Atın bir kenara, Aura’yı, Alida’yı ve Dark Fall’ı. Çünkü bu oyunların taklit ettiği ama yanına bile yaklaşamadığı, bu tarz bütün adventure’ların atası olan efsane oyunun devamı MYST IV geldi. Myst serisini bilmiyorsanız, oynamadıysanız, hiç ama hiç kusura bakmayın ama ben adventure oynuyorum demeyin sakın. Serinin ilk oyunlarını Myst, Riven, Exile ve URU (serinin devam oyunu değil) oynamayanlar için ayrıntılı bir şekilde bilgi vereceğim ama seriyi baştan oynamayı düşünüyorsanız kesinlikle bu yazıyı okumayın derim. Çünkü biraz aşağıda bütün Myst serilerinin hikayelerini kısaca yazacağım. Myst serisini hakkıyla oynamak istiyorsanız, hiç bir şey bilmeden başlamanız gerekli.

İlk önce Myst nedir ve ne değildir oradan başlayalım. Sene 1993, garajdan bozma bir yerde Rand ve Robyn Miller’in liderliğini yaptığı dokuz programcı Myst isminde bir oyun yaparlar. Çok sonraları söylediklerine göre oyunu ilk başta sadece kendi egolarını tatmin etmek için yapmışlardır. Nereden bilebilirler ki tüm zamanların en çok satan, oynanan ve hakkında konuşulan oyununu yaptıklarını (Myst’ten fazla satan tek oyun var o da maalesef Sims).

Myst neden bu kadar popüler oldu? Çünkü Myst türünün ilk örneğiydi. Çok basit bir ara yüze sahipti ki kullanıcının oyun boyunca klavyeye bir kez bile bakmasına gerek bırakmıyordu. Zamanında devrim yaratan mükemmel grafikler. Olağanüstü bir hayal gücü ile yaratılmış mükemmel bir hikaye ve farklı dünyalar. Myst, oyuncunun çok basit bir arayüzle “first-person” olarak slayt şov benzeri grafiklerle bir birinden farklı dünyaları keşfetmesini sağlamıştı. Oyunun satış sloganını hemen hatırlatayım “Sizin dünyanız olacak sürrealist bir macera oyunu”. Ne var ki bunlarda? Böyle bir sürü oyun var diyebilirsiniz ama şunu unutmayın bu tarz oyunların hepsi “Myst-gibi” oyunlar olarak anılmaya ve Myst’in gölgesinde kalmaya mahkumdur.

Myst’in ana karakteri D’ni adı verilen bir ırktan (daha sonraları dunny olarak geçer, yapımcılar bunun sebebinin basit bir yazım yanlışından kaynaklandığını söylese de eski Myst oyuncuları “dunny”nin Avustralya’da tuvalet olduğunu bilir tabi ki) Atrus’dur. D’ni ırkının olağanüstü bir özelliği vardır. Bu ırktaki insanlar “linking books” adı verilen bazı kitaplar yazabilmektedirler. Bu kitapların özelliği ise insanların bu kitapların anlattığı dünyalara seyahat edebilmeleridir. Bu kitaplarda anlatılan dünyalara ise “age” denilmektedir. Serinin ilk oyunu olan Myst’te Atrus, anneannesi Ti’ana, eşi Catherine ve oğulları Sirrus ve Achenar ile beraber yaşamaktadır. Ti’ana öldükten sonra iki oğul Sirrus ve Achenar zamanla zalimleşirler. Atrus’un age’lerinde kendilerini tanrı olarak ilan ederek halka zulüm ve hırsızlık yapmaktadırlar. O kadar ileriye giderler ki annelerini ve babalarını farklı age’lere hapsederler. Lakin, hesaplamadıkları bir şey vardır. Atrus onlara tuzak kurmuştur ve bunun sonucunda bütün aile farklı age’lere hapsolur. Ta ki devreye biz girene kadar. Böylece serinin ilk oyununda görevimiz Atrus’u kurtarmak olur.

Atrus’u kurtardıktan sonra seri Riven ile devam ediyor. Myst’de Atrus kurtulmuştu ama eşi Catherina hala Riven’da hapsolmuş durumdaydı. Riven, Atrus’un babası Gehn tarafından yazılmış bir ages’ti. Catherina’da Riven age’dendi. Gehn oldukça dikkatsiz bir yazardı. Bu yüzden Riven çok fazla hata içermekteydi. Gehn’in kötü özelliklerinden dolayı Atrus babasını Riven’a hapsetmişti. Sonrasında Catherina, Riven’da halkını Gehn’den kurtarmaya çalışırken Gehn tarafından yakalanmıştı. Atrus, Riven’in düzensizliğinden dolayı kendisi Riven’a gidememişti çünkü kitabı düzeltmek zorundaydı. Bu yüzden bizden yardım istemişti. Böylece Riven yolculuğumuz başlamıştı. Riven’ın sonunda Catherina’yı kurtararak Gehn’i hapsetmiştik.

