Warning: Use of undefined constant wp_cumulus_widget - assumed 'wp_cumulus_widget' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/hellwor/public_html/gamez/wp-content/plugins/wp-cumulus/wp-cumulus.php on line 375
Oyun Tanıtımları « Gamez

Oyun Tanıtımları olarak etiketli yazılar

2 Days To Vegas


Tür:Sinematik Aksiyon
Yapımcı: Steel Monkeys
Dağıtımcı: ?
Platform: PS3,Xbox 360,PC
Çıkış tarihi: 2008 Sonu


İstenen En Düşük Sistem Gereksinimi
3.4 GHZ Penitum 3\ AMD Athlon Class Processor
2 gb RAM
512 MB DirectX 10 compatible AGP graphics card with HW pixel & vertex shaders support
Sound Blaster compatible sound card
12 GB hard drive space
PC DVD-ROM

Maximum Sistem Gereksinimleri:
Pentium 4 3.4 Ghz
2.5 Gb Ram
1204 Mb Ekran Kartı
Sound Blaster compatible sound card
12 GB hard drive space
PC DVD-ROM

Steel Monkeys adındaki bir firma, 2 Days to Vegas isimli GTA benzeri 3. kişi kamerasından oynanan heyecan dolu aksiyon-macera oyununu duyurmuştu. Yapımcının belirttiğine göre araba takip sahneleri, aksiyon dolu anlar ve kurgudaki dönemeçler, sizi bilgisayar koltuğunuzla beraber odanızın duvarlarına vuracak. 48 saatlik bir sürede Amerika’yı birbirine katabileceğimiz oyun, bir gangsterin hayatını bizlere çarpıcı biçimde yansıtacak.

Daha detaylı anlatmak gerekirse;
Oyunda Vinny isimli hapisten yeni çıkmış birisini oynuyoruz. Vinny’nin tek istediği kız arkadaşıyla sakin bir yaşam sürmek iken
kardeşi Tony’nin başını derde sokması yüzünden kendisini çatışmalar, araba takiplerinin ve beklenmedik sürprizlerin arasında buluyor.
Oyun iki günlük bir zaman dilimi içerisinde geçiyor. Oyunda zamana karşı bir yarışa gireceğiz ve Amerika’nın belli başlı şehirlerinden
geçerek 2 gün içerisinde Vegas’a ulaşmaya çalışacağız. Oyunun grafikleri ise tek kelimeyle inanılmaz…


Condemned Criminal Origins

Geçtiğimiz yıl F.E.A.R. ile adından sıkça söz ettiren Monolith, ilk olarak X360 için hazırladığı Condemned: Criminal Originsin PC versiyonuyla nihayet karşımıza çıktı! Geçtiğimiz günlerde yapımın demo versiyonunu yayınlayarak beklentileri üst seviyelere taşıyan ekip, 13 Nisan tarihinde Condemnedin dağıtımına başladı.

Condemned: Criminal Originsin başarılı olacağının en büyük kanıtı, aynı yapımcıların elinden çıkmış olan F.E.A.R.dır. Daha önce hiçbir FPS oyununda rastlamadığımız kadar yüksek hareket kabiliyetine sahip düşmanlarıyla, başarılı yapay zekasıyla, yeterli fizik motoru ve muhteşem atmosferiyle, oynayanların üzerinde adeta film tadında bir etki bırakmıştı. Bu yüzden ki nice yayın organında övgülerle söz edilip, yüksek puanlar almıştı. Condemned: Criminal Originsden de hepimiz benzeri bir etki bekliyoruz. Bakalım Monolithin yeni FPSsi, neyi ne kadar başarmış?

