Warning: Use of undefined constant wp_cumulus_widget - assumed 'wp_cumulus_widget' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/hellwor/public_html/gamez/wp-content/plugins/wp-cumulus/wp-cumulus.php on line 375
Temmuz « 2008 « Gamez

Temmuz, 2008 için arşivler

Project Gotham Racing 4

Project Gotham Racing 4Project Gotham Racing serisini Xbox’ı olan olmayan birçoğumuz bilir. Özellikle büyük bir araba yarışı sever iseniz bilmemeniz çok zor. En son PGR 3 ile bizi zevkin ve görsel şölenin zirvesine çıkartan Microsoft ve Bizarre Creations, geçen hafta piyasaya sürdükleri çok beklenen PGR 4 ile zirveye bir kaç basamak daha ekliyor.

Uzun zamandır takip ettiğim PGR 4′ün beni en çok heyecanlandıran tarafı biraz daha geliştirilmiş grafiklerin ve bir iki yeni arabanın dışında gerçekçi hava şartları idi. Açıkçası oyunu ilk aldığımda direk yaptığım şey custom bir yarış yaratıp hemen o ıslak asfalta her zaman favorim olan beyaz bir Lamborghini Gallardo ile atlamak oldu. İlk kez, yağmurlu havada yolda olmaktan bu kadar zevk aldım diyebilirim. Neredeyse hiç bir detay atlanmamış. En sevdiğim sürüş pozisyonu kokpit olduğundan hemen ona geçtim. Cama vuran yağmur damlaları ve sileceklerin yarattığı izler mükemmel. Hele hızlandıkça arkaya doğru kaçan ve ışığa göre yansıma yapan damlalar daha da mükemmel. Islak olunca farları ve diğer şeyleri yansıtan asfalt ise oyuna çok iyi bir derecede aktarılmış. Neredeyse kusursuz diyebilirim.

Yağmurdan başka, özel yarış ayarlarken bir çok sayıda hava şartı kombinasyonu seçebiliyoruz. Parçalı bulutlu, parçalı bulutlu ve yağmurlu, fırtına, sadece ıslak zemin ve kapalı hava, kar, buz, hafif ve güçlü kar yağışı ve bunların günün herhangi bir zamanındaki seçmek elimizde. Kardan bahsetmek gerekirse, yağmur kadar süper heyecanlandırmasa da yinede oyuna yeni grafik teknolojileri kullanılarak çok güzel aktarılmış. HDR ışık efekti (high dynamic range) ile hava açık iken yoldaki karların güneşten dolayı yansıması ve gözümüzü alması gayet güzel bir hava katmış diyebilirim. Karlı havada oynarken eğer oynadığımız bölümde mümkün ise yol gerçekten bayağı bir karla kaplı oluyor. Bu gerek sürüşe gerekte seslere kadar yansıyor. Çoğumuz karlı havada giden bir arabanın lastiklerinden gelen sesleri biliriz. Sesler gayet gerçekçi.

Oyunun oynanışında bir kaç yenilikten başka bir şey yok dersek yanlış olmaz. Yeni ama aynı temalı pistler New York, Londra, Quebec, St. Petersburg gibi ünlü şehirleri içeriyor. Shangai�ı özellikle şehir ışıklarıyla çok güzel detaylandırmışlar. Eski PGR 3�e nazaran bu sefer kariyer modunda karşımızda bir takvim var. O gün hangi yarış varsa onları yapabiliyor, bitirince diğer güne geçiyoruz. Menüdeki görsellikten başka fazla bir yenilik getirmediği kesin.

Project Gotham Racing 4

Project Gotham Racing serisini Xbox’ı olan olmayan birçoğumuz bilir. Özellikle büyük bir araba yarışı sever iseniz bilmemeniz çok zor. En son PGR 3 ile bizi zevkin ve görsel şölenin zirvesine çıkartan Microsoft ve Bizarre Creations, geçen hafta piyasaya sürdükleri çok beklenen PGR 4 ile zirveye bir kaç basamak daha ekliyor.

Uzun zamandır takip ettiğim PGR 4′ün beni en çok heyecanlandıran tarafı biraz daha geliştirilmiş grafiklerin ve bir iki yeni arabanın dışında gerçekçi hava şartları idi. Açıkçası oyunu ilk aldığımda direk yaptığım şey custom bir yarış yaratıp hemen o ıslak asfalta her zaman favorim olan beyaz bir Lamborghini Gallardo ile atlamak oldu. İlk kez, yağmurlu havada yolda olmaktan bu kadar zevk aldım diyebilirim. Neredeyse hiç bir detay atlanmamış. En sevdiğim sürüş pozisyonu kokpit olduğundan hemen ona geçtim. Cama vuran yağmur damlaları ve sileceklerin yarattığı izler mükemmel. Hele hızlandıkça arkaya doğru kaçan ve ışığa göre yansıma yapan damlalar daha da mükemmel. Islak olunca farları ve diğer şeyleri yansıtan asfalt ise oyuna çok iyi bir derecede aktarılmış. Neredeyse kusursuz diyebilirim.

Yağmurdan başka, özel yarış ayarlarken bir çok sayıda hava şartı kombinasyonu seçebiliyoruz. Parçalı bulutlu, parçalı bulutlu ve yağmurlu, fırtına, sadece ıslak zemin ve kapalı hava, kar, buz, hafif ve güçlü kar yağışı ve bunların günün herhangi bir zamanındaki seçmek elimizde. Kardan bahsetmek gerekirse, yağmur kadar süper heyecanlandırmasa da yinede oyuna yeni grafik teknolojileri kullanılarak çok güzel aktarılmış. HDR ışık efekti (high dynamic range) ile hava açık iken yoldaki karların güneşten dolayı yansıması ve gözümüzü alması gayet güzel bir hava katmış diyebilirim. Karlı havada oynarken eğer oynadığımız bölümde mümkün ise yol gerçekten bayağı bir karla kaplı oluyor. Bu gerek sürüşe gerekte seslere kadar yansıyor. Çoğumuz karlı havada giden bir arabanın lastiklerinden gelen sesleri biliriz. Sesler gayet gerçekçi.

