Baglantilar

Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 2

Latency (Gecikme) ile ne anlatılmak isteniyor ?

Düşünün ki, bir emir verdiniz. Bu emri verdikten sonra, emir yerine getirilinceye kadar bir süre harcanır. İşte harcanan bu süreye gecikme (latency) adı verilir. Yani gecikme, “bellekteki şu adresten bilgi al” dediğinizde, bilginin bulunduğu adrese ulaşılmasına kadar geçen boş zamana ve adrese ulaşıldıktan sonra da bilginin toparlanıp alınmasına kadar geçen boş zamana verilen addır.

Belleklerde iki türlü gecikme vardır. Bunlar RAS ve CAS gecikmeleridir. Bunları daha iyi anlamak için belleklerin nasıl çalıştıklarına bir göz atalım.

Bir emir verildiğinde işlemci, ilk olarak belleğin dizesine (row) RAS sinyali göndererek bilginin belleğin dize kısmında olan yerini belirler(adresler). Bu adresleme sırasında geçen boş zamana RAS Gecikmesi adı verilir. Daha sonra birkaç saat darbesi beklenir. Bu bekleme sırasında geçen boş zamana RAS-To-CAS Gecikmesi denilir. Ardından istenilen bilgiyi bir bütün haline getirmek için sütun adreslemesi yapılır. Bu sırada geçen boş zamana ise CAS Gecikmesi adı verilir. Sonuçta verilen emir üzerine adreslenen bilgiye ulaşılmış olunur.

Sonuçta;

Bir belleğin, sütun ve dizelerden oluşan bir “ızgara” şeklinde olduğunu, bilgilerin de bu ızgara şeklinde olan hücrelerin içerisinde saklandığını, dolayısıyla da her bilginin bir dize ve sütun adresinin olduğunu düşünürsek;

RAS (Row Address Strobe) bilginin bellekte bulunduğu dizeye geçilinceye kadar harcanan boş zaman, CAS (Column Address Strobe) ise bilginin anlamlı bir bütün haline getirilmesine kadar harcanan boş zamandır.

Bu açıklamalardan sonra CAS-2 nin 2 saat darbesi CAS-3 ün ise 3 saat darbesi beklemek anlamına geldiğini çıkarmak hiçte zor değildir.

CAS-2, CAS-3 den %33 daha mı hızlıdır ?

Hayır ! Belki bellek performansına çok hassas olan uygulamalarda bir hızlanma olsada bu beklenen kadar hızlı değildir. Bellek performansı ise birkaç ana etmene bağlıdır :

Bellekteki bir dizede bulunan bir bilgiyi, bazen sütuna taşımak gerekebilir. O zaman performans, CAS gecikmesinden daha çok, RAS-to-CAS gecikmesinin süresine bağlıdır.
Eğer belleğe tek blok halinde, büyük bir bilgi ardı ardına yazılacak ise, CAS sinyali sadece BİR KERE aktif hale getirilir ve daha sonra hiçbir etkisi kalmaz.

Bellekteki bilgilere ulaşmak için gerekli olan adresleme bilgileri genelde işlemcilerin tampon belleklerinde bulundukları için CAS sinyalinin gecikme süresinin 2 veya 3 olması bu tür durumlarda bir fark yaratmaz.

Yani, belleğin CAS-2 olmasının CAS-3 e göre yaratacağı performans farkını, sadece bellek performansından çok etkilenen programları çalıştırdığınızda görebilirsiniz.

CAS-2 Bellekler CAS-3 belleklere göre her zaman daha hızlı çalışırlar. Örrneğin sağlam bir CAS-2 bellek ile 160 Mhz bir hıza çıkabilmek mümkündür. Overclock yapacak kullanıcılar için de bu konu oldukça önemlidir.

Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 0
iPhone’daki konfigürasyonu en kolay servislerden biri de kuşkusuz Wi-Fi’dır. Çoğumuzun evinde de Kablosuz (Wi-Fi) ADSL modem olduğu için, iPhone’un Wi-Fi servisini de bol bol kullanıyoruz. iPhone’un Wi-Fi servisini evimizde her ne kadar çok rahat kullansak da, işyerinde kullanmak istediğimizde karşımıza çeşitli zorluklar çıkabiliyor.
Bu yazıda da amacımız, işyerlerindeki gibi güvenliği daha yüksek veya “Proxy” gibi özel ayar gerektiren ağlara bağlarken yapılması gereken ayarlardan bahsetmek. Bu yazı bilgisayar terimlerine çok aşina olmayanlar için çok teknik kaçabilir ama cihazımızı işyerimizdeki kablosuz bir ağa bağlamak istediğimizde, bize veya sistem yöneticimize çok yardımcı olacaktır.

Bir çok işyerinde bilgisayarların internete direk çıkmasına izin verilmez, bunun yerine “Proxy” diye adlandırılan vekil sunucular üzerinden internete çıkış yapılır. Böyle bir durumla karşılaştığımızda ilk yapmamız gereken iş yerimizdeki sistem yöneticisi ile görüşüp gerekli ayarları öğrenmektir. Bu ayarları öğrendikten sonra da ilk yapılması gereken “Ayarlar (Settings) -> Kablosuz Ağlar (Wi-Fi) ” menüsünden ilgili ağın sağındaki “>” simgesine tıklamaktır.

Aşağıdaki 2 ekran görüntüsü aslında tek bir ekrana ait fakat tüm ayarlar tek bir ekrana sığmadığı için 2 ekrana böldük. Eğer bağlı bulunduğumuz kablosuz ağ, IP, DNS, vs. gibi ayarları DHCP‘den otomatik alıyorsa o zaman soldaki ekran görüntüsündeki alanlar dolu olarak gelecektir ve bu ekranda ekstra bir işlem yapmamıza gerek yoktur.

Sağdaki ekranda yer alan Proxy bilgilerini ise elle (manual) ayrıca girmemiz gerekir. Eğer “Proxy” sunucusu şifre gerektirmiyorsa “Kimlik Denetimini” kapalı duruma getirip sadece Sunucu (Server) ve Kapı (Port) değerlerini girmemiz yeterli olacaktır.

Eğer IP ayarları DHCP sunucusunda otomatik olarak alınamıyorsa o zaman benzer konfigürasyonlar manuel olarak “Statik” sekmesindeki ekranda yapılmalıdır. Zaten bu ayarları, yanımızda işyerimizin sistem yöneticisi varken yaparsak hiç zorluk çekmeyiz.

Bu ekranın en üstünde yer alan “Bu ağı sil” (Forget this Network) seçeneğini kullanarak da, cihazımızın her seferinde otomatik olarak bağlandığımız bu ağı unutmasını sağlayabiliriz. Maalesef bu seçenekte ingilizceden tercüme edilirken ufak bir hata yapılmış, bence “Bu ağı unut” ifadesi daha doğru olurmuş. Bu seçenek ile cihazınız bu ağa otomatik bağlanmayacak ve tekrar bağlanmak için onayımızı isteyecektir.

Bir de Proxy ayarlarının hemen üstünde yer alan “Yenile” (Renew Lease) seçeneğini kullanarak da DHCP sunucusunun bize otomatik olarak verdiği ayarları yenileyerek tekrar vermesini sağlayabiliriz. Bu seçenek IP çakışması gibi durumlarda işe yarayabilir.

Son olarak bu ekrandan DNS ayarlarını değiştirmek isteyebiliriz. Mahkeme kararı ile yasaklanan sitelere bazen sadece DNS yasağı uygulanıyor. Bu durumda OpenDNS gibi sitelerin sağladığı DNS ayarlarını kullanırsak, başkaların tarayıcılarında açılmayan siteler bizde açılacaktır.

DNS nedir nasıl çalışır?
Tarayıcıların adres bölümüne bir web adresi yazdığınızda önce bir DNS sunucusuna erişirsiniz, DNS sunucusu yazdığınız web adresinin hangi fiziksel makine olduğunu tespit eder ve tarayıcınızı oraya yönlendirir. Yani DNS, web sitesi isimlerinin gerçekte hangi makinalar olduğunu (IP adreslerini) bilen sunuculardır. Eğer kendiniz herhangi bir DNS sunucu ayarı yapmadıysanız Telekom’un ön tanımlı DNS sunucularına erişirsiniz.