İnsana karşı insan
İlk olarak şunu söylemekte yarar var. F.E.A.R. ile Condemnedin en önemli ortak yönü, her iki yapımında korku hissine etki eden bir oyananışa sahip olması. Buna karşın en önemli farkları da yine bu noktada ortaya çıkıyor. F.E.A.R.daki korku vericilerin doğa üstü canlılar olduklarını biliyorduk ve onlardan her an, alışılmışın dışında bir korku uyarısı bekliyorduk. Bu da gerilim hissini yükseltiyordu. Condemnedin farkı ise, olayların gerçek sebeplere dayanması ve karşımızda (Halka 1 ve 2 filmindeki Samaraya benzeyen F.E.A.R.daki ufak kız) Alma gibi doğa üstü güçleri olan birinin olmaması. Yani Condemnedda size yapılacak en büyük kötülüğü yine insanlar yapacak. Açıkçası hal böyle olunca, yani rakibimizi tanıyınca, oyun atmosfer olarak F.E.A.R ‘a göre bir adım geriden başlıyor. Sözü daha fazla uzatmadan, Monotlithin yeni oyununa giriş yapmakta yarar var.

Tam sürümün demodan ilk bakışta ayrılan farkı, menüye eklenen bir kaç seçenek olmuş. Archievements ile oyun için hazırlanan artları görebilirsiniz. İlk etapta hepsi kapalı ancak siz görevleri bitirdikçe açılıyorlar. Load Chapter ile, Load Gamei kullanmadan direk olarak bitirmiş olduğunuz görevlerin başından başlayıp, yeniden oynayabiliyorsunuz. Profile için ise artık çoğu oyunda karşılaştığımız, kendi ayarlarımızı saklayabileceğimiz bir tür modül olduğunu söyleyebiliriz.
İlk etapta Optionsı kullanarak, başta grafik/performans ayarlarınızı yaparak oyuna başlayın. Demoda da karşılaştığımız gibi, yapım F.E.A.R.a göre daha iyi optimize edilmiş. Bilindiği üzere F.E.A.R.ın performans sorununun en önemli kaynağı, Monolith tarafından hazırlanan ışık efektiydi. Bu efekt, maalesef sistemi çok zorladığı gibi, kapatılamıyordu da. Buna karşın Condenmedde böyle bir sorun yok. Monolith efektlerin üzerinde ince eleyip sık dokumuş olacak ki, F.E.A.R.da zorlanan sistemler Condemnedda gayet iyi performans verebilirler.

Demodan tanıdık başlangıç
Oyunda FBI ajanı Ethan Thoması kontrol ediyoruz. Bir cinayet vakası için olay mahaline vardığımız sırada bizi dedektif Dickenson karşılıyor. Kısa bir konuşmanın ardından terkedilmiş binaya giriyoruz. Işık efektleri göz alıyor. Dickensonı takip ederken anlıyoruz ki, burası demoda karşılaştığımız bölüm. Fakat yapımcılar tıpkı F.E.A.R.ın demosunda yaptıkları gibi bir kaç bölümdeki objeleri, aynı bölümde toplamışlar. İlerlediğiniz zaman anlayacaksınız ki, bu bölüm tam olarak demodaki değil. Bazı yerler farklı, uzun veya kısa olabiliyor ya da beklediğiniz bir düşmanın yerinde yeller esiyor…

İlk bölümün bitişi, demonun da son sahnesi oluyor. Oynayanların hatırlayacağı üzere iyice bir dayak yedikten sonra, camdan aşağı fırlatılıp, aracın üstüne düşüyoruz. Sonrası mı? İki polis mumurunun öldürülmesi olayında, şüpheliler listesinde yer alıyorsunuz ve sonra hem polislerden kaçıp kendinizi aklamaya hem de cinayetlerin ardındaki kişiyi yakalamaya çalışıyorsunuz.

Bu yolda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ajan Ethan Thomasın ilerledikçe sanrılar görmeye başlıyor. Bölüm geçtikçe aklını kaçırmaya başladığını düşünüyorsunuz. Hatta bazen cinayetlerin arkasındaki ismin Ethan Thomas olduğu bile aklınızdan geçiyor. Özellikle ilk bölümün sonundaki sahne ve iki polis memurunun öldürülmesi, oldukça basitti. Polislerin ateş etmeyip, öldürülmeyi beklemeleri biraz şaşırtıcıydı. Hem de FBI ajanı Ethan Thomas orada dayak yerken! Bunu bir varsayım olarak kenara koyup, bu soruların cevabını oyunun sonuna dek alamayacağımızı belirtmek gerek.