Oyunun oynanışında bir kaç yenilikten başka bir şey yok dersek yanlış olmaz. Yeni ama aynı temalı pistler New York, Londra, Quebec, St. Petersburg gibi ünlü şehirleri içeriyor. Shangai’ı özellikle şehir ışıklarıyla çok güzel detaylandırmışlar. Eski PGR 3′e nazaran bu sefer kariyer modunda karşımızda bir takvim var. O gün hangi yarış varsa onları yapabiliyor, bitirince diğer güne geçiyoruz. Menüdeki görsellikten başka fazla bir yenilik getirmediği kesin.

Oyunda bildiğiniz gibi para yerine Kudos dediğimiz PGR parasını yarış boyunca karizmatik hareketler yaparak veya ilk sıralarda bitirerek kazanıyoruz. Ne kadar çok drift, o kadar çok Kudos kavramı, rahat yarışlarda hep kafamızın bir kenarında olmalı. Oyundaki zorluğu ne kadar yükseltirsek, Kudos kazanmak ve ilk sıralarda yarışları bitirmek zorlaşıyor. Fakat gözüme çarpan şey kolay mod ile normal mod arasında dağlar kadar fark olması. Kolay mod neredeyse hile yapmak kadar kolay kudos kazandırıyor. Normal modda ise yarışı birinci bitirmek bazen gerçekten zorluyor.

PGR 3′te garajımıza olan bağlılığımız bu sefer biraz azalmış. Mesela her oyun öncesi garajımıza geçip araba seçmiyoruz. Artık yarıştan önce bize ufak bir araç listesi veriliyor ve bizde istediğimizi seçiyoruz. Listede bulunan gruba göre bazı lüks araçlar kilitli. Onları ise sahip olduğumuz kudoslarla açabiliyoruz. Eskisi gibi araçları alıp garajımıza koymak yerine, artık garajımızda olan arabalar harici yine listeden seçtiğimiz arabalarla da yarışa katılabiliyoruz. Dolayısıyla garaja o kadar da bağımlı değiliz.

Oyunumuz Test Drive: Unlimited’ın öncülüğünü yaptığı araba harici artık motorsikletlerinde olduğu yarış modasını devam ettiriyor. Gerçekçi hava şartlarından sonra PGR 4′ün en çok beklenen listesine oturması da motorsikletlerle arabalarin aynı anda yarışabilmesi. Yani ister püfür püfür motorla yarışabiliyor, ister üşüten kış şartlarında arabada gidebiliyoruz. Motorları kullanmak arabadan hafif daha farklı olsa da zor değil. Virajlarda gerçekten fazla yavaşlamak gerekiyor, onun dışında gayet kolay. Hatta motorlar arabalardan çok daha avantajlı diyebilirim. Kudos kazanmak motor üstündeyken ayağa kalkkaya kadar ulaşan artistik hareketlerle daha da kolay. Ayrıca motorların çok iyi hızlanmaları araba karşısında onlara büyük bir artı veriyor. Oyunun burada çok hafif bir dengesizliği var desek yalan olmaz. İyi motor kullanan biri, oyundaki bütün arabalara karşı büyük avantajlı oluyor. Xbox Live’da gördüğüm üzere oynanan oyunlar genelde ya sadece motor içeriyor, ya da araba.

Motorlarda içten görünüşte oynarken atmosfer gayet güzel yansıtılmış. Etraf çok iyi hızlandığımızdan dolayı iyicene bulanıklaşıyor, düştüğümüzde de bayağı güzel takla atarak başımız dönüyor. Arabaların iç detaylarına gösterildiği kadar motorların da konsollarına bayağı özen gösterilmiş. Bütün modellemeler oldukça gerçeğine yakın.

Grafiklere değinmek gerekirse, oyun PGR 3′ün biraz modlanmış hali diyebilirim. Yine aynı grafik motoru kullanılıyor fakat oyuna eklenen bir iki güzel grafiksel artılar var. Mesela artık dıştan görünüşte oynarken iyice hızlanırsak ekran titremeye başlıyor. İkinci gözüme çarpan şey ise pistlerin ve içinde bulunduğumuz şehrin detayları. Etraf oldukça dolu. Dikkat ettiğimiz her yerde ufak bir detay bulabilmek mümkün. Üçüncü olarak yol kaplamaları biraz daha iyi hale getirilmiş. Gözüme çarpan diğer şey ise artık kötü havalara maruz kalıp birde çamura girdiğimizde arabamızın biraz kirlenmesi. Fakat buna hava şartlarına gösterildiği kadar ilgi gösterilmemiş. Pist dışına bir kaç kere çıktığımızda arabanın tavanı dahil saçma sapan bir çamurla kaplanıyor. Tamam yağmur yağınca ıslanır ama pistten her çıkışımızda da arabanın her yanı birden kirlenecek diye bir şart yok. Yine görsel olarak, çarptığımızda arabamızın aldığı hasar sadece makyaj yönünden. Yani kullanışa herhangi bir etki etmiyor. Görselliğe de çok fazla etki etmediğini söylemeliyim. Yine PGR 3′teki gibi aynalar kopup, bir iki çizik ile çökük oluşuyor o kadar. Bu kadar grafiği ve detayı oyun bize aktarırken paşalar gibi hiç takılmadan, gayette güzel hızlarda çalışıyor. Yapımcılar yeni detayları katarken tüm grafikleri optimize etmeyi ihmal etmemişler. Oyun her zamanki PGR performansında çalışıyor. Bu da demek oluyor ki Xbox 360′ın gücünü gerçek gücünü daha yeni görüyoruz.

Oyun yine klasik arcade özelliğini koruyor. Araba ve motorları kullanmak simulasyon oyunlarına göre gayet kolay. Need For Speed kadar arcade olmasa da oyunu yarışla uzaktan yakından ilgisi olan herkes oynayabilir. Açıkçası oyunda anti patinaj devresini kapatabilme olanağı olsaydı simülasyonculara biraz daha hitap edebilirdi diye düşünüyorum. Çünkü bu kadar süper görselliğe sahip bir oyunun herkesin ihtiyacını giderebilmesi bu tür bir iki ince ayarla gayet kolay sağlanabilir.

