Öncelikle Leisure Suit Larry serisinin kahramanını bir tanıyalım. Serinin ilk oyunu: In the Land of the Lounge Lizards. Kahramanımız Larry Laffer, orta yaşlı, abazan, disko, bar vs. takılan ve göze çok batan bir adam. Her şey iyi güzel ama Larry’nin ciddi bir sorunu var. Larry hala bakir. Lost Wages isimli şehirde yaşayan Lary’nin bekaretini bozmak için sadece bir gecesi var. Bozdu bozdu. Bozamadı… Siz düşünün 🙂 Barda viskisini yudumlarken, gazinoda kumar oynarken, marketten alış veriş yaparken Larry’nin gözlerini dört açması gerekiyor. Her an avının peşinde olmalı. O gece Lost Wages’in kızlarından birini, yani biriyle, yani işte bişeyler yapmak zorunda.

İşte Larry ile böyle tanıştık. Sonra o kadar sevildi o kadar sevildi ki yanılmıyorsam seri 7 oyunla devam etti. Larry’yi aşağı yukarı tanıdık. Ama Larry’yi tanımlayacak tek bir kelime var ki “cuk” diye oturuyor. Larry tam bir “loser”. Yani, saf, beceriksiz ve hep kaybeden bir adam Larry. Günümüzde artık cinsellik içeren bir sürü bilgisayar oyunu mevcut ama bunların büyük bir kısmı “adult”. Yani ciddi bir cinsellik içeriyor. Larry’de ise durum farklı. American Pie (Amerikan Pastası), ya da “There is something about Mary (Ah Mary, Vah Mary)” filmlerinin adını verirsem, oyunumuzun ne tür bir oyun olduğunu anlarsınız herhalde.

Size Larry Laffer’i tanıttım ama yeni oyunun kahramanı Larry Laffer değil. Kahramanımız, Larry Laffer’in yeğeni Larry Lovage. Bu çok da şaşırtıcı değil çünkü serinin son oyunu Love for Sail’i oynayanlar bilir, o oyundan sonra artık Larry’nin saf, garip, sürekli kaybeden imajı kaybolmuştu. Ayrıca yeni bir karakter demek, serinin daha yeni oyunlarının gelebileceği anlamanıda gelir (umarım).

Yeğen Larry, 80’li yıllarda Walnut Logg Community isminde bir üniversitede altıncı yılını geçirmektedir. Vaktinin büyük kısmını ya yurtta odasında (tahmin edin ne yaparken?) ya da kampüste kızların peşinde geçirmektedir. Hayatından bezmiş, sıkılmış, heyecan aramaktadır. Tam bu sırada kampüse bizdeki eski saklambaç ya da şimdiki biz evleniyoruz (hatta iyice abarttılar kaynana gelin aynı evde oturuyorlar. Buradan sırası gelmişken kocaman bir Yuh! demek istiyorum) gibi saçma sapan televizyon şovlarından birinin geleceğini öğrencince, kafasında şimşek çakar birden. Artık tek uğraşı bu şova çıkarak oradaki üç hatundan en az biri ile… yani en az birinin gönlünü çalmak olacaktır. Yapımcılar ile görüştüğünde ise Larry şova katılabilmek için bir (ya da bir kaç :)) hatun kişi bulması gerektiğini öğrenir.

Larry, bildiğimiz klasik point & click 2D adventure’lardan değil. Oyunumuz 3D ve içimden bu oyuna pekte adventure demek gelmiyor. Çünkü bir çok adventure öğesini yeni Larry içermiyor. Oyunda bence hiç bulmaca yok. Diyalogları bile çok farklı bir yolla yapıyoruz. Doğru düzgün bir envanter sistemide yok. Larry’ye verilecek oyun türü ismi bence “arcade” dir.

