı hızlı bastığınızda çok daha hızlı kalkıp yolunuza devam edebiliyorsunuz. Bu da düşmeyi pek bayan bir şey yapmaktan uzaklaştırmış.