Yazıda da bahsettiğimiz gibi yukarıda paylaştığımız bilgiler çok teknik kaçabilir fakat emin olun bir gün mutlaka lazım olacaktır. Aklınızın bir köşesinde bulunsun.

15 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 0

Msn Messenger 1:

1999 yılında ilk ürün piayasaya sunuldu.AOL’ün kendi anında mesajlaşma yazılımı olan AIM ağı ile uyumluluk vaat ediordu.basit metinsel mesajlaşma ve adres defteri barındırıordu….

Msn messenger 2:
1999 un sonlarına doru duyurulan Msn Messenger 2 minik görsel deişiklikler içeriordu.bunnar arasında reklamlar için banner alanı ve chat penceresinin özelleştirilmesiydi….

Msn messenger 3:
2000 yılının mayıs ayında sunulan bu üçüncü sürüm artık dosya transferi yapabilmenize izin veriordu.dahası pc nizde bulunan Net2Phone ile PCden PCye ses aktarımı da yapabiliordu ki bu ilk VoIP uygulamalarından biridir.

Msn Messenger 4.6:
Arabirim deişiklikleri,adres defterindeki kişileri gruplama ve sesli görüşme gibi ynilikler getiren messenger 4.6,2201 yılının ekim ayında sunuldu.bu sürüm yannızca win 9x,ME,NT ve 2000 üzerinde çalışıordu ve win Xp kullanıcıları win messenger kullanmak zorundaydı.

Msn Messenger 5:
2002 yılında sürülen bu sürüm ile Win Xp kullanıcıları artık win messenger beraberinde Msn messengerı da kullanabilir hale geldiler.bu sürüm içerisinde UPnP tabanlı dosya transfer protokolü ve minik arabirim deişiklikleri bulunuyordu.

Msn messenger 6:
temmuz 2003 tarihinde duyurulan Msn messenger 6 birçok deişiklikler içerisinde barındıran ve messenger programını basit bir chat aracındsan ziyade komple bir haberleştirme aracına kavuşturan sürüm oldu.bu sürüm sayesinde programın arabirimi tamamen deiştirilebi,lir hale geldi.ilk defa emoticons,kişi resimleri v şuanki sürümde gördüğümüz biçok yenilik bu version ile gelmiş oldu.bu version içerisinde gerek güvenlik gerekse arabirimi deiştiren biçok alt güncelleme sunuldu…

Msn messenger 6.1:
Aralık 2003 tarihinde gelen bu sürüm daha çok mesajlaşma penceresinde deişiklikler içeriordu.artık pencerenin renk temasını deiştirebilior ve menü alanını gizleyebiliordunuz.aynı zamanda programın protokolü MSNP olarak deiştirilmiş oldu.

Msn Messenger 6.2:
2004 yılının nisan ayında piyasaya sürülen Msn messenger 6.2,altı numaralı Msn serisinin son versionuydu.bu versionda mobil kullanıcıların ikonları daha belirgin olarak deiştirildi.ayrıca bağlantı sorunlarını çözmek için bir yardım arabirimi eklendi.LAUNCH Site isimli bölüm ise FUN GAMES olarak deiştirildi..

Msn Messenger 7.0
Nisan 2005 tarihinde gelen bu sürüm ile artık winks getirilmiş oldu.aynı zamanda kendi resminizi animasyomlu resim ile deiştirebiliordunuz.kişi listenizdeki isimlerin stilleri ise bir anında mesajlaşma yazılımına daha yakışır şekilde dizayn edildi.bu sürüm NT tabanlı olmayan Windowslarda da çalışabilen son sürümdü..

Msn Messenger 7.5
23 Ağustos 2205 tarihinde sunuldu.bu sürüm özellikle güvenlik konusunda yenilikler barındırıordu.görsel annamdaki yeni özellikler ise dinamik arka zeminleri,ses klipleri gönderebilmesi,daha fazla göz kırpma ve ifadelerden oluşuordu.ancak bu sürüm artık yannızca Win Xp tabanı altında çalışabiliordu

Msn Messenger 8.0
To be …

15 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 1

Apple kullanıcıların da baskısıyla yıllardır iPod’a cep telefonu yeteneği kazandırmak için uğraşıyordu. Bu hayaline bu sene kavuştu. Üstelik işin boyutu iPod’a iletişim yeteneği kazandırmanın hayli ötesine gitti.