Oynanış süresi kariyer modunda gayet tatmin edici. Normal zorlukta yaklaşık 15 saat sürerken yüksek zorlukta ise çekişme gayet fazla olduğundan 20 25 saate kadar rahat çıkıyor. Eğer Xbox Live�ınız yoksa oyun sizi kendine yinede çok uzun bir sure hapsediyor. Oyunu aynı zamanda 2 kişiye kadar aynı Xbox üzerinden, 8 kişiye kadarda Live üzerinden oynayabiliyoruz.

Oyundaki yeni araçlara değinecek olursak, eski Ferrari modelleri, yeni Audi RS4, roketle eşdeğer hızlanan Ducati 999R motor, Lamborghini LP640, yeni Ferrari 599 GTB Fiorano, ve PGR 3′te Xbox Live Pointlerle aldığımız bazı arabalar hazır olarak yer alıyor. Oyunda tümüyle yeni olan motorlar içinde birçok Ducati, Honda, Suzuki, BMW ve hatta Harley Davidson’un spor modelleri de bulunuyor.

Arabalara herhangi bir modifiye yapamadığımız PGR 4′te artık onlara çeşitli boyama çalışmaları yapabiliyoruz. Yarışlardan önce arabamızın rengini seçerken girebildiğimiz bir bölümde kendimize güzel görünen bir deseni seçip onun şeklini istediğimiz gibi ayarlayıp renklendirebiliyoruz. Oyunun modifiye eksikliğini yadırgamamak gerek. Bize bu kadar güzel grafikler ve pistler sunan bir yapım için bence gayet adil.

Gözüme çarpan bir eskiye gelince; bazı arabalarda içten görünüş oynarken koltuğumuz çok aşağıda kalıyor ve yolu görmek imkânsız hale geliyor. Tamam anlıyorum direksiyonu ve geri kalan kokpiti çok güzel modellemişsin ama yarışmak için yolu da görmek lazım değil mi? Özellikle en çok beklediğim Ferrari Fiorano�da bu tür bir eksi ile karşılaşmak beni bayağı üzdü doğrusu.

Müzikler ve sesler her zamanki gibi doyurucu. Yol boyunca müzik türünü ve şarkıyı ayrıca değiştirebildiğimiz D-pad ile kendimize uygun gazlayıcı bir şarkı bulabilmek oldukça olası. Jazzdan metale, teknodan popa gayet geniş bir yelpazeye sahibiz. Müziklerin çoğu yeni albümlerden gelmekte. Eger yarış boyunca istediğimiz türde şarkıyı bulmakta zorlanıyorsak, başlamadan önce Options’a bir uğrayıp istediğimiz müzik türlerini hatta parçalarına kadar kapatabiliyoruz. Yani oyunda istediğimiz şarkılara hemen ulaşmak ve diğerlerinden kurtulmak mümkün.

PGR 4 grafik çıtasını biraz daha yükselte dursun, bize yine o hız ve çekişme heyecanını vermeye devam ediyor. Yeni eklenen hava şartları ve motorlar ile oyuna çok güzel tatlar katılan oyun eğer bir yarış hastasıysanız, kesinlikle arşivinizde bulunması gerekiyor. Oyun güncel Xbox 360 wireless direksiyonunu da desteklemekte. Bence fırsatınız varsa, hemen ağzınızla turbo sesi çıkartarak oyun satan bir yerin yolunu tutun derim

Ratchet & Clank Future Tools of Destruction

Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction“Etiketler” hayatımızın her yerinde bizi etkilediği gibi oyun sektörünün de vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi oldu. Bazı firmalar, bazı oyunlar artık bir etiket, marka durumuna dönüştüler. Bazı oyunlar konsollar ile bazı konsollar belli oyunlar ile anılmaya başladı. Bu durumdan şikayetçi değiliz zaten hakkını verdikleri de aşikar. İşte bu kez Sony’nin sadık partnerlerinden Insomniac Games’in Playstation ile özdeşleşen Ratched and Clank serisinin yeni nesil PS3 ayağına göz atacağız.

Geçtiğimiz hafta demo kervanına PSN’de katıldı ve Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction demosu da PS3 oyuncuları ile buluştu. Aslında Demo daha önceden Market’lerde satılmaya başlamıştı. Bu hafta PSN’de tüm oyuncular ile buluştu.

Eğer daha önceden Bir Playstation 2 sahibi iseniz Ratchet & Clank adını duymamış olmanız imkansız. Ratchet & Clank daha çok eğlence amaçlı ve her yaş oyuncuya hitap eden ve kendisine bağımlı yapan bir platform oyunu. Etrafta çeşit çeşit düşman avlarken, dans ettirip vida toplarken ‘Bir dakika ben ne yapıyorum?’ demiyorsunuz. Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction’da ise sevimli dostlarımız Ratchet ve sevimli robot arkadaşı Clank ile Lombax’taki köklerimizi araştırıyor, gezegende yeni serüvenlere atılıyoruz ve şeytani imparatorun planlarını bozmaya hazırlanıyoruz. Oyun daha önceki serilerinden farklı olarak bu oyunu ile Playstion 3′e geçiş yapıyor. Kısaca yeni nesil bir Ratchet & Clank oyunu ile karşı karşıyayız.

Oyun gerçek 1080p çözünürlük desteği ile geliyor eğer Full HD bir TV’niz var ise Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction’ın renkli dünyası sizleri baya bir etkileyecektir. Demoya Ratchet’ı bir gemiyi tamir ederken buluyor ve maceraya başlıyoruz. Oyun ilk önce beni cıvıl cıvıl dünyası ve pürüzsüz grafikleri ile etkilemeyi başarıyor. Demo boyunca küçükten büyüğe eğlenceli birçok düşman ile karşılaşıyor, yine bir Ratchet & Clank klasiği olan vida toplama serüveni ile yolumuza devam ediyoruz. Demo boyunca Ratchet akrobatik tüm yeteneklerini konuşturuyor ve düşmanlarını alt ediyor. Demo 15-20 dakikada bitiyor ama tekrar oynamamanız için hiçbir sebep yok, çünkü çok eğlenceli.