Larry, içerisindeki mini-oyunlarla daha çok ön plana çıkıyor. Çizgi filmsi grafikler, köşeleri eğik büğük duvarlar, capcanlı renkler, güzide karakter animasyonları ve armut tipli, Larry Laffer saçlı kahramanımız. Bu arada Larry’nin boyu oyundaki hatunların bir çoğunun göğüslerine gelecek kadar (hmmmmm, Larry’nin buna pek bir itirazı yok, bu onun için iyi bir şey)

Oyun boyunca Larry ile kampüste gezip şova konu olabilmek için birbirinden güzel afet-ül derya kızların gönlünü kazanmaya ve t-shirt’lerini yukarı kaldırmaya çalışıyoruz (çok ciddiyim). Bunların arasında bir amigo kız, motosikletçi hatun, fransız bir taş, American Pie’dan hatırlayacağımız bir kamp geyiği hatun var. Nasıl olurda Slovakları atlamışlar bilmiyorum (Belkide atlamamışlardır ama ben rastlamadım). Bir ay kadar önce Slovakya’daydım ve Tanrıya isyan edesim geldi. Neden bizi de (kızlarımızı) bu kadar özenip bezenip yaratmadın diye. Larry’nin bu kızları elde edebilmesi bir sürü mini-oyun oynaması, yalan söylemesi ve çok miktarda alkol alması lazım. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi değil mi???

Konuyu dağıtmadan oyuna geri dönelim. Oyun alanı çok fazla geniş tutulmamış. Bunun yerine küçük bir alanda yoğun bir içerik sunulmuş. Duvardaki her poster, sokaktaki her trafik işareti, göreceğimiz her karakter; şakalar, espriler ve mini-oyunlar içeriyor. Kampüste ve kasabada keşfedeceğimiz çok şey olacak. Walnut Logg ilginç bir yer. Özelliklede kasabanın en büyük fabrikası kapatılıpta yerine bir seks oyuncakçısı açılınca daha da ilginç olmuş.

Herhalde oyunun artık ana fikrini anladınız, amaç bildiğimiz adventure’lar gibi bulmaca çözmek değil. Amaç tamamıyla eğlence. Buna en iyi örnek kızlarla yapacağımız konuşmalar. Bu konuşmalar sırasında ekranın altında bir sürü sıkıcı (bkz. Black Mirror) diyalog çıkacağına bir mini-oyun çıkıyor. Evet hatunlarla muhabbetiniz tamamiyle bu mini oyundaki hünerinize bağlı. Küçük tünelsi alan içerisinde hızla hareket eden bir spermi yönetiyoruz. Karşımızda kırmızı ya da yeşil engeller beliriyor. Yeşillere dokunduğumuzda Larry, hatun kişinin duymak istediği şeyleri söylüyor ve kalp metremiz yükselerek hedefimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Eğer kırmızlara dokunursak, hatun kişi söylediklerimizi beğenmiyor ve kalp metremiz düşüyor hatta bazen Larry bir şey söylemeden geğiriyor ya da başka bir yerinden başka sesler çıkarıyor, anlayın işte. Sonuçta da Larry’nin gözleri bir an için hatunun t-shirt’inden içeri kayarak geceyi yurt odamızda Counter Strike oynayarak geçirmemize sebep oluyor. Eğer bir kameraya dokunursak kalp metremiz mahvoluyor ama güzel bir yakın çekim fotoğraf elde ediyoruz 🙂 Eğer içkilere dokunursak sarhoş oluyoruz ve spermi kontrol etmemiz zorlaşıyor.

Larry kızımız karşısında başarıya ulaştığında artık sıraya içkileri hazırlamak geliyor. Bu da bir mini-oyun. Bir diğer mini-oyunda ise, kızların fotoğraflarını çekmek. Amacımız, en can alıcı pozları yakalamak. Bilmem anlatabildim mi? Bunun haricinde bir de dans oyunları var ki başa bela. Larry hiç dans etmese daha iyi olurdu. Nerdeyse unutuyordum birde bardağa bozuk para atma oyunu var. Ne kadar çok isabetli atış yaparsak karşımızdaki hatun kişi o kadar çok içkisinden yudumluyor ve sonunda kötü emellerimize alet oluyor(!). Bunlar karşımıza en çok çıkan mini-oyunlar. Bunlar gibi daha bir çoğuyla karşılaşacaksınız.