Serinin üçüncü oyunu Myst III Exile’ın hikayesi ise Riven’ın 10 yıl sonrasında geçmektedir. Atrus ve Catherine yeni doğan kızları Yeesha ile artık Tomahna’da mutlu bir hayat sürmektedir. Bir süre sonra Atrus bizi yeni age’i Releeshahn’ı tanıtmak için çağırır. İşte bu anda Atrus’un oğullarının dünyasını yok ettiği ve 20 yıldır başka bir age’de yaşayan bir adam intikam almak için Releeshahn’ı çalar ve Atrus’un kütüphanesini ateşe verir. Bizde bu adamın ardından beş farklı age’i keşfedeceğimiz maceraya atılırız.

Myst serisi Myst, Riven ve Exile’dan oluşuyor. Bunlar birbirinin devamı niteliğinde oyunlar. Bu serinin yanısıra bir de serinin devam niteliğinde olmayan ama Myst dünyasında geçen Uru: Ages Beyond The Myst ve onun eklenti paketleri Uru to D’ni ve Uru: The Path of Shell var. Ages Beyond the Myst’in hikayesi günümüzde geçiyordu. Atrus ve Yeesha hakkında araştırmalar yaparken Yeesha’nın hala D’ni’ye gidiş olabileceğini bildiren bir not buluyorduk ve maceramız bu şekilde başlıyordu. Diğer eklenti paketleri ise sadece fazladan bulmacalar ve yeni age’ler içermekteydi.

Myst hakkında bu kadar bilginin yeterli olduğunu düşünüyorum. Şimdi gelelim Myst IV: Revelation’a. Revelation’ın hikayesi Myst serisinin devamı niteliğinde. Eğer Myst serisini oynadıysanız Revelation oynarken eski hikayelerlere bir sürü referans bulacaksınız. Hikayemiz Exile’dan 10 yıl sonra Catherina’nın Atrus’tan artık oğullarını serbest bırakmasını istemesiyle başlıyor. Atrus ve Catherina’nın tartışması sürerken birden Atrus’un çalışma odasında bir patlama oluyor ve Yeesha ortadan kayboluyor. Tabi ki Atrus hemen bizden yardım istiyor ve biz de Yeesha’nın peşine düşüyoruz.

Revelation; Myst, Riven ve Exile gibi first-person perspektifinde oynanan bir adventure oyunu. Bütün serinin sahip olduğu mükemmel arayüz Revelation’da da kullanılmış. Daha öncede yazdığım gibi klavyeye bakmanıza hiç gerek olmadan oynayabileceğiniz bir oyun Revelation. Bu sayede günümüz kötü adventure oyunları örneklerinde olduğu gibi (bkz. Adventure Company oyunlarının yarısı) kontrollerle boğuşmak yerine kendimizi tamamıyla atmosfere, hikayeye ve en önemlisi bulmacalara odaklıyoruz. Oyun boyunca gezinmemizi, nesnelerle etkileşimimizi el şeklinde bir ikon ile yapıyoruz. Bu ikonu kullanırken tıpkı gerçek elinizi kullanıyormuş gibi düşünmelisiniz çünkü bir çekmeceyi tek bir tıkla değil de elimizle çekmecenin sapını tutup çekerek açabiliyoruz ya da aynı şekilde bir kitabı okumak için sayfaları tutup çevirmemiz gerekiyor.. Bu elin renginden tutunda sağ el mi, yoksa sol el mi olacağına kadar seçebiliyoruz. Aynı zamanda farenin scroll hızını ve ekran geçişlerinide ayarlamak mümkün. Ekran geçişleri bir cross-fade efekti ile anime edilmiş ve gayet etkileyici olmuş. Tıklamaya gerek kalmaksızın sadece faremizi oynatarak bulunduğumuz noktadan 360 derece dönerek hareket edebiliyoruz.

Yapımcılar adventure oyunlarının en büyük sorunu olan piksel avı sorununu da en aza indirmek için ellerinden geleni yapmışlar. Biraz alıştıktan sonra neyin “hot-spot” olduğunu neyin olmadığını hemen anlıyoruz. Hot-spot’lar yeterince büyük piksel alanları kaplıyor ve etkileşime göre el ikonumuz şekil değiştiriyor. Bütün bunların yanı sıra oyundaki bir çok nesneye bizim için önemsizde olsa dokunmamız mümkün. Bunlardan herhangi birinin üzerinde el ikonumuzu kullandığımızda o nesne ile ilgili ses efektleri duyuyoruz. Bu da o nesnenin neden yapıldığı hakkında bize bilgi veriyor.