Demo’da dostumuz Ratchet’i kontrol etmeniz bir hayli zevkli. Demo’da kısa bir süre Sixaxis ile Ratchet’ı kontrol ediyorsunuz tam sürüm ile kullanım daha da artacaktır. Demo’da yine kısa Boss dövüşleri var. Tam sürümde bu dövüşler bir hayli fazla ve eğlenceli olacağa benziyor. Yine Ratchet’ın tam sürümde daha çok olacağını düşündüğüm ama demoda dört adet olan özel silahları var.

Combuster V1: Ratched’ın düşmanlarını alt etmek için kullandığı ve ilerledikçe kendisini güçlendiren bir silah.
Grovitron: Oyundaki belki de en eğlenceli silah. Ratched bu silah ile tabiri yerinde ise düşmanlarına disko yaptırıyor. Müzik eşliğinde düşmanlarınızı oynarken görmek gerçekten çok hoş.
Fusion Grenade V1: Yine bölüm ilerledikçe güçlenen ve düşman üstünde bir hayli fazla hasar açan el bombamız.
Transmorpher: Düşmanları sevimli penguenlere dönüştüren eğlenceli bir silah.

Ratchet & Clank bir kere türü için çok eğlenceli bir oynanış ve grafiklere sahip. PS3′de ve öncesinde bu tarz oyunlar seven oyuncular için konsollara yöneleceği türden oyunlar. Asya’daki oyuncuların da bu tarz oyunları çok sevdiği düşünülürse konsol satışlarını da etkileyecektir. Avrupa oyuncuları daha çok aksiyon tabanlı oyunları sevdiği için sizi ne kadar etkiler tabi bilemiyorum. Ama benim çok hoşuma gitti. Oturup başında eğlenceli saatler geçirebileceğiniz bir oyun olacak Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction. Grafik olarak ise konsola yakışacak nitelikte cıvıl cıvıl ve pürüzsüz bir görüntüye sahip. İlk çıkan oyunlar gibi zoraki grafiklere rastlamıyorsunuz. Zaten Heavenly Sword gibi PS3′ün gücünü gösteren oyunlar gelmeye başladı. Bundan sonrası için PS3 almanız için birçok sebep olacak ama çok da acele etmenize gerek yok şu an. Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction çıktığında sizleri eğlendirebilecek hatta evinizde aileniz ve çocuğunuzla hoş vakit geçirebileceğiniz bir oyun olacak. Bu tarz eğlenceli platform oyunlarını seviyorsanız ve PS3 sahibi bir oyuncuysanız Ratchet & Clank Future: Tools of Destruction çıktığında almamanız için hiçbir sebep yok. Oyunsuz kalmayın. İyi eğlenceler.

Conan

conanAramızda yaşı 25-35 aralığında olup ta gecenin karanlığında elinde el feneri ile Conan’ı hatırlayamayanınız yoktur herhalde. Maceralarına özgür bir savaşçı olarak başlayıp, bir köle ve en sonunda krallığa kadar yükselen yeri geldiğinde bir kahraman yeri geldiğinde ise bir hırsız olan Conan hiç şüphesiz hepimizin hatıralarındaki en güzel yerlerden birine sahiptir. Ülkemizde de hala yeni serisi ile yayınlanmakta olan Conan şimdi de kan, ve şiddet dolu bir aksiyon oyunu ile karşımızda.

Oyunumuz Conan’ın rutin hazine avlarından birinde başlıyor. Keserek, biçerek ve yeri geldiğinde tekmeleyerek açtığı yolun sonunda kahramanımız, bir hazinenin parıltıları yerine kendisinin yanlışlıkla dirilttiği bir büyücü ile karşılaşıyor. Bu olayların ardından ıssız bir kıyıda uyanan barbar kendine yeni bir amaç bulmuştur; Büyücüyü bulup hak ettiği hazineleri almak, yolda bulabileceği kadınları özgür bırakmak ve bunları yaparken vakit bulabilirse bir ara dünyayı kurtarmak.

Oyun God of War benzeri bir combo sisteminden çok daha sistematik ve duruma dayalı bir dövüş sistemi sunuyor. Örneğin karşımıza kalkan taşıyan bir yamyam çıktığında mantıklı olan 30 vuruştan oluşan bir combo yapmaktan çok, özel hareketlerle rakibin kalkanını parçalamak ve ardından combolara geçmek olacak. Karşılaşacağınız her düşmanının güçlü ve zayıf olduğu yerler var. Conan’ın asıl zor yanı karşınıza gelen düşmanların zayıf yönlerini keşfetmek, bunu yaptıktan hemen sonra ilk karşılaştığınızda birebirde zar zor öldürebildiğiniz bir düşmanı, 5-6 kişi olarak geldiklerinde bile rahatlıkla üstelerinden gelebiliyorsunuz.

Oyundaki envai çeşit yaratığı saymazsak sizin ve rakiplerinizin kullandığı 3 çeşit silah türü var. Oyunun dövüş mekaniklerine doğrudan etkisi olduğu için bu silahları madde madde incelemeyi daha çok uygun görüyorum.

Büyük Silahlar (Büyük kılıç, mızrak, dev pala… ): Conan veya düşmanları bu silah çeşitlerini kullandıklarında saldırıları oldukça yavaşlamasına rağmen verdikleri hasar oldukça artıyor. Bunun yanında bu silahlarla yapılan saldırılardan pek çoğunun blok kırma özelliği var, bu sayede düşmanlarımız sert saldırılarıyla gardımızın düşmesine ve kısa bir süre için yapılacak saldırılara karşı korumasız kalınmasına yol açıyor. Conan bu silahları kullandığında ise rakiplerin kullandığı kalkanları parçalayıp düşmanlarınızın elinde tek elle kullanılan bir silahla oldukça zayıf bir biçimde kalmasını sağlıyor.

