mass effect

Aslına bakarsanız BioWare’in geçmişini ve oyunlarını anlatan uzun bir paragraf ile girmeyi planlıyordum. Bir BioWare oyunu olmanın niteliklerinden, içerdikleri kendilerine has özelliklerinden bahsetmeyi düşünüyordum. Ama bu içimdeki tatminsizlik, beklentilerin (yüksek beklentilerin) karşılanmaması, birkaç saat önce bitirdiğim oyunun gerçekten söyledikleri kadