Fhilip, 30 yaşında bir fizikçi… Herşey annesinin ölümünden sonra babasından gelen esrarengiz bir mektupla başladı. Mektupta yazanlardan yola çıkarak Grönland’da terk edilmiş bir madene kadar geldi Philip, babasını bulma ümidi ve kafasındaki bir çok soru işaretiyle. Fakat aradığı cevapları bulmak bu eski, terk edilmiş, karanlık ve olabildiğince ürkütücü ortamda pek de kolay olmayacaktı onun için.

2006 Teknoloji Demosu

Böyle başlıyordu Penumbra’nın hikayesi. Oyun yapmaya gönül vermiş 2 amatör bu oyunla yüreklerimizi hoplatmayı fazlasıyla başardılar. Kendi evlerinde geliştirdikleri ve HPL Engine adını verdikleri oyun motoruna sürükleyici, gerilimli ve bulmacalarla dolu bir senaryoyla can vererek karşımıza çıktılar. Geliştirdikleri motorun yapabileceklerini 2006 yılında bedava yayınladıkları bir teknoloji demosuyla gözler önüne serdiler. Bu demoyla Penumbra’nın oynarken bizi bazen gereceğini, bazen korkutacağını, bazen de fazlasıyla düşündüreceğini anlamıştık.Klasik FPS oynanışının dışında bir oyunanışa sahipti bu demo. Bu tarza aslında Adventure-FPS desek daha doğru olur. Daha önce 2006 yılında çıkan Call Of Cthulhu : Dark Corners Of The Earth tarzında bir oynanışa sahip Penumbra. Fakat Call Of Cthulhu’ya ek olarak Newton Game Dynamics’in gelistirdiği fizik motorunu kullanarak bulmacaların çok daha gerçekçi olmasını sağlamış Frictional Games.

Overture

Birinci bölüm olan Penumbra: Overture 2007’nin Mart ayında oyuncularla buluştu ve yayınlanan demoya rağmen çok büyük kitleler tarafından beklendiği söylenemezdi. Fakat oynayan herkesi memnun etmeyi ve hikayenin devamı için bir sene daha merakla bekletmeyi başardı. Peki neydi Penumbra’da bizi içine çeken şey? Harika grafikleri mi, muhteşem ses efektleri mi yoksa müzikleri mi? Hayır, sadece sıradışı oynanışı ve harika atmosferiydi. Gerçek zamanlı gölgeler, olabildiğince az ışık kaynakları, sesler ve daha birçok öğe atmosferi destekliyor, olabildiğince ürkütücü bir ortam oluşturuyor. Bu atmosferin üzerine bir de zekice kurgulanmış gerçekçi bulmacalar eklenince oyun tadından yenmez bir hal alıyor. Overture’da, bizimle madendeki megafonlar ile bağlantı kuran ve kendine Red diyen birisi sesiyle bize eşlik ediyor ve sayesinde ayakta kalabiliyoruz. Bulmacaları bir bir çözüp oyunun en heyecanlı olduğu bir anda ışıklar sönüyor ve Black Plague’a geçme zamanı geliyor.

Black Plague

Teknik olarak Black Plague, HPL Engine eklenen bazı yeni efektler dışında bir çok özelliğiyle Overture ile aynı. Fakat üzülerek söylemeliyim ki Black Plague’nin fizik motorunda bazı aksaklıklar baş gösteriyor. İlk oyunda objelerin birbirlerinin içinden geçmesi gibi olaylara neredeyse hiç rastlamamışken Black Plague’da bu durum sürekli göze batıyor malesef. Grafik konusunda ilk oyundan farklı olarak su efekti, buzlu cam efektleri (refraction), heat haze gibi yeni efektler eklenmiş.