Bu tarz mini oyunlarda başarılı olmak Larry’nin kendine güvenini artırıyor. Gerçek hayatta olduğu gibi Larry’nin kendine güveni arttıkça karşı cinsle olan ilişkisinde de daha başarılı oluyor. Şu ana kadarki bütün Larry serisi oyunları çıplaklıkta belli sınırlar içersinde kalmıştı. Ama bu sefer Larry’de bir easter egg’e (yumurta, hile kodu diyebiliriz) ihtiyaç kalmadan bu sınırlar azda olsa aşılmış. Burada akıllara takılan soru, Larry artık eskisi gibi tatlı bir macera oyunu mu yoksa bir adult oyun mu? Evet Larry, bu iki sorunun arasında kalmış bir oyun. Ne eskisi gibi tatlı bir macera oyunu ne de tam anlamıyla bir “adult” oyunu.

Larry’de para kazanmak da çok önemli. Hatta bazı görevleri parasız yerine getiremeyebiliyoruz. Tabi ki sarhoşken ayılabilmek içinde ihtiyacımız olan kahveyide para ile alıyoruz. Zorunlu ihtiyaçların yanı sıra, satın alabileceğimiz bütün “adult” malzemeler içinde paraya ihtiyacımız var. Oynadığımız bir çok mini-oyun ile para kazanıyoruz fakat para kazanmanın en iyi yolu oyunumuzda fotoğraf çekmek. Yakaladığımız her frikik ya da komik sahne bir kalite göstergesine sahip ve yeterli kalitedeki resimleri satarak cebimizi doldurabiliyoruz.

Arayüz oldukça basit, ekranın altında bir el ya da göz gördüğümüzde inceleyebileceğimiz bir şeyler var demek. Eğer dudak görürsek öpebileceğimiz yok yok konuşabileceğimiz birileri var anlamına geliyor. Ok tuşlarıyla Larry’yi hareket ettiriyoruz ve fare ile kamera açısını değiştiriyoruz. Enter ve Space tuşlarımız aksiyon ve inceleme tuşlarımız. Oyunu hem 1st person hem de 3rd person oynamak mümkün. Larry’nin boyunu hatırladığınızda onun gözlerinden bakmak çok daha zevkli 🙂

Larry’nin rengarenk dünyasında seslendirmeler mükemmel yapılmıştır. Şu ana kadar oynadığım belkide en iyi seslendirmelere sahip olan oyun Larry diyebilirim. Özellikle Larry’nin seslendirilmesi şahane. Oyun konu ve oynanabilirlik olarak serinin başarısından çok uzakta kalmış olsa da bir seslendirme klasiği olacağı kesin. Yalnız burada oyunun en büyük sorunu baş gösteriyor. O da diyaloglar sırasında kafanızın hep hız ve refleks isteyen mini-oyunlarla meşgul olması. Bu yüzden bazı diyalogların ve en önemlisi esprileri kaçırılması.

Sonuç yorumlarıma gelince, eski Larry’ler konu ve hikaye açısından ciddi olmasa da bir adventure oyunu olarak ciddi oyunlardı. Magna Cum Laude ise her iki açıdanda gayrı ciddi bir oyun. Tamam oyun zevkli, komik, eğlenceli hatta bazen gülme krizlerine bile sokabilir ama Larry adventure öğeleriyle bütünleşmiş bir karakterdi. Yeni Larry, yeni nesil adventure’culara göre. Ama genede Sally Mae için bu oyun alınır arkadaşlar.