Kanıtları teçhizatlar sayesinde değerlendiriyoruz.

Yanımızdaki teçhizatlar, kanıt toplamanız için gerekiyor. Oyun size gerekli yerlerde uyarı veriyor ve t tuşu ile teçhizatlarınızı kullanıyorsunuz. Kısaca onlardan bahsetmek gerekirse UV Light ile Ultraviole ışın vererek, kan ve diğer organik maddeleri görebiliyoruz. Laser Light ise bize geniş alanlardaki zerreleri ortaya çıkarmamıza yarıyor. Gas Spectrometerda havadaki koku ve elementleri ortaya çıkartıyor. Bunlar Detection Tools. Bir de Collection Tools var. Suç mahalinden Sampler ile gerekli örnekleri toparlıyorsunuz. 3D Scanner ile objeler hakkında bilgi topluyoruz. Digital Camerada, suç mahalinden resim almak için kullanılıyor.

Yapımda bazı yerlerde ölü kuşlar ve metal parçalar bulacaksınız. Bunları toplamanız halinde, bölüm sonunda daha çok eklenti kazanıyorsunuz. Oyunun gidişatına bir etkileri olmadığını belirtmekte yarar var.

Kendi silahını kendin bul

Düşmanların hareket kabiliyeti, F.E.A.R.dakilerden bile daha başarılı hazırlanmış. Bir kere saklanmak için duvar diplerini tercih etmeleri, bir yerlere tırmanmaları, koşmaları vb… davranışları, karşınızdaki düşmanı küçümsemenizin önüne geçiyor. Özellikle silah bulmak konusunda çok akıllılar. Ellerinde birşey yoksa, kimi yerde üzerinize sandalye fırlatabiliyorlar! Siz bunun şokundayken, sağa sola göz atıp, bir yerdeki metal parçasını çekip alıp, üzerinize saldırabiliyorlar! Sadece metal parçası da değil, oyun boyunca sayısız arbede silahı ile karşılaşacaksınız. Bunları sadece düşmanlar değil, sizde kullanacaksınız. Su boruları, çivili tahtalar, metal plakalar, dolap kapakları, itfayeci baltası, çekiç, inşaat demirleri… gibi nesnelere, oyun boyunca adeta canımızı emanet edeceğiz. Peki ateşli silahlar yok mu? Kısıtlı sayıdalar ve en önemlisi de, sağ sola saçılmış kurşunlar, Condemnedde bulunmuyor. Yani elimize bir silah geçti mi, tek bir mermiyi bile boşa harcamamız gerekiyor, aksi halde tahta sopaya talim etmek zorunda kalabilirsiniz!

Ateşli silah kullanmanın bir diğer ayrıntısı da, biten tabanca veya tüfeklerinizi, atmak zorunda olmamanız. Öyle ki kabzalar bile, bir tür arbede silahı olarak kullanılabiliyor. Dikkat edilmesi gereken nokta, silahların ömrü. Güzel bir silah bulup, istediğiniz kadar kullanamıyorsunuz. Zira dövüştükçe, silahlar kırılıyorlar ve en sonunda kullanılamaz hale geliyorlar. O anlarda tekmelerinizi konuşturmanız gerekiyor.

Yakın dövüşte dikkat edilmesi gereken husus, silahların özellikleri. Bunlar damage, speed, block ve reach olarak belirlenmiş. Kimisi daha çok hasar verirken, bir diğeri daha yavaş olabiliyor ya da kimisinin savunması iyiyken, ötekisi daha uzağa kadar erişebiliyor.