İkili silahlar silahlar(Kılıç-balta, balta-balta vs…): Conan�ın iki eline birer silah alarak oldukça hızlı ataklarda bulunduğu bu teknik ise özellikle zayıf yaratıklara karşı oldukça işe yarıyor. Temel olarak verdiği hasar çok fazla olmasa da, Conan eğer hasar almadan uzun süre bu tekniği kullanmayı başarırsa kılıçları şarkı söylemeye başlıyor ve bu süre içinde verdiği hasar büyük oranda artıyor. Acemi oyunular için pek etkili bir teknik olabileceğini söyleyemesem de, hiç hasar almadan uzun süre boyunca saldırabiliyorsanız oyunda en çok hasar veren saldırı tekniği bu oluyor.

Kılıç / Kalkan: Conan kılıcını ve kalkanını kuşandığında ise özellikle büyük boyutlu düşmanlarına karşı büyük bir avantaj kazanıyor. İlk iki teknik ile engelleyemeyeceğiniz bazı saldırıları ve bunun yanında bazı tuzakları ve üzerine atılan okları Conan kolaylıkla engelleyebiliyor. Saldırı ise temel anlamda düşman ataklarını doğru zamanda engellemeye bağlı olarak rakibi tek bir hareket ile öldürebilen bir tekniğe dayalı olarak ilerliyor. Bu savunma tekniği diğer silahlarla da yapılıyor olmasına rağmen kalkan kullanırken yapılışının çok daha kolay olduğu söyleyebiliriz.

Oyunun dövüş sistemi Conan ile sık sık karşılaştırılan God of War’dan oldukça farklı. Conan’da GOW benzeri birbirine bağlanabilen yüzlerce vuruşa varan combolar yerine her teknik için 7-8 özel hareketten bir tanesini kullanıyoruz. Ve körlemesine saldırmanız ise çoğu zaman Conan�ın rakiplerinin elinde can vermesiyle sonuçlanacak ne yazık ki. Öncelikle basit hareketlerle rakibinizin saldırı tekniğini çözmeli, zayıflığını bulmalı ve doğru hareket ile onu yere sermelisiniz. Boss dövüşleri ise temel anlamda God of War’a oldukça benziyor, her boss�un belirli bir can barı var ve bu bar belirli bir seviyeye indiğinde ekranda gözüken tuşlara basarak ilerleme kaydediyoruz. Genel anlamda bosslar son derece kolaylar ancak tanıdığım en yetenekli oyuncuları bile saatlerce süründüren son boss’un sizi oldukça uğraştıracağını garanti edebilirim.

Conan’da kullanılan grafik tekniği ise tartışmaya oldukça açık bir seviyede gidiyor. Karakter ve modeller cel-shade benzeri bir teknikle temel anlamda çizgi romanları andırsa da, geriye kalan çevre tasarımları ve mimarı oldukça gerçekçi hazırlanmış. Bu farklılık temel anlamda çok sırıtmasa da, ne yazık ki grafiklerin olduğundan çok daha kötü görünmesine neden olarak oyunun kalitesini büyük oranda düşürmekte. Yaratık modelleri başta olmak üzere karakter tasarımları oldukça başarılı ancak çeşitlerin azlığı birçoğunuz için büyük bir hayal kırıklığı olacaktır.

İçinde Conan geçen herhangi bir oyundan bekleneceği üzere (ki buna Conan ip atlıyor serisi de dahildir) karakterimiz oldukça konuşkan, yeri geldiğinde küfürü basarken çoğu zaman rakiplerini kızdıracak sözleri ağzından eksik etmiyor. Müzikler ve kalan seslendirmeler oldukça kaliteli olmasına rağmen, çok tekrarlanmaları kısa bir süre sonra Conan’ın atmosferini olumsuz yönde etkiliyor ve oyunun sıkıcı olmasına neden oluyor.

Oynanabilirliği olumlu yönde etkileyen bir başka öğe oyunda kullanılan hareket sistemi, Conan her ne kadar son derece güçlü bir savaşçı olmasına rağmen yukarıda belirttiğim dövüş tekniklerinden birinde uzmanlaştığında neredeyse durdurulamaz hale geliyor. Bunun için ise yapmanız gereken bölümlere yerleştirilmiş olan üstsüz bayanları kurtarmak ve sandıkları kırmanın yanı sıra mümkün olduğunca çok yeni hareketleri kullanmak. Bu hareketleri her kullandığınızda bir nevi “skill point” olarak harcayabileceğiniz kırmızı rune işaretleri sayesinde daha yeni hareketler alabiliyoruz. Bir saldırı hareketini ise belirli bir sayıda yaparak ustalaştığınızda ise artık skill pointler yerine can ve büyü gücü veren mavi ve yeşil runelardan kazanıyorsunuz. Kulağa her ne kadar karışık gelse de aslında uygulaması oldukça kolay bir sistem ve en deneyimsiz oyuncuyu bile oyuna rahatlıkla çekebiliyor.

Genel anlamda Conan son derece başarılı bir oyun olmasına rağmen en başta grafikler olmak üzere özensiz ses ve oyun yönetimi yüzünden bir klasik olma şansını kaybediyor. Ancak bu haliyle bile Conan oldukça eğlenceli ve sürükleyici bir oyun ve aksiyon oyunu seven siz Xbox 360 sahiplerinin bu türde çok da fazla alternatifinin şimdilik olmadığını da hatırlatmak istiyorum. Karşımızda gecenin bir köründe yorganın altına girip el feneriyle okuduğumuz Conan olmasa da oldukça zevkli bir oyun var, ve vaat ettiği üzere oyuncuları “öldüresiye” eğlendirebilecek kalitede bir oyun.

Frontlines Fuel of War

Geleceğin senaryosu şimdiden PC’lerimizde işleniyor!
Bugüne kadar su ve petrol için savaş konusu sinemada, yazılarda daha birçok yerde karşımıza çıktı. Kitaplarda yer buldu, hatta bunların üstüne Dünya�nın geleceğine dair farklı senaryolar bile hazırlanıp, çizildi. Kaos firması da boş durmadı ve petrol savaşlarını dijital ortama aktarıp, Frontlines: Fuel of War’ı oyuncuların beğenisine sundu. Frontlines acaba rakiplerinden ayrılıp kendine nasıl bir yer bulacak?