Hatun kişi, Sally Mae Beauregard, bir çiftçinin kızı. Ekose gömleğinin uçlarını bağlayarak göbeğini açmış, minicik kot şortu ve kovboy şapkası ile taş gibi, şey yani çok güzel, cici bir kız Sally (ağzınızı silin hemen…) Ve Larry’nin Sally’ye ilk sözü:

“Cennetten düştüğünüzde çok acıdı mı?”

İşte Larry ile böyle tanıştık. Sonra o kadar sevildi o kadar sevildi ki yanılmıyorsam seri 7 oyunla devam etti. Larry’yi aşağı yukarı tanıdık. Ama Larry’yi tanımlayacak tek bir kelime var ki “cuk” diye oturuyor. Larry tam bir “loser”. Yani, saf, beceriksiz ve hep kaybeden bir adam Larry. Günümüzde artık cinsellik içeren bir sürü bilgisayar oyunu mevcut ama bunların büyük bir kısmı “adult”. Yani ciddi bir cinsellik içeriyor. Larry’de ise durum farklı. American Pie (Amerikan Pastası), ya da “There is something about Mary (Ah Mary, Vah Mary)” filmlerinin adını verirsem, oyunumuzun ne tür bir oyun olduğunu anlarsınız herhalde.

Size Larry Laffer’i tanıttım ama yeni oyunun kahramanı Larry Laffer değil. Kahramanımız, Larry Laffer’in yeğeni Larry Lovage. Bu çok da şaşırtıcı değil çünkü serinin son oyunu Love for Sail’i oynayanlar bilir, o oyundan sonra artık Larry’nin saf, garip, sürekli kaybeden imajı kaybolmuştu. Ayrıca yeni bir karakter demek, serinin daha yeni oyunlarının gelebileceği anlamanıda gelir (umarım).

Yeğen Larry, 80’li yıllarda Walnut Logg Community isminde bir üniversitede altıncı yılını geçirmektedir. Vaktinin büyük kısmını ya yurtta odasında (tahmin edin ne yaparken?) ya da kampüste kızların peşinde geçirmektedir. Hayatından bezmiş, sıkılmış, heyecan aramaktadır. Tam bu sırada kampüse bizdeki eski saklambaç ya da şimdiki biz evleniyoruz (hatta iyice abarttılar kaynana gelin aynı evde oturuyorlar. Buradan sırası gelmişken kocaman bir Yuh! demek istiyorum) gibi saçma sapan televizyon şovlarından birinin geleceğini öğrencince, kafasında şimşek çakar birden. Artık tek uğraşı bu şova çıkarak oradaki üç hatundan en az biri ile… yani en az birinin gönlünü çalmak olacaktır. Yapımcılar ile görüştüğünde ise Larry şova katılabilmek için bir (ya da bir kaç :)) hatun kişi bulması gerektiğini öğrenir.

Larry, bildiğimiz klasik point & click 2D adventure’lardan değil. Oyunumuz 3D ve içimden bu oyuna pekte adventure demek gelmiyor. Çünkü bir çok adventure öğesini yeni Larry içermiyor. Oyunda bence hiç bulmaca yok. Diyalogları bile çok farklı bir yolla yapıyoruz. Doğru düzgün bir envanter sistemide yok. Larry’ye verilecek oyun türü ismi bence “arcade” dir.