Medyadaki haberlere, gündemdeki yerine bakınca bu cihazın her yerde satıldığını düşünmek mümkün ama aslında henüz sadece ABD’de satılıyor ve ülkenin özel bir operatörünün aboneleri tarafından kullanılabiliyor.

http://blog.livaxmedia.com/wp-content/uploads/2007/07/iphone-0.jpg

Apple’ın en başarılı olduğu alanlardan biri ürün tanıtımı ve pazarlaması olduğu biliniyor. Bu başarının meyvelerinin kokusunu alan aksesuvar üreticileri şimdiden onlarca uyumlu ürün piyasaya sürdü bile. Hatta sigorta şirketleri özel iPhone poliçeleri hazırlığına girişti.

Popüler cihazların içindeki parçaları tek tek inceleyip üretim maliyetlerini çıkaran iSuppli’ın verilerine 500 ve 600 dolarlık iki fiyat etiketine sahip telefonun gerçek maliyeti 265 dolar 83 sent. En büyük payıysa 76,25 dolarla Samsung tarafından üretilen işlemci ve bellek oluşturuyor.

Ancak iPhone için mağazaların kapısında sabahlayan ilk kuşak meraklıların kullanım tecrübeleri pek de hoş ipuçları vermiyor. İşte reklam ve tanıtım kampanyalarında bulamayacağınız ayrıntıları ve ‘olmayanlar listesi’ ile Apple iPhone.

Bu da ‘olmayanlar’ listesi

3G desteği yok. Şebeke içi internet için GPRS/EDGE kullanılmak zorunda.

3. parti yazılım desteği yok, kapalı sisteme sahip.

Oyun yok.

Java ve Flash desteği yok.

YouTube desteği sadece 10.000 video ile sınırlı.

Çıkarılabilir pili yok. 300-400 şarjdan sonra (1 yıl), fahiş paralar ödenerek değiştirilmek zorunda.

MMS desteği yok.

Tuşsuz yapısı ve dokunmatik ekranı nedeniyle tek elle kullanılamıyor.

Fiziksel klavyesi yok.

İki megapiksellik kamerası var, fakat video kaydı yapamıyor. Zoom

yok, flaş yok.

GPS yok.

Anlık mesajlaşma (AIM, Yahoo, Msn) desteği yok.

Bluetooth üzerinden diğer aletlere içerik gönderilemiyor, Bluetooth sadece ve sadece kulaklık için kullanılabiliyor.

Hafıza kartı yuvası yok.

FM radyosu yok.

iTunes şarkılarını melodi olarak kullanmaya izin vermiyor.

Bilgisayar sahibi olmadan, iPhone kullanmak mümkün değil. iTunes ile etkinleştirmek zorunlu.

Excel, Word ve PDF desteği görüntülemeden ibaret. Belge düzenlemeyi ve oluşturmayı desteklemiyor.

Safari tarayıcısı var. Fakat Flash olmadığından, pek çok sitede görüntüleme sorunu yaşanıyor.

Sesli arama, sesli komut ve kayıt yok.

A2DP, yani stereo Bluetooth kulaklık desteği yok.

Kablosuz eşitleme (senkronizasyon) ya da internetten doğrudan içerik satın alma desteği yok.

Tarayıcısı var ama internetteki resim, müzik vb. dosyaları hafızaya kaydedemiyorsunuz.

AT&T dışı SIM kartların çalışmaması bir yana, her AT&T SIM kartı çıkarıp takışta bile aleti yeniden etkinleştirmek gerekiyor. Yani iPhone, cep telefonu tarihinin en karmaşık SIM kilitli telefonu.