Yapay zeka
Condemned: Criminal Originsi ilk defa oynarken, yapay zeka hakkında övgü dolu sözlere yer verebilirsiniz. Buna karşın tekrar tekrar veya uzun müddet oynama neticesinde, düşünceleriniz epeyce değişecektir. İlk bakışta gördüklerinizden artı değer olarak aklınıza kazınanlar, düşmanlara kazandırılmış yüksek hareket kabiliyeti olacaktır. Özellikle yakın dövüşte oldukça şaşıracaksınız. Düşmana vurduğunuz darbe ve silahın gücüyle doğru orantılı olarak, farklı tepkiler veriyorlar. Öyle ki darbenin şiddetiyle kendi etrafında daireler çizenler, geriye kaçanlar, elindeki silahı düşürüp, panik halinde silahını arayanlar, hatta yeni silah bulmak için çevreye göz atanlar, bulamadıklarında size kafa atmaya kadar geniş bir saldırı yelpazeleri bulunuyor. Gerçekten çok etkileyici.

Oynadıkça görüyorsunuz ki, yapay zeka bir çok yönden başarısız. Örneğin düşmanların saklanma huylarına anlam verebilmiş değilim. Bir kapı açıyorsunuz, düşman tam karşınızda! Biz onu görüyoruz, o bizi görüyor. Buna karşın gözünüzün önünde bir duvar arkası bulup saklanıyor. Yapacağı hamle de hep aynı; Bulunduğu yerden birden bire fırlayıp, size okkalı bir darbe vurmak! Açıkçası bir defa iki defa bu tuzağa düşüyorsunuz ama sonra tamamen etkisiz bir tuzak oluyor. Hatta biraz uğraşırsanız, o anlarda sizde düşmanınıza tuzak hazırlayabilirsiniz. Biraz yaklaşın ve o hareket ettiği sırada geri kaçın, zaten o ilk etapta vurma eylemi göstermeye programlandığı için, onun boşa giden hücumundan sonra, hızlı davranıp, kombine darbeler ile rakibinizi etkisiz hale getirebilirsiniz.

Eğer düşmanınızdan hiç darbe almadan ard arda vurursanız, bazı zamanlar rakibiniz sersemleyip, diz çöküyor. O anlar da ekranın sol alt köşesinde 1- RAM, 2- SLAM, 3- SNAP ve 4- PUNCH olmak üzere, çeşitli seçenekler beliriyor. Bunlar bir nevi son vuruş ya da ölüm vuruşu olarak adlandırılabilir. Ancak bunları kullanmak için hızlı davranmanız gerekiyor, aksi halde düşmanınız kendine gelebilir.

17:13
Condenmedde karşılaştığınız her saatin aynı dakikada durmuş olması, bir hata mı, oyun içi bir rastlantı mı veya oyun içi bir şeyi mi sembolize ediyor bilemiyorum. Fakat dikkat çekici bir ayrıntı. Belki de bunun cevabına yapımı bitirince ulaşabileceğiz.

Teknik ayrıntılara gelince, grafiksel olarak Condemned: Criminal Origins, olağan üstü bir kaliteye sahip değil ama çok kaliteli ışık efektleri sayesinde göze çok hoş, hatta kimi zaman büyüleyici geliyor. Çevre kaplamalarına bakınca yine başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Yüz kaplamaları da ortalamanın üzerinde. Müzikler rahatsız edici ve oyunun vermek istediği psikolojik gerilimi bir nebze olsun yansıtıyorlar ama yeterli değiller kanısındayım. Sesler başarılı ama elinizdeki yakın dövüş silahıyla vurduğunuz zeminlerden, hep benzeri sesler geliyor. Yani bir kısım sesleri yapımcılar atlamışlar. Genel olarak ortamlara sessizliğin hakim olduğunu da belirtmek isterim.

Teknik olarak neler gördük?

Condemnedi oynarken bizim kullandığımız sistem: P4 2.8 GHz işlemci, 1024 MB RAM ve 128 MB ATI Radeon 9800 PRO ekran kartı içeriyor. Grafik ayarlarının Detail sekmesinde herşey maksimumdayken, 1024×768 çözünürlüğünde gölge ayarları düşükteyken ve Antialiasing 2x olarak, oldukça rahat bir oynanış yakaladık. Böylelikle oyunun harika ışık efektlerinden ve görsel detaylarından da mahrum kalmadık.