Larry, içerisindeki mini-oyunlarla daha çok ön plana çıkıyor. Çizgi filmsi grafikler, köşeleri eğik büğük duvarlar, capcanlı renkler, güzide karakter animasyonları ve armut tipli, Larry Laffer saçlı kahramanımız. Bu arada Larry’nin boyu oyundaki hatunların bir çoğunun göğüslerine gelecek kadar (hmmmmm, Larry’nin buna pek bir itirazı yok, bu onun için iyi bir şey)

Oyun boyunca Larry ile kampüste gezip şova konu olabilmek için birbirinden güzel afet-ül derya kızların gönlünü kazanmaya ve t-shirt’lerini yukarı kaldırmaya çalışıyoruz (çok ciddiyim). Bunların arasında bir amigo kız, motosikletçi hatun, fransız bir taş, American Pie’dan hatırlayacağımız bir kamp geyiği hatun var. Nasıl olurda Slovakları atlamışlar bilmiyorum (Belkide atlamamışlardır ama ben rastlamadım). Bir ay kadar önce Slovakya’daydım ve Tanrıya isyan edesim geldi. Neden bizi de (kızlarımızı) bu kadar özenip bezenip yaratmadın diye. Larry’nin bu kızları elde edebilmesi bir sürü mini-oyun oynaması, yalan söylemesi ve çok miktarda alkol alması lazım. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi değil mi???

Konuyu dağıtmadan oyuna geri dönelim. Oyun alanı çok fazla geniş tutulmamış. Bunun yerine küçük bir alanda yoğun bir içerik sunulmuş. Duvardaki her poster, sokaktaki her trafik işareti, göreceğimiz her karakter; şakalar, espriler ve mini-oyunlar içeriyor. Kampüste ve kasabada keşfedeceğimiz çok şey olacak. Walnut Logg ilginç bir yer. Özelliklede kasabanın en büyük fabrikası kapatılıpta yerine bir seks oyuncakçısı açılınca daha da ilginç olmuş.

Herhalde oyunun artık ana fikrini anladınız, amaç bildiğimiz adventure’lar gibi bulmaca çözmek değil. Amaç tamamıyla eğlence. Buna en iyi örnek kızlarla yapacağımız konuşmalar. Bu konuşmalar sırasında ekranın altında bir sürü sıkıcı (bkz. Black Mirror) diyalog çıkacağına bir mini-oyun çıkıyor. Evet hatunlarla muhabbetiniz tamamiyle bu mini oyundaki hünerinize bağlı. Küçük tünelsi alan içerisinde hızla hareket eden bir spermi yönetiyoruz. Karşımızda kırmızı ya da yeşil engeller beliriyor. Yeşillere dokunduğumuzda Larry, hatun kişinin duymak istediği şeyleri söylüyor ve kalp metremiz yükselerek hedefimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Eğer kırmızlara dokunursak, hatun kişi söylediklerimizi beğenmiyor ve kalp metremiz düşüyor hatta bazen Larry bir şey söylemeden geğiriyor ya da başka bir yerinden başka sesler çıkarıyor, anlayın işte. Sonuçta da Larry’nin gözleri bir an için hatunun t-shirt’inden içeri kayarak geceyi yurt odamızda Counter Strike oynayarak geçirmemize sebep oluyor. Eğer bir kameraya dokunursak kalp metremiz mahvoluyor ama güzel bir yakın çekim fotoğraf elde ediyoruz 🙂 Eğer içkilere dokunursak sarhoş oluyoruz ve spermi kontrol etmemiz zorlaşıyor.

Larry kızımız karşısında başarıya ulaştığında artık sıraya içkileri hazırlamak geliyor. Bu da bir mini-oyun. Bir diğer mini-oyunda ise, kızların fotoğraflarını çekmek. Amacımız, en can alıcı pozları yakalamak. Bilmem anlatabildim mi? Bunun haricinde bir de dans oyunları var ki başa bela. Larry hiç dans etmese daha iyi olurdu. Nerdeyse unutuyordum birde bardağa bozuk para atma oyunu var. Ne kadar çok isabetli atış yaparsak karşımızdaki hatun kişi o kadar çok içkisinden yudumluyor ve sonunda kötü emellerimize alet oluyor(!). Bunlar karşımıza en çok çıkan mini-oyunlar. Bunlar gibi daha bir çoğuyla karşılaşacaksınız.