Benzin bitti

FPS kamera açısını kullanan online bazlı oyun, Western Coalition ve Red Star Alliance arasında acımasız petrol savaşını konu alıyor. Her iki tarafta toplamda 6 farklı sınıf bulunuyor. Bunlar; Assault, Heavy Weapon, Sniper, Anti-Vehicle, Special Ops ve Close Combat olarak adlandırılmış. Her sınıfın kendine has yetenekleri ve silahları bulunuyor. Close Combat yakın çatışmalarda oldukça etkili. Anti-Vehicle sayesinde araçları havaya uçurabiliyorsunuz. İki koalisyondaki sınıfların modellemeleri, araçları, silahları; görünüş ve isim olarak farklı. Ancak hepsi eşit güçte ve birbirinden üstün yanları yok. Firma genel olarak dengeyi tutturmaya çalışmış.

Genel olarak amacımız haritada belli olan noktaları (Rafineleri) tek tek ele geçirip, en son olarak rakibin ana üssünü de işgal etmek. Ele geçirdiğimiz yerler kendi tarafımıza geçtiğinde oradaki araçları, uçaksavar vs� kullanabiliyoruz. İki tarafta birbirine saldırıp sürekli olarak noktaları ele geçirmeye çalışıyor ki, burada takım oyunu ve araçlar ağırlığını koyuyor. Tek kişilik ordu modunda takılmaya çalışırsanız, kısa bir süre hayatta kalabiliyorsunuz. Araçları kullanması son derece kolay. Toplamda 16 araç var. Cip, tank, helikopter vs kullanabiliyoruz. Hatta cip ve bir iki ağır zırhlı araca 4-5 oyuncu binebiliyor. Bir tanesi kullanırken, diğerleri silahları kontrol edebiliyor. Ayrıca bir yerden bir yere hızlıca gitmek için araçlara kesinlikle binmek lazım. Zaten çatışmalar yoğun yaşandığından hemen ekstra güç olarak sıcak bölgeye intikal etmemiz gerekiyor.

Frontlines�ta her sınıfın kullanabildiği bazı özellikleri yer alıyor. Bu özelliklere kısaca �Role� yani rol deniliyor. Rol oyunculara; hava saldırısı yapmak, uzaktan kumandalı patlayıcı Drone göndermek gibi belli özel saldırılar yapmasını ve kullanmasını sağlıyor. Rolde dört farklı seçenek sunuluyor. Bunlar; Ground Support, EMP Tech, Drone Tech ve Air Support. Ayrıca bu dördü kendi içinde üç farklı şekle ayrılıyor. Üç özellikten ilki açık, diğerleri ise kapalı durumda bulunuyor. Diğer ikisini bir noktayı ele geçirdiğimizde, adam öldürüp Frag yaptığımızda aldığımız puanlarla açıyoruz. İlk aşama güçsüz oluyor. Ancak diğer ikisi daha etkili. Genel olarak sıkıştığınız anlarda ilk aşamayı kullanmanızı tavsiye ederim. Puanlarınızı biriktirip diğer ikisinden birini çatışma anında kullanmanız daha çok işinize yarayacaktır. Ekranın hemen sağ alt köşesinde rol göstergesi bulunuyor. Puanlar da bu kısımda mavi bir barla gösteriliyor. Rol özelliği her sınıfa göre farklı. Araçların ve takım oyunun ağırlıkta olduğu Frontlinesta rol fonksiyonu da ele alnınca, her bir oyuncunun özellikle bir grup olarak gittiği sıcak çatışmalarda rol özelliklerini kullanarak etkili olduklarını ve savaşı kendi taraflarına bile çevirebildiklerini belirtebiliriz. Özellikle hava saldırısı ve Drone�lar en etkili rol özelliği olarak göze çarpıyor.

Meydan muharebesi

64 kişiye kadar destek sağlanan Multiplayer�da, haritalar genel olarak büyük. Sadece rafinelerin yer aldığı bir çöl, şehir harabesi vs gibi çeşit çeşit haritalar bulunuyor. Bunlarda özellikle kalabalık savaşlar bir hayli zevkli geçiyor.

Heavenly Sword

heavenly swordSonunda öleceğini bilmesine rağmen laneti kabullenmişti. Elinde kılıçla yerde yatan, kafası yana düşmüş Nariko’nun üzüntüsü ölmek değildi. Kılıçı kullanan kişinin sonunda ölümle lanetleneceğini biliyordu. Fakat bu şimdi mi olmalıydı? Binlerce düşman askerinin arasında, savaş alanının ortasında?… Tüm dostlarına ihanet etmiş gibi hissediyordu. Kai’ye ne olacaktı? Onu kim koruyacaktı. Kılıç, lanetini ellerine ve oradan da kollarına akıtırken acı içerisinde haykırıyordu ve gözleri yavaş yavaş kapanmya başlıyordu. Ölüm vücuduna bir dua gibi doluyordu. Etrafındaki düşmanları şaşkındı. Daha dakikalar önce yüzlerce kişiyi katletmiş olan kadın şimdi yerde çırpınıyordu. Nariko yerde haykırarak ölümü içine çekerken tek pişmanlığı, henüz kafalarını vücutlarından ayıramadığı, kanlarını akıtamadığı düşmanlarıydı. Onlar şanslı olanlardı.

Nariko sonun geldiğini biliyordu. Fakat bunu kabullenmek istemiyordu… İçinde büyük bir nefretle gözlerini tekrar açtı…

PlayStatıon 3 için özel olarak yapılan oyunlardan en önemlisi kuşkusuz Heavenly Sword’dur. Tüm oyun severler, yıllardır hakkında makaleler, röportajlar, resimler ve videolar yayınlanan oyunu çok uzun zamandır bekliyordu. Geçenlerde yayınlanan demosu ile büyük sükse yapan oyun sonunda piyasaya çıktı. Bize de bu harika oyunu inceleme şansı doğdu. İsterseniz hep beraber Heavenly Sword’un görkemli dünyasına adım atalım.