Genel olarak bakıldığında Condemned: Criminal Origins, geçtiğimiz yıl F.E.A.R.ın yaptığı etkiyi yapabilecek bir oyun maalesef değil. Çok başarılı bir oyun, güzel bir atmosferi var, polisiye gerilim ve hatta korku tadında kurgusuyla, uzunca bir müddet oynanacaktır. Yine de ilerledikçe yapımın kendini tekrar ettiğini düşünmeye başlıyorsunuz. Son söz olarak, Monolith yine başarılı bir FPS yapmış. Tek kusuru belki de beklentilerin çok üst noktada olduğu bir yapım olması. Oyuna dalıp gerçek hayatı unutmayın…

Street Fighter

Street Fighteeer 4! o bir efsane, o bir lider, o bir ilk, o bir devrim… hepsinden de öte, o bir masaldı bir zamanlar. İşte o efsane yepyeni bir oyunla aramıza dönüyor. Capcom’un uzun bir aradan sonra hem sokaklara hem de oyun dünyasına yeni bir dövüşçü ekleyeceğini duyurmasıyla içimizdeki şiddet duygusu alev almaya başladı. O zaman gelin bu efsanenin başlangıcına dönelim ve oradan başlayıp günümüze dek uzanan bir tura çıkalım!

Bundan yaklaşık on sene önce Atari salonlarında tanışmıştık onunla. Meraklısı, rekor kıranı, Haduken çekeni, uçanı, kaçanı her taraftaydı. Herkes birbirine anlatıyordu bu oyunu. Diyaloglar “Abi bir oyun gelmiş, manyak lan! Dengesizin biri bana artistik yaptı, onu orada dövecektim ama baktım Street Fighter diye bir oyun gelmiş, herkes oynuyormuş, düello teklif ettim. O günden sonra adam dövmüyorum,” şeklinde başlıyordu. Çoğu alışkanlığımızı bırakmamıza yol açan, hatta bütün paramızı ve zamanımızı Atari salonlarında geçirmemize neden olacak bir oyundu o. Serînin ilk oyunu çıktıktan sonra kitleler resmen coştu ve yeni oyunlar geldi. Yeni konsollar ortaya çıktıkça işin boyutu ve heyecanı da farklı dalgalara girmeye başladı. Yeni oyunlarla yeni heyecanlar sardı herkesi, oyun bir nefeste bitirildi, hâtta o da yetmedi bir daha bitirildi.

Oyuna girmeden önce belki de hemen hepinizin hatırlayacağı bir şeyi söylemek istiyorum: Capcom tarafından tamamen profesyonel, ciddi bir bütçe ve teknoloji ile hazırlıyor Street Fighter tanıtım videolarını. Bildiğiniz üzere birkaç Street Fighter dövüşçüsünün Street Fighter 3’ten sonra ne hâllere büründüğü, esprili ve keyif veren cinste videolar hazırlayarak beğeniye sunmuştu. Bu noktada düşünüyorum da, bence bu oyun bize daha fazla keyif verecek, özellikle eski bir Street Fighter oyuncusuysanız…

Ne yazık ki oyunumuzun ilk bakışına -biraz desteksiz bir bilgi de olsa- en fazla on karakterle oynayabileceğimiz haberi ile başlamak durumundayım; ancak Capcom oyunun on karakterle sınırlı kalmayacağının, daha fazla karakterin yolda olduğunun sinyallerini verdi ki, aslında on da fena bir rakam sayılmaz. Çünkü eski oyunda sekiz karakterle dövüşebiliyorduk, ilerleme ilerlemedir.

Oyunda belki de geç kalmış ama çok iyi yansıtılacağına adım gibi emin olduğum bir özellik de olacak ve bu hakikaten bir devrim sayılabilir: İkinci boyuttan üçüncü boyuta geçiş. Street Fighter, iki boyuttan üç boyuta geçerken kesinlikle oynanış ve grafik olarak performans kaybetmeyecek, bu da teknik olarak saçma zaten. Günümüzdeki çoğu üç boyutlu ‘çakma’ dövüş oyunundan (Fight Night hâriç) çok daha iyi bir oyun olacağa benziyor oyunumuz, kısacası. Gelelim dövüşçülerimizin artistik hareketlerine…

‘Kombo’ yaptığımızda araya çok güzel animasyonlar girecek ve rakibi sinema tadında pataklayabileceğiz. Bazı özel hareketler de geliştirilmiş, tabii bildiğimiz ve her zaman oyunun içinde olan ‘Haduken’ çok harika bir şekilde yansıtılacak oyuna. Çok daha fazla zevk alarak Haduken çekeceğiz galiba.