Bu tarz mini oyunlarda başarılı olmak Larry’nin kendine güvenini artırıyor. Gerçek hayatta olduğu gibi Larry’nin kendine güveni arttıkça karşı cinsle olan ilişkisinde de daha başarılı oluyor. Şu ana kadarki bütün Larry serisi oyunları çıplaklıkta belli sınırlar içersinde kalmıştı. Ama bu sefer Larry’de bir easter egg’e (yumurta, hile kodu diyebiliriz) ihtiyaç kalmadan bu sınırlar azda olsa aşılmış. Burada akıllara takılan soru, Larry artık eskisi gibi tatlı bir macera oyunu mu yoksa bir adult oyun mu? Evet Larry, bu iki sorunun arasında kalmış bir oyun. Ne eskisi gibi tatlı bir macera oyunu ne de tam anlamıyla bir “adult” oyunu.

Larry’de para kazanmak da çok önemli. Hatta bazı görevleri parasız yerine getiremeyebiliyoruz. Tabi ki sarhoşken ayılabilmek içinde ihtiyacımız olan kahveyide para ile alıyoruz. Zorunlu ihtiyaçların yanı sıra, satın alabileceğimiz bütün “adult” malzemeler içinde paraya ihtiyacımız var. Oynadığımız bir çok mini-oyun ile para kazanıyoruz fakat para kazanmanın en iyi yolu oyunumuzda fotoğraf çekmek. Yakaladığımız her frikik ya da komik sahne bir kalite göstergesine sahip ve yeterli kalitedeki resimleri satarak cebimizi doldurabiliyoruz.

Arayüz oldukça basit, ekranın altında bir el ya da göz gördüğümüzde inceleyebileceğimiz bir şeyler var demek. Eğer dudak görürsek öpebileceğimiz yok yok konuşabileceğimiz birileri var anlamına geliyor. Ok tuşlarıyla Larry’yi hareket ettiriyoruz ve fare ile kamera açısını değiştiriyoruz. Enter ve Space tuşlarımız aksiyon ve inceleme tuşlarımız. Oyunu hem 1st person hem de 3rd person oynamak mümkün. Larry’nin boyunu hatırladığınızda onun gözlerinden bakmak çok daha zevkli 🙂

Larry’nin rengarenk dünyasında seslendirmeler mükemmel yapılmıştır. Şu ana kadar oynadığım belkide en iyi seslendirmelere sahip olan oyun Larry diyebilirim. Özellikle Larry’nin seslendirilmesi şahane. Oyun konu ve oynanabilirlik olarak serinin başarısından çok uzakta kalmış olsa da bir seslendirme klasiği olacağı kesin. Yalnız burada oyunun en büyük sorunu baş gösteriyor. O da diyaloglar sırasında kafanızın hep hız ve refleks isteyen mini-oyunlarla meşgul olması. Bu yüzden bazı diyalogların ve en önemlisi esprileri kaçırılması.

Sonuç yorumlarıma gelince, eski Larry’ler konu ve hikaye açısından ciddi olmasa da bir adventure oyunu olarak ciddi oyunlardı. Magna Cum Laude ise her iki açıdanda gayrı ciddi bir oyun. Tamam oyun zevkli, komik, eğlenceli hatta bazen gülme krizlerine bile sokabilir ama Larry adventure öğeleriyle bütünleşmiş bir karakterdi. Yeni Larry, yeni nesil adventure’culara göre. Ama genede Sally Mae için bu oyun alınır arkadaşlar.

Hatun kişi, Sally Mae Beauregard, bir çiftçinin kızı. Ekose gömleğinin uçlarını bağlayarak göbeğini açmış, minicik kot şortu ve kovboy şapkası ile taş gibi, şey yani çok güzel, cici bir kız Sally (ağzınızı silin hemen…) Ve Larry’nin Sally’ye ilk sözü:

“Cennetten düştüğünüzde çok acıdı mı?”