Konami, 1999 yılında bomba gibi bir oyun piyasaya çıkarmıştı. Metal Gear Solid! Bizim kısaltmamızla, MGS. Gerçekten o zamana göre grafikleri, sesleri, atmosferi müthiş derecede iyi bir oyundu. Hatta bu oyunu bir �insan grubunun� yaptığından şüphe duyuyorduk. Bu şüpheyi duymakta da haklıydık. Gizlilik içeren görevleri, PTT konuşmaları, Snake�in o meşhur karizması ve oyunun hikayesi birleşince tadı damağa (pardon bilgisayara) sığmayan bir oyun haline geliyordu MGS. Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum; MGS ilk çıktığında sadece PC ve PS platformlarında görünmüştü.

Biz MGS 1�i oynarken, hiç aklımızda şu düşünce yoktu; acaba bir ikinci oyun daha gelir mi? Gerçekten bu sorunun cevabını öyle merak etmiştim ki, herkes MGS 1�i oynarken, ben bitirmiş ve arama motorlarında MGS 2 hakkında bilgi aramaya başlamıştım. Ama hiçbir sonuca ulaşamadım. Konami gerçekten de bir devam oyunu yaptığını, 2003 yılında duyurdu. Tek bildiğimiz şey, oyunun ismiydi. �Metal Gear Solid 2: Substance.� Ayrıca on dört tane de screenshot yayınlanmıştı. Biraz da screenshotları inceleme fırsatı bulmuştuk. Herkes bu screenshotların oyun içi görüntüler olup olmadığını merak ediyordu. Çünkü gerçekten çok başarılı, hemen hemen kusursuz screenshotlardı bunlar. Herkesin merak ettiği bir nokta daha vardı; resimlerde Snake�in az olması ve sarışın bir çocuğun daha fazla görülmesi herkes tarafından dikkat çekiyordu. Ve�

Substance!

Ve o gün gelmişti. MGS 2: Substance ilk önce Asya�da ve daha sonrada tüm Avrupa�da DVD olarak piyasaya çıktı. Oyunun DVD olması bir dezavantaj olabilirdi. Çok satan oyunlar, genellikle CD formatında piyasaya çıkarken, MGS 2: Substance�in neden DVD formatında çıktığı konuşuluyordu. Ayrıca MGS 2: Substance, ilk oyunda olduğu gibi yine iki platformda boy gösterdi. PC ve PS2 idi bu platformlar. Ayrıca ek bir bilgi vermek gerekirse; MGS 2: Substance, MGS 2: Sons of Liberty ile hemen hemen aynı oyun. Sons of Liberty, sadece PS2 için çıkmıştı ve PC kullanıcıları geri planda kalmıştı. Kojima�da, PC kullanıcıları için �Substance�ı çıkardı. Substance�da, Sons of Liberty�e oranla daha fazla görev, daha fazla silah ve ek karakterler var.

İlk olarak hikayeden başlamak istiyorum. Hikayemiz bu kez ilk oyunun bittiği yerden başlıyor. Ve ilk oyunun hikayesine nazaran bu kez daha karmaşık ve anlamsız bir hikaye bizi bekliyor. İngilizce bilmeyen arkadaşlar, kesinlikle bu oyunu almasınlar. Ya da alsınlar ama yanlarına İngilizce bilen bir yakınını çağırsınlar :). Gerçekten inanılmaz bir hikaye söz konusu. Anlamsız ölümler, karmaşık ve ağır diyaloglar da işin içine girince (ne de olsa Japon İngilizce�si) iyicene kafanız karışıyor. Hikayemiz de yine aynı karakterler var. Oyun zaten Sons of Liberty�nin PC versiyonu gibi bir şey. Yani tek artısı, biraz daha üzerinde durulmuş olması. İlk oyunda olup da bu oyunda olmayan karakterlerde var� İlk oyunu oynayanlar bilir zaten. Ayrıca bu kez ki hikayemizde de sizi fazlasıyla sürpriz bekliyor olacak. Dikkatli olun derim!

Benim en çok dikkat ettiğim şey, her oyunda özellikle incelediğim şey; geri planda kalan savaşçıların detayları. Fazla yer kaplamasın diye, geri planda kalan savaşçılara fazla özen gösterilmez. Yani MGS serilerinde her askerde belli bir kıyafet vardır. MGS 2: Substance�da bu konuda zayıf kalmış. Askerlerin hepsi, diğerinin kopyası gibi. Hepsinde aynı bere, aynı kıyafet� Fakat diğer özel savaşçılara baktığımız zaman, detaylar insanı şaşırtıyor. Müthiş ayrıntılar söz konusu. Şimdi iyi dinleyin; her savaşçı, özel olarak dizayn edilmiş. Hepsinin farklı davranışları, farklı fizik hareketleri ve farklı kıyafetleri var. İlk savaşacağınız özel savaşçı olan Olga�yı örnek alalım: Savaşacağınız yer, geminin güvertesi. Her ikiniz de siper almış birbirinize ateş ediyorsunuz. Biriniz öleceksiniz. Dışarıda fırtına ve yağmur var. Atmosfer müthiş. Olga fırlıyor ve bir el ateş ediyor. Siz siperdesiniz hala. Ve Olga tekrar sipere geçerken cebinden bir mendil çıkıyor ve fırtınanın içinde süzülüp gidiyor. Bazen botlarının bağı çözülüyor ve onlarda fırtınada süzülüp gidiyor. Bu tip detayları kim hangi oyunda görmüş? Söylesin bana! Bir dakika bana şimdi bir şey söyleyip de beni meşgul etmeyin, çünkü size acı bir haber veriyorum. Baş kahramanımız olan Snake bu oyunda fazla ön plana çıkmıyor, daha doğrusu çıkamıyor. Çünkü herkes Snake�i, ilk gemi patlamasında öldü biliyor ve yerine yeni yetişmiş bir ajan olan Raiden�i gönderiyorlar. Kim mi? Colonel tabii ki. Raiden sarışın, uzun saçlı, (hadi hakkını yemeyelim) yakışıklı ve yüzme, yakın dövüş konusunda uzman bir ajan. Snake�e göre artı bir özelliği yok. Sadece iyi bir yüzücü ve iyi dövüşüyor. Snake gibi iyi bir nişancı, karizmatik biri değil. Fakat Snake�ten daha esnek olduğu çok açık ortada. Kalın Snake!!! 🙂

Karakterleri ve hikayeyi bir kenara bırakıp, seslere geçelim. Silah sesleri zaten MGS�nin en uzman olduğu konu. Gerçek silahlardan çıkarılan sesler, on-on beş kere ses cihazı ile bilgisayara aktarılıyor ve her biri özel olarak test ediliyor. En başarılı ve en net sesi alana kadar, bu işlemler tekrarlanıyor. Müzikleri ise müthişin ötesinde. O başlangıçta çalan müzik, artık dilimden düşmüyor. İnsanın tüylerini diken diken yapan bu müziği, koskocaman bir koro yapıyor haberiniz var mı sizin? Vardır kesin :).