Her karakterin eskiden olduğu gibi kendine ait vuruşları ve hareketleri olacak. Özel ataklar ve kombolar sizi K.O.’nun eşiğinden döndürecek, belki de canı neredeyse dolu olan rakibinizi devirebileceksiniz, ki bu da oldukça iyi tasarlanmışa benziyor. Oyuna gerçekçilik ve mantık katmış.

Crysis Warhead



Crysis, CryTek firmasının FarCry‘dan sonra yarattığı en büyük saldırıydı. tam bir saldırı oldu çünkü FPS oyun tarzında yıllardır alışılan sisteme çok fazla yenilikler getirdi. Grafik konusundaki başarısının yanısıra ses efektleri harikaydı. Türkçe seslendirmeler ise tek kelimeyle müthişti.
Warhead, Crysis ile aynı zamanda, hatta aynı adada geçiyor. Bu sefer olaylara farklı bir perspektiften bakma imkanı bulacağız. Önceki oyunda Teğmen Nomad’ in kontol ettiği birlikte yer alan Çavuş Sykes, yani Psycho ile tanışmıştık. Nomad’ e kıyasla sağı solu belli olmayan, agresif, hatta biraz kaçık bir tipti Psycho. resmi asker tavrından uzak, asi bir karaktere sahip Psycho’ yu tanıdıkça, yer yer ” Keşke oyunun ana karakteri Psycho olsaydı ” dediğimiz oldu. Bu birçok oyuncu tarafından paylaşılan ortak bir düşünceydi ve bir şekilde Crytek‘ e iletildi. Crytek de bu konuya duyarlı bir biçimde yaklaşmış ki, sonunda bizlere ” Psycho’ya özel, kendi başına çalışabilir bir sürüm olan Crysis Warhead’i hazırladı.

Syberia 2

http://www.handango.com/include/pictures/185298/syberia2_cover_h_us.jpg

İlk oyunun üstünden uzun bir süre sonra çıkan Syberia 2, macera hastalarına ilaç gibi geldi. Nedeni; bu kadar güzel grafikleri ve konusu olan macera oyunları pek sık çıkmaması. Konu olarak ilk oyunun bittiği yerden başlıyor ve bu Syberia oyuncuları için artı bir özellik. Aynı zamanda ilk defa bu maceraya katılanlar da konu açısından pek bir şey kaybetmiyor.

Kahramanımız ve yönlendireceğimiz karakter Kate Walker. Bir avukat çalıştığı firmaya haber vermeden yaşlı dostu Hans ile birlikte trene binip kayıp ada Syberia’yı ve orda yaşayan mamutları bulmaya çıkar. Hans bir mekanik uzmanı ve oldukça da hastadır. Çocukken rüyalarında gördüğü Syberia’yı bulmak onun son arzusudur. Kate de bunu kabul eder, Mr. Marson’un bütün ısrarlarına rağmen geri dönmez. Mr. Marson, Kate’in peşinden adam gönderir ve tüm gelişmeleri ofisinden takip etmektedir. Yolculuğa Hans’ın yaptığı özel bir tren ve Oscar adında bir robotla çıkarlar. İlk durakları Sibirya’dır ve maceramız burada başlar. Amacımız kayıp adayı ve mamutları bulmak. Ancak bu pek de kolay olmayacak, çünkü bir sürü sorunla karşılaşıp bunların üstesinden gelmeye çalışacağız. Özellikle hikayesi ve Syberia adlı gizemli şehri bulmak amacıyla katlanacağımız zorluklar bize pek çok güzel şey yaşatacak.