(Radikal)

15 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 0

Doğrusu, bu terimi Türkçe’ye en doğru biçimde çevirebilmek zor. İngilizce Thermal Paste olarak adlandırılan bu maddeyi dilimize herkes farklı bir şekilde çeviriyor çünkü. Termik Macun, bence en yakın çeviri oldu. Bununla birlikte bu maddeye soğutucu veya yapıştırıcı jel diyenlerde var. Isıyı oldukça hızlı ileten ve üzerinde tutmayan bu madde, genel olarak ısı problemi olan çoğu elektronik devrede kullanılır. Silikon bazlı olduğundan iletken değildir, bu yüzden herhangi bir tehlikesi yoktur.

Aslında bu maddeye “soğutucu” gibi bir isim vermek oldukça yanlış. Çünkü bu maddenin aktif olarak soğutma yapmak gibi bir işlevi yok. Termal macun, ısıyı kolayca ileten bir yapıya sahip olması sayesinde, ısı fazlası olan bir parçadan, örneğin bilgisayarın işlemcisinden, ısıyı dağıtabilen bu nedenle de daha soğuk olan bir parçaya, örneğin işlemcinin üzerine taktığınız aluminyum soğutucuya ısı iletmekten başka bir iş yapmıyor aslında.

Nasıl Bir Maddedir, Nerede Bulunur?

Genelde beyaz renklidir, beyaz tutkala benzer. Zaten kokusu da tutkalı andırır. Biraz yapıştırıcı özelliği vardır. Böylece sürüldüğü maddelerin birbirinden kolayca ayrılmasını engeller, ama tek başına yapıştırıcı işi görecek kadar da güçlü değildir. Katılaşmaz, akıcı da değildir.

Açıkçası, bu maddeyi bulmak bir kaç ay önce, şimdikine göre daha zordu. Neyse ki overclock konusu yaygınlaşınca, termik macun kullanımı da arttı ve artık sadece elektronik malzeme satan yerler değil, bilgisayar firmaları bile bu maddeyi bilir oldu. İlinizdeki elektronik malzeme satan dükkanlara “soğutucu”, “soğutucu macun”, “ısı ileticisi” gibi çeşitli isimlerini sayarak büyük ihtimalle bulabilirsiniz. İsmindeki karmaşadan dolayı, nasıl bir şey olduğunu da anlatmayı deneyebilirsiniz. Belki bazı bilgisayar parçası satıcılarında da bulunabilir, ama elektronik malzeme satan dükkanlarda hem daha kolaylıkla, hem de daha uygun fiyatla bulabilirsiniz. Tüp veya kavanoz halinde paketlenmiş olabilir, İstanbul’da en yaygın olarak küçük şeffaf kavanozlara konulmuş halde satılıyor.

Ne İşe Yarar?

Bizim açımızdan, termik macunun kullanım alanı bellidir. İşlemci ile fanın metal heatsink’i arasında sürülerek, iki madde arasındaki ısı iletimini kolaylaştırmak için kullanılır. Bildiğiniz gibi işlemcinin üzerine takılan heatsink+fan ikilisi, işlemcinin sıcaklığını düşürmek için kullanılır. İşlemcinin ısısı iyi bir ısı ileticisi olan heatsink’e geçer ve heatsink’in üzerindeki fan heatsink’e doğru hava üfleyerek heatsink’in üzerinde biriken ısıyı dağıtır. İşlemci ile heatsink arasındaki iletim ne kadar iyi ise, işlemcinin sıcaklığı da o kadar kolay düşürülür.

İşlemci ile heatsink dediğimiz metal parça arasındaki ısı iletiminin aksamasına neden olan ise, iki yüzey arasındaki ufak boşluklarda kalan havadır. Her ne kadar çıplak gözle bakınca işlemcinin üst yüzeyi de, heatsink’in alt yüzeyi de pürüzsüz gözükseler de, aslında her iki yüzeyde mikroskopik boyutta oldukça engebeli bir dokuya sahiptir. Bu nedenle, iki yüzeyi birbirine bastırdığımızda, aslında birbirine fiziksel olarak temas eden alan çok düşüktür, arada kalan hava ise kötü bir ısı ileticidir. Bu nedenle heatsink ile işlemci arasında termik macun sürülür. Termik macun, aşağıdaki resimde görebileceğiniz gibi, heatsink ile işlemci arasında bir katman oluşturacak ve ısı iletmeyen boşlukları dolduracaktır.