Uğruna ölünecek bir kılıç

Heavenly Sword, uğrunda çok insanın öldüğü, çok güçlü ve cennete ait olduğuna inanılan kutsal bir kılıçtır. Kılıcı koruyan klanın inancına göre bir gün liderin bir çocuğu olacak ve kılıçı kullanarak onları yönetecek ve cenneten barışı getirecektir. Kılıç tüm o gücünün yanı sıra bir de lanet taşımaktadır. Kılıçı kullanacak kişi ölecektir. Fakat halk, klanın liderinin Nariko adında bir kız çocuğu olduğunda, efsanenin gerçekleşmeyeceğine kendilerini inandırırlar. Kızıl, uzun saçlarıyla güzel ve cesur yürekli Nariko savaşçı olarak büyür ve klan ile birlikte kılıçı korumak için savaşır. Kılıçı elde etmek için önüne gelen her şeyi ve herkesi yok eden Kral Bohan, Nariko’nun babasını yakalayıp esir alınca, Nariko hayatının en önemli kararını alarak Heavenly Sword’u kınından çıkarır, babası ve halkı için savaşmaya başlar.

Oyunun başındaki demoda Nariko’nun bir savaş alanının ortasında, kılıç elinde yere düşüşü ve yerde kıvranışını izliyoruz. Nariko içindeki hisleri anlatırken beş gün öncesine dönüyoruz ve oyuna başlıyoruz. Oyun boyunca Nariko’nun bu beş gün boyunca yaşadıklarını, kılıçla olan bağını ve hem kendi hayatının hem de kılıçın anlamını çözmesine tanık oluyoruz. Nariko, babası ve kral Bohan dışında başka önemli bir karakter ise Kai adındaki genç kız. Kai dramatik bir geçmişe sahip, Nariko’nun kardeşi gibi sevdiği, kedi gibi çevik fakat biraz farklı bir kız. Oyunda yöneteceğimiz karakter senaryoya bağlı olarak, bölümlere göre Nariko veya Kai olarak değişiyor. Asıl kahramanımız güzel kızımız Nariko olsa da, oyunda sıklıkla Kai’yi de yöneteceğimiz için İkisini de ayrı ayrı tanıtacağım.

Kızıl saçlı, güzel ve cesur savaşçı; Nariko

Nariko güzelliği ile olduğu kadar cesur ve acımasız bir savaşçı olması ile ön plana çıkıyor. Nariko’nun savaşçı ruhu ve duygusal dünyasının çarpışmasına sıklıkla seyirci kaldığımız Heavenly Sword’da, kahramanımızın destansı güzelliği ve dramatik öyküsü başarı ile sunuluyor. Oyunu oynadıkça Nariko ve bu güçlü kılıç arasındaki bağı daha yakından görmüş oluyoruz. Tabii ki bu güzel birleşimin sonucunda ortaya harika savaş sahneleri çıkıyor.

Nariko’yu oyunun genelinde Heavenly Sword ile yönetiyoruz. Kılıç üç değişik stil ile kullanılabiliyor. Speed Stance, Range Stance(L1′e basılı tutarak) ve Power Stance(R1′e basılı tutarak). Bu üç stilde de kare ve üçgen tuşları ile saldırı yapabiliyoruz. Her stilin kendine özgü komboları var. Bunları oyunun içindeki Combo List’de görebilirsiniz. İşin en güzel yanı stiller arası değişimi anında yapabiliyoruz. Örnek olarak, bir atağa Speed Stance ile başlayıp Power Stance ile son verebiliyoruz. Oyunun kombat sistemi bu bakımdan çok doyurucu ve güzel. Oyunda savunma ve zıplama tuşu yok. İlk başlarda ilginç gelse ve yadırgasanız da alışınca ne kadar isabetli bir karar aldıklarının farkına varıyorsunuz. Bir zıplama tuşu yok ama karakterimiz kombolar sırasında bol bol zıplıyor, taklalar atıyor ve hatta özel hava kombolarına çıkabiliyor. Daha önce de dediğim gibi oyunun kombat sistemi gerçekten başarılı. Savunma yapmak için hiç bir tuşa basmamanız yeterli. Fakat bu noktada saldırı ve savunma seviyelerini açıklamak gerekiyor.

Oyunda düşmanlarınızdan gelebilecek üç değişik renk (tip) saldırı var. Bir düşman size saldırıyora etrafında mavi, sarı veya kırmızı bir renk oluşuyor. Eğer saldırı mavi tondaysa hiç bir tuşa basmadığınız da Nariko saldırıyı savunuyor. Eğer saldırı sarı tonda ise R1 tuşuna basılı tutmanız yeterli olacaktır. Fakat eğer saldırı kırmızı renk de ise bu tip saldırıları savunma şansınız yok, sadece sağ analog ile takla atıp kaçabilirsiniz.

Diğer önemli bir husus ise hava komboları. Oyunda L1 tuşuna basılı tutarken, üçgen tuşuna basarak controller’ı ileri geri salladığınızda Nariko rakibini de çekerek havaya zıplıyor ve güzel kombolar eşliğinde düşmanını havada pataklıyor. Oyunda ilerledikçe çok değişik hava komboları açabilirsiniz.

Oyun ekranının sol üst köşesindeki disk ikonunun üzerinde enerjiniz ve süper kombo deliklerini görüyorsunuz. Oyunda kombolar yaptıkça bu delikler sıra ile parlıyorlar. Üç delik de parladığı anda, etrafınızdaki tüm düşmanlara hasar veren, en güçlü süper komboyu yapabiliyorsunuz. Süper kombo için çember tuşunu kullanıyoruz.

Oyun boyunca ekranın altında göreceğiniz uzun çizgi, oyunda kazandığınız bonusları ifade ediyor. Ne kadar çok kombo yaparsanız ve gizli iksirleri bulursanız bu bar sonuna kadar ilerliyor. Bu çizgiyi doldurdukça oyundaki ekstraları açabiliyorsunuz. Ekstralar bölümünde izleyebileceğiniz bir çok video ve konsept çizimleri oyundaki bonus başarınıza bağlı olarak açılıyorlar.