Öncelikle bulmacalardan bahsedelim. Bir macera oyununda olması gerektiği gibi bazen zor bazen de kolay bulmacaları çözüyoruz. Bulmacalar mekanlarla, konuyla uyumlu ve mantıklı hazırlanmış. Saçma ve alakasız şeyler yapmanız istenmiyor. Bazen bulmacalar yüzünden takılıp saatlerce dolandığınız oluyor, biraz kafa yorunca aslında çok kolay olduğunu görüyorsunuz. Bulduğunuz dökümanlarda birçok ipucu ile karşılaşıyorsunuz. Ara demolarda size ipucu veren şeylere rastlamak mümkün. Bunun haricinde oyunun birçok yerinde birbiriyle bağıntılı şeylere rastlamanız hikayeyi güçlendiriyor. Örneğin kış ayındayız ve mamutlar kışın yetişen bir bitkiyi yemek için gelecekler. Bu bitkiyle Syberia’da karşılaşıyoruz ancak farklı bir amaç için kullanıyoruz.

Grafik olarak bir macera oyunundan beklenenden çok daha fazlasını sunuyor. Sistem olarak çok fazla bir şey istemiyor. En düşük sistemlerde bile gayet güzel çalışan oyun, mükemmele yaklaşan grafikleri ile gözlerinizi yaşartacak. Karakterler 3D ve mekanlar 2D tasarlanmış. Ancak mekanların 2D olduğuna inanmak istemiyorsunuz. Çünkü ayrıntılar ve animasyonlarla bezenmiş arka planlar size 3D gibi görünüyor. Etrafta uçan kuşlar, gezinen hayvanlar, hareket eden insanlar ve nesneler, su yüzeyinin dalgalanması, yanan bir meşalenin aydınlattığı duvarlar vs. arka plana çok iyi oturtulmuş. Karda yürürken yerde oluşan ayak izleri, yağan kar, belli belirsiz düşen kar kütleleri adeta yaşayan bir dünyada hissetmenizi sağlıyor. Girdiğiniz mekana göre değişiyor bu animasyonlar. Herşey olması gerektiği gibi. Karakterlerin tasarımı detaylı yapılmış. Değişik karakterlerle karşılaşıyorsunuz ve bunların hareketleri de farklılık gösteriyor. Örneğin topal biri olması gerektiği gibi yavaş yürüyor. Karakter hareketleri de oldukça gerçekçi yapılmış. Konuşurken el kol hareketleri yapıp az da olsa anlatımı vurgulamaya çalışıyorlar. Durduğunuz zaman hareket ediyorsunuz. Açık bir ortama geldiğinizde Kate gözlüklerini takıyor. Bir şey bulduğunuzda bunu alıp mantosunun içine koyuyor ya da bir şey kullanırken buna göre hareket ediyor. Bütün bu hareketler oyuna renk katıyor. Zaten hareketlerin yumuşaklığı da etkileyici düzeyde.

Ara demolar grafiklerden daha güzel yapılmış. Ara demonun pek iyi olmadığı durumlarda oyun içinden alındığını fark edebiliyorsunuz. Demolarla oyun içindeki mekanlar ve hareketler çok güzel uyuşturulmuş. Tam demo başlarken insanların ve nesnelerin durduğu yerlere ve hareketlerine dikkatle bakın, demodaki yerleri ve hareketleri ile karşılaştırdığınızda pek bir fark göremiyorsunuz.

http://handheld.softpedia.com/images/software/screens/Syberia-2-1.jpg

Hikaye gereği hep soğuk ve buzlu mekanları dolaşıyoruz. Birçok değişik yer göreceksiniz. Mekanların mimarisi usta ellerden çıkmış. Etkileyici yerlerde bazen etrafı seyretmeye dalabiliyorsunuz. Mekanlar arasında küçük geçişler yapılmış ve bunlar arasında geçerken yaşanan küçük beklemeler sıkıntı verebiliyor. Uzak bir yere hızla gitmek istediğiniz zaman ya da geride bir şeyi unuttuğunuz zaman bunu daha iyi anlıyorsunuz. Özellikle de bu ara geçişleri birçok parçaya bölmüşler. Fakat normalde de böyle olması gerekir. Mesela bir trenden ineceğiniz zaman kapıya tıkladığınız anda kendinizi dışarıda bulmak pek de mantıklı olmazdı. Önce kapıyı açıp vagon arasına çıkıyor ardından da basamakları kullanıp trenden iniyorsunuz. Bir eşyayı kullanırken ya da alırken de aynı şey söz konusu. Önce eşyaya tıklayıp daha yakından bakıyorsunuz. Sonra da onu kullanıyor ya da alıyorsunuz. Bir de bulduğunuz bir eşya ya da makine arka planda sırıtmıyor.