Sıcaklığı Ne Kadar Düşürür?

Bu çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Kasanın içi ferah ve heatsink+fan ikilisi kaliteliyse, 8-10 derecelik bir düşüş sağlayabilir. Fakat genellikle 5-6 derecelik bir düşüş sağlar. Sıcaklığın düşüş miktarı mevsim, işlemcinin tipi gibi faktörlere de bağlıdır. En kötü koşullarda bile 2-3 derecelik bir düşüş sağlaması beklenir.

Faydası Nedir?

Tabii ki öncelikle overclock meraklısı arkadaşlara, işlemcinin sıcaklığını düşürmelerinde yardımcı olur. Bununla birlikte sadece overclock yapanların değil, tüm kullanıcıların termik macun kullanması faydalıdır. Çünkü daha soğuk bir işlemci, daha uzun ömürlü bir bilgisayar ve daha stabil bir sistem demektir.

Nasıl Sürülür?

Mümkün olduğunca az ve ince sürülmelidir. Fazla kaçarsa, işlemci ile heatsink arasında çok kalın bir katman oluşturacaktır ve bu durumda olumlu etkisi görülmeyebilir. Ama işlemci ve heatsink arasındaki boşluğu dolduracak kadar fazla sürülmelidir. Önce heatsink alınır ve kare şeklinde bir bölgeye, yandaki resimde görüldüğü gibi sürülür. Daha sonra, heatsink işlemcinin üzerinde mümkün olduğunca sıkı bir şekilde takılır. Her ne kadar macun elektriksel iletken özellik taşımasa da, yine de macunu kenarlara taşırmamaya dikkat etmeniz önemlidir. Özellikle AMD Athlon ve Duron işlemcilerde, macunun işlemci üzerindeki kontaklara bulaşmamasına dikkat ediniz.

Sıcaklık Düşmedi, Ne Yapabilirim?

Öncelikle, termik macunu münkün olduğunca az ve ince sürdüğünüze emin olmalısınız. Eğer işlemcinin sıcaklığı eski derecesindeyse, işlemciniz normal yöntemlerle daha fazla soğutulamıyor olabilir. Eğer işlemcinin sıcaklığı artmış ise, kensinlikle fazla macun sürmüşsünüz demektir. Macunu temizleyerek, ince bir tabaka halinde tekrar sürün.

İletken Macunlar

Son zamanlarda piyasaya gümüş, bakır veya alüminyum bazlı termik macunlarda çıktı. Bu macunlarda, az önce bahsettiğimiz silikon esaslı macunun içine çok ince toz haline getirilmiş gümüş, bakır veya alüminyum karıştırılıyor ve ısı iletimi konusunda çok daha etkin bir çözüm oluşturuluyor. Bunlar daha etkin bir soğutma sağlamakla birlikte iletken oldukları için çok dikkatli sürülmeleri gerekiyor, çünkü dışarıya taşan macunun bir kısa devreye neden olması olası. Bu nedenle sadece işlemcinin çekirdeğine sürülmeliler ve dışarı taşmamalılar. Sıradan termik macuna göre hayli pahalı olan bu tip macunlar kullanılacak alana göre farklı kalınlıkta metal parçacıkları içeren türlere sahip. Sadece meraklılara ve iyi ısı iletimi gerektiren bazı özel durumlara yönelik üretilen bu macunların örneklerine henüz ülkemizde rastlayamıyoruz.

Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 0
Geniş ekranı sayesinde iPhone’da oyun oynamak gerçekten çok zevkli oluyor. psx4iphone gibi PSP simülatörleri sayesinde de PlayStation oyunlarını bile iPhone’da oynayabiliyoruz. Fakat iPhone’un dokunmatik ekranı, el becerisi gerektiren oyunlarda çok yetersiz kalıyor ve konsol oyunlarındaki kumandanın zevkini alamıyoruz.

http://www.icontrolpad.com ekibi de iPhone’daki oyun zevkini tam yaşayabilmemiz için bir oyun kumandası geliştirmekte ve yakında piyasaya sürecek. Geçenlerde de iPhone’a entegre olacak kumandanın son halinin sanal resimlerini yayınladılar.
Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi iPhone, kumanda paneline gayet şık oturmuş ve çok estetik duruyor. Sitesinde yazdığına göre iControlPad, Temmuz ayında piyasaya sürülecekmiş.

Ürünün şimdilik bilinen özellikleri de şunlar:

* iPhone’umuz panel içindeyken de rahatlıkla kulaklığımızı kullanabileceğiz.
* Sadece iPhone’a değil, iPod Touch gibi diğer benzer cihazları da detekleyeceklermiş.
* iControlPad’in çalışabilmesi için iPhone’umuzun kırılmış (Jailbreaked) olması gerekiyormuş.
* iControlPad’in kodları ve SDK’sı herkese açık bu yüzden bir çok uygulama tarafından destekleniyor olacakmış.
* Satış fiyatı da muhtemelen 30$’ın altında ama kaliteli malzemeden olacakmış. Türkiye’ye gelişi daha yüksek olacaktır.
* Bu cihazı geliştiren arkadaşlar daha evvel de benzer işlerle uğraşıyorlarmış, bu yüzden ürünün rahat ve küçük olacağını iddia ediyorlar. Zaten cihazın çalışan ilk prototipinin resmini de geçtiğimiz aylarda yayınlamışlardı:

Ben şahsen fiyatı düşük olması durumunda bu ürünün çok tutacağını düşünüyorum. Eğer kumandası sitesinde iddia ettiği gibi rahat ve kullanışlı olursa eminim iPhone için geliştirilecek oyun sayısında patlama olacaktır. Bekleyip göreceğiz 🙂

14 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 1

iPhone’un eksikleri birer birer üçüncü şahıslar tarafından kapatılmaya devam ediliyor. Sitemizin sağ tarfında yer alan son anketimizde kullanıcıların da paylaştığı gibi Java, iPhone’daki en büyük eksikliklerin başında geliyor.

Java’nın gelişticisi Sun‘ın Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Eric Klein’ın açıkladığına göre Sun, Apple’ın yayınlayacağı duyurduğu SDK’yı kullanarak Java’nın iPhone versiyonunu geliştirecekmiş. Klein’ın verdiği tarih ise en erken Haziran 2008.


Eğer iPhone’da Java olursa, iPhone için geliştirilecek uygulama sayısında büyük bir patlama olur. Mevcut iPhone uygulamaları, “Objective C” ismindeki dünyada az sayıdaki geliştiricinin hakim olduğu bir programlama dili ile geliştirmekte. Java ise dünyada çok sayıda geliştiricinin hakim olduğu bir programlama dili.

Açıkça ben Apple’ın, Sun’ın bu duyurusuna ne diyeceğini merak ediyorum. Çünkü Steve Jobs’ın bir amacı da Objective C’yi dolayısıyla Mac OS X işletim sistemini yaygınlaştırmak. Java ise platform bağımsız (her işletim sisteminde çalışabilen) bir programlama dili olduğu için Steve Jobs’ın hayellerine darbe vurabilir.

Umarım Apple da, bizim iPhone’da Java hayellerimize darbe vurmaz.

Bu arada MacOSXPC.com iPhone SDK’sı ile ilgili çok güzel bir yazı dizisi (11 yazıdan oluşuyor) hazırlamış. İçerik oldukça sade ve doyurucu. iPhone’un SDK’sı hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç duyanlara kesinlikle tavsiye ederim. Aşağıdaki linkten dizinin ilk yazısına ulaşabilirsiniz:

http://www.macosxpc.com/2008/03/08/iphone-sdk-1-giris/

MacOSXPC.com’u hazırlayan arkadaşların eline sağlık.

13 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: Genel
Yorum: 3

Radyo Açmak

Arkadaşlar internette radyo açmak çok kolay

URL : http://www.flatcast.com

Adresinden radyo kurabiliyorsunuz üye olduktan sonra yapması çok kolay

Broadcoaster area ya tıklıyorsunuz sonra orda change streams data var ona

tıklayarak ayarlıyorsunuz.Daha sonrada broadcoaster area daki start streame

basarak başlıyorsunuz.

Yukarı
Yazilar iin RSS aboneligi