Heavenly Sword

Kai dramatik bir geçmişe sahip, şirin ve farklı bir kız. Nariko’nun kardeşi gibi sevdiği Kai ile Nariko arasında çok güçlü bir bağ var. Kai olayları olduğunundan biraz farklı görse ve anlasa da, Nariko onun dilinden konuşmayı biliyor. Yeri geldiğinde dikkatini konuya çekmek için uyarıyor, yeri geldiğinde onun anlayacağı şekilde emirler veriyor. Twing twang bunlardan biri. Twing twang Kai’nin en sevdiği oyun. Twing Twang zamanı geldiğinde Kai yayını çıkarıyor ve düşmanlarına ok yağdırıyor. İşin en güzel yanı bu oyundan(!) büyük keyif duyuyor. İşte Kai’yi yönettiğimiz zamanlar genelde Twing Twang oynuyoruz. Yani düşmanlarımızı ok atarak öldürüyoruz. Bunu nasıl mı yapıyoruz?

L1 tuşu ile okumuzu fırlattığımızda Nariko’nun füze ve top atar kullandığı sahnelerde de olduğu gibi ‘Aftertouch’ adı verilen görüntüye geçiyoruz. Bu görüntüde kamera ağır çekimde oku arkadan takip ediyor ve biz de hareket kontrol sistemi sayesinde oku yönetebiliyoruz. Üzerinde biraz çalışıp öğrendiğinizde nasıl keyifli olduğuna siz de inanamayacaksınız. Çok kolay öğrenebileceğiniz bu sistem sayesinde, çok uzaktaki rakiplerimizi gafil avlayabiliyoruz ve bazı bölümlerde saldırıya uğrayan birilerinin etrafındaki düşmanları hedef alarak koruma görevi yapabiliyoruz.

Kai ile oynadığımız bölümlerde genelde yakın dövüşler bulunmuyor. Fakat bir düşman yakınımıza geldiğinde kare tuşu ile düşmanımızı iterek üzerinden veya yanından kaçabiliyoruz, bu hareketi yaptığımızda düşmanımız bir kaç saniyeliğine şaşırıyor ve bize uzaklaşma şansı doğuyor. Biraz uzaklaştıktan sonra yayımızı daha rahat kullanabiliyoruz.

Ninja Theory ekibinin başarılı seçimleri

Heavenly Sword, savaş sahneleri ve kontrolleri ile olduğu kadar görsel açıdan da bir bayram havası estiriyor. Oyunun dünyası, eşsiz bir güzelliğin tanımı gibi, devasa bir genişlikteki alana yayılmış, büyük sütunlar, görkemli yapılar, şelaleler ve bitki örtüsü ile süslenmiş. Oyunda bir çok sahnede, detayları ve grafikleri incelemek için Nariko’yu ekranın değişik yerlerinde gezdirme ihtiyacı duyuyorsunuz. Bina ve mekan tasarımlarındaki özene hayran kalmamak elde değil.

Nariko, Kai ve Bohan’ın animasyonları ve yüzlerindeki mimiklerin gerçekçiliği ise başka bir konu. Ninja Theory ekibi, profesyonel oyuncularla çalışmış ve motion capture sistemi ile (gerçek oyuncuların vücutlarına ve suratlarına yerleştirilen sensörler sayesinde oyun karakterinin animasyonunun yapılması tekniği) karakterlere gerçek anlamda hayat vermiş. Anna Torv Nariko’yu, Lydia Baksh Kai’yi ve Andy Serkis Bohan’ı canlandırmışlar. Andy Serkis’in adını duymamış bile olsanız hayat verdiği karakterleri (Gollum ve King Kong) bildiğinize eminim. Yapım aşaması videolarını ekstralar bölümünden izleminizi tavsiye ederim.

Heavenly Sword’un bazı savaş sahnelerinde ekranda yüzlerce askeri aynı anda görüyoruz. Artık next-gen oyunlarda, sistemlerin güçlerini, bu gibi aynı anda ekranda gözüken kalabalık gruplar ve efektler ile görmeye başlamış olsak da, Heavenly Sword’daki detaylar şu ana kadar gördüklerimin en iyisi. Ekrandaki yüzlerce askerin silahları, zırhları ve üzerlerindeki detaylardan başka, etraftaki yanan variller, devasa mancınıklar ve tüm bunların özel efektlerinin kayıpsız bir şekilde ve neredeyse hiç bir duraklamadan görülebilmesi inanın göz kamaştırıcı. Geçen günlerde piyasaya çıkan Lair’da da gördüğümüz bu tarz harika sahneler Playstation 3′ün gücünün artık ortaya çıkmaya başladığının birer simgesi.

Heavenly Sword

Oyundaki ses efektlerini ‘Crouching Tiger, Hidden Dragon’ filminin ses uzmanı ve müziklerini de composer Nitin Sawnhney’nin yaptığını oyunun artılar kısmına ekleyebiliriz. Nitin Sawnhney’nin, doğu motiflerini karıştırarak yarattığı müzikler oyuna destansı bir hava veriyor ve oyuncuları atmosferin içine çekiyor. Ses efektleri de PlayStation 3′ün ses kapasitelerini sonuna kadar kullanıyor. Özellikle surround sistemi olan oyuncular bu artılardan daha verimli faydalanabilecekler.

Son Sözler

Heavenly Sword bu kadar harika artılarının yanında biraz kısa oluşu gibi bir dezavantaja sahip. Oyunu ilk oynadığınızda belki 7-8 saatte bitireceksiniz ama dövüş tekniklerini ve oyunun stratejilerini öğrenmiş birisi oyunu 5-6 saatte bitirebilir diye düşünüyorum. Fakat bunu büyük bir eksik olarak göremiyorum çünkü oyun heyecanlı ve muhteşem bir 6 saat sunuyor ve bitirdikten sonra açılan ‘Hell Mod’u ile hemen yeniden oynama isteği duyuyorsunuz.

Heavenly Sword

Heavenly Sword film gibi akıcı olan senaryosu ve harika oyun yapısı ile her Playstation 3 sahibinin arşivine katması gereken bir oyun. Bazı oyunlar oynamadan, geçilmemelidir. İşte Heavenly Sword bizlere mutlaka denememiz gereken, böyle unutulmaz bir oyun deneyimi sunuyor. Oyunu bitirdiğinizde, bu oyunu oynamamış kişiler için üzüntü duyacaksınız.

Hepinize iyi oyunlar.