Revelation kesinlikle amatör adventure oyuncularına göre değil. Eğer sıkı bir adventure oyuncusu değilseniz oyuna doğrudan bir “walkhtrough” ile başlamanızı öneririm. Eski serileri oynamayanlar için Atrus ve oğulları başta olmak üzere diğer karakterleri anlatan bir çok kaynak oyun içinde mevcut ama oynamayanlara aynı hissi vereceğine inanmıyorum.

Revelation dört farklı ve her zamanki gibi mükemmel tasarlanmış age’lerde geçiyor ve serinin diğer oyunlarında olduğu gibi tek bir hikaye akışı yok. Her oyuncu farklı age’lere farklı zamanlarda gidebilir. Oyuna Exile’dan hatırlayacağımız Tomanha’da başlıyoruz. Diğer age’ler ise oldukça karanlık, iç karartıcı bir age olan Spire (Sonbaharı düşünün, sabah kalkıyorsunuz, aydın bir gün beklerken pencereyi açtığınızda her taraf bulut, kapkaranlık ve yağmur, fırtına cabası. Tüylerim ürperdi…), eski çağlardan kalma bir görüntü sergileyen Haven ve kayıp ülke Atlantis hayaliyle yaşayan Serenia.

Bulmacalara gelince, hemen hemen hepsi profesyonelce hazırlanmış zekice ve gerçekten çok zor bulmacalar. Oyun içerisinde neyin bulmaca olup neyin olmadığını anlamak biraz Myst tecrübesi istiyor. Gereksiz bir tuzak bulmaca ile uzun süre uğraşabilirsiniz. Oyuna başlar başlamaz yanınıza bol miktarda kağıt ve kalem almanız şart. Aksi takdirde en kolay bulmacalarda bile zorlanırsınız. Bulmacaların büyük kısmı birden fazla adımda çözülebilen bulmacalar ve çoğu zaman kendinizi birden fazla bulmacanın içerisinde buluyorsunuz. Bu yüzden oyun boyunca uzun notlar almak şart. Bulmacaların çok zor olmasından dolayı yapımcılar oyuna bir de yardım opsiyonu koymuşlar. Nadir de olsa bazı bulmacaların tam çözümlerini burada bulabilirsiniz ama genelde sadece ipuçları veriyor, anlayabilene tabi ki 🙂

Revelation’da diğer adventure oyunlarından alışık olduğumuz envanter sistemi yok ama bir kameramız var ki elimiz ayağımız. Oyun boyunca bulmacaların bir çoğunun çözümü için farklı mekanlardaki bilgilere ihtiyacımız olacak ve işte burada her an fotoğraf çekebileceğimiz kameramız imdadımıza yetişecek. Bunun yanında bir de tılsımımız var. O da bazı mekanlara geldiğimizde burası ile hatırlamamız gereken şeyler bize gösteriyor.

Myst’in kendi taklidi oyunlara en fazla üstünlük sağladığı unsuru oynanabilirliği. Oldukça geniş bir alanda geçen Myst, bize uzakta olan mekanlara hızlı bir şekilde gitmemizi de sağlıyor. Tabi ki bu daha önce ziyaret ettiğimiz mekanlar için geçerli. Müzikler ve ses efektlerinden hiç bahsetmeyeceğim çünkü hepsi tek kelimeyle mükemmel. Ben şahsen müzikleri mp3 olarak arşivime katmayı çok isterim.

Sonuç olarak Myst adventure oyunlarından yeterince para kazanamadığını düşünüp bir çok oyununu iptal eden Lucas’a ders verecek nitelikte; Sims’ten sonra en fazla satan oyun. Tek kelime ile bir şaheser. Mutlaka oynanması gereken bir oyun ama şu bir gerçek, öyle orayı tıklayayım burayı tıklayayım, onunla konuşayım hemen bulmacaları çözüp bitireyim diyebileceğiniz cinsten bir oyun değil. Hemen kötü bir haber daha vereyim, oyun iki DVD olarak geliyor ve en az 4 hızlı DVD-ROM istiyor. Minimum 3 gb, maksimum 8 gb sabit disk alanına ihtiyaç duyuyor. Bunlara rağmen ortalama bir sistemde çalışabiliyor, ekran kartı olarak da minimum 32 mb directX 9 uyumu bir karta ihtiyaç duymakta.

Ne diyeyim, çok klasik olacak ama gerçek şu ki Myst oynanmaz, yaşanır…