MGS�nin gizlilik içeren bir oyun olduğunu size zaten söylemiştim. Gizlilik içeren bir oyunu nasıl oynarsınız? Gizlice tabii ki :). Gizlice oynarken, nelere dikkat ederiz? �Aman be, altı üstü bir oyun. Neye dikkat edeceksin ki? Adamlardan gizlice kaç yeter!� demeyin. Çünkü bu oyunda dikkat etmeniz gereken şey, sadece adamlar dediğimiz salak askerler değil. Tam aksine, askerlerden çok atmosfere çok dikkat etmek gerek. Yağmurda fazla durduğunuz zaman, Snake kardeş hastalanıyor ve sürekli hapşırıyor. Buda sizin fark edilmenize neden oluyor. Yerde birikmiş su birikintilerine basmayın. Çünkü bastığınız an �şap!� diye bir ses çıkacaktır ve bu sesi fark eden askerlerin kafalarının üstünde bir ünlem (!) işareti belirecektir. Herhalde bu işaretin ne anlama geldiğini biliyorsunuz. Değil mi? Tamam tamam anlaşılan o ki bilmiyorsunuz. Bu işaret demek, �Yandınız hemen kaçın(!)� demekle aynı manaya geliyor. Yani askerler sizi fark ediyor ve üzerinize çullanıyorlar. Kameralar, sakın onları unutmayın. Onlarda çok önemli. Kamera deyip geçmeyin yani. Sizi fark ettikleri anda, alarm çalıyor ve bulunduğunuz bölgeye, izinizi kaybettirinceye kadar asker yollanıyor. Ve oyunun en eğlenceli kısmına geldi sıra, ölü askerleri ortadan yok etme! Şayet, bir askeri öldürdünüz ve asker yerde halı gibi uzanmış yatıyor. Bu askeri bir an önce yerden kaldırmazsanız, başka bir asker onu görebilir ve alarma basabilir. Fakat ölü gören askerin tepkisi acayip komik oluyor, bunu da bilin yani.

Dikkat etmeniz gereken maddeleri sıralarken, aralarda birazda yapay zekanın nimetlerini size anlatmış oldum. Gayet güçlü bir yapay zekası var oyunun. İlk oyunda dolaşan avanak askerler, biraz olsun beyine kavuşmuşlar. En azından aralarında konuşuyorlar, müzik dinliyorlar, tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorlar. 2+2 işleminin sonucunu da biliyorlar.

Oyunun oynanışı fazla değişmemiş. İlk oyunda az da olsa birkaç kamera hatası vardı, bu oyunda o hatalar artık yok. İlk oyunda olmayan FPS bakışı, bu oyuna eklenmiş. İlk oyunda olduğu gibi bir asker öldüreceksiniz diye etrafa deliler gibi ateş etmenize hiç gerek yok. FPS bakışına geçin ve sessizce işi halledin. Gerçekten bu ekleme oyuna yeni bir tat getirmiş.

Gerçekçilik konusuna girmeme gerek yok. Sadece kısaca bahsetmek istiyorum. Gerçekten gerçekçilik oyuna çok iyi yansıtılmış. Askerlerin bacağına vurduğunuzda, sadece �Help Me! Hohoohoh!� diye bağırıyor ve acı çeke çeke size ateş etmeye devam ediyor. Fakat bir de kafayı deneyin. Kafasına nişan alın ve �bam!� Geriye yere yatan bir asker kalıyor. Askeri bir yerden bir yere sürükleyip bıraktığınızda, askerde bulunan tüm alet-edevatlar yerlere saçılıyor. İlk oyunda bu yoktu, ikinci oyunda olması iyi olmuş.

Gerçekçilikler arasında, sigara içme de var. �Sigaradan bir fırt çekerseniz, bir günlük ömrünüz gider� lafı burada da geçerli rol oynuyor. Snake�e sigara verdiğinizde, canında azalmalar görülüyor � ki bu tür oyunlarda can çok kıymetlidir. Hakeza tüm oyunlarda öyledir ama :).
Anlatılacak başka bir şey kalmadı galiba. Ha bir de oynadığınız bölümler gerçekten karmaşık olabiliyor. Bu yüzden Kojima bunu da akıl etmiş ve size seyyar bir harita vermiş. İstediğiniz an haritaya bakıp nerede olduğunuzu ve nereye gitmeniz gerektiğini gösteriyor. Oyun, yanlış hatırlamıyorsam �11� adet SHELL üzerinde geçiyor. SHELL dediğimiz şey, denizin üzerine kurulmuş bir tür minik fabrika gibi bir şey işte. Ayrıca oyunu oynamak isteyenlerin; 64 MB Ekran Kartı (GeForce 2 olabilir), 256 MB Ram ve P3 750 gibi minik bir sisteme sahip olmaları gerek. Radeon 7000 serisinden kullananlar ise, www.konami.com adresinden RA7000 adından ki yamayı yüklemek zorundalar. Bu sayede oyun da görülen ekran hataları gidiyor.