Oyunda tek kontrol aracımız faremiz. Konuşmak, yürümek, koşmak, almak, kullanmak kısaca herşeyi sol fare tuşu ile yapıyoruz. Envanter ekranı da sağ tuşla karşımıza çıkıyor. Bir eşyayı almamız ya da kullanmamız gerekiyorsa imleç değişiyor. Aynı zamanda mekanlar arası dolaşırken ve biriyle konuşurken de imleç değişiyor. Gideceğiniz yeri ya da bir eşyayı bulmak pek de zor değil. Ama bazen gözden kaçırmanız olası. Bir de yakında kullanacağımız bir şey varsa Kate kafasını o yöne doğru çevirip yardımcı oluyor. Bütün bunlar oynanabilirliği kolaylaştırıyor. Zaten tüm macera oyunlarında olması gereken şeyler bunlar. Bir de klavyede space tuşuna bastığımızda oyunu durdurabiliyoruz ki bu da sıklıkla kullanabileceğiniz bir ayrıntı.

Müzik ve ses bakımından da oldukça başarılı bir oyun Syberia 2. Sadece önemli bir şey yaptığımızda ya da bir bulmacayı çözdüğümüzde başlayan müzikler insanı etkiliyor. Müziklerin pek sık çalmaması oyuna ayrı bir hava katmış. Yani müzik çalmaya başlayınca doğru yolda olduğunuzu anlıyorsunuz. Etraftaki sesler de çok başarılı. Hayvan sesleri, açık havaya çıktığınızda duyduğunuz rüzgar sesi, akarsudan gelen su şırıltıları vs. gibi sesler gerçekçi yapılmış. Hatta mekanik nesnelerin çıkardığı seslere hayran olacaksınız. Karakterlerin konuşmaları da uyum sağlamış. Rus aksanıyla İngilizce konuşmaları biraz komik kaçmış. Bunun haricinde diyalogları alt yazı olarak da görebiliyorsunuz. Yalnız çoğu zaman sıkıcı ve uzun geçtiğinden hemen atlamak istiyorsunuz. Bir de cep telefonumuzun ara sıra çalıp bizi rahatsız etmesi ayrı bir tat katmış.

http://justanothermobilemonday.com/Wordpress/wp-content/uploads/2008/01/syberia2-01-thumb.jpg

Bütün güzel yanlarına rağmen ufak hataları da var oyunumuzun. Bir yerde karşılaştığım bir hata ile, bir konuşmayı tam olarak bitirmeden oradan ayrıldığınızda içinden çıkılması imkansız bir döngüye giriyorsunuz. Örneğin ilk başlarda kışlık kıyafetlerini aldıktan sonra bir şeyi eksik bırakıp kıyafeti giyin, dışarı çıktığınızda birdenbire üstünüzdeki kıyafetlerin yok olduğunu ve çantanıza düştüğünü görebilirsiniz. Çok nadir de olsa bu ve buna benzer hatalara rastlamak mümkün. Bir de yine ilk başlarda gördüğüm açık havada yanan soba beni şaşırttı, gözden kaçırmış olmalılar. Ama bunlar çok küçük şeyler ve oyunun havasını kesinlikle bozmuyor.

İlk oyunu oynamamış bile olsanız kesinlikle tavsiye edilecek bir oyun. Hatta ilk defa macera oynayacak olanlara bile öneririm. Syberia 2, çok zor olmayan bulmacaları, üst seviyede grafikleri ve hikayesiyle büyüleyici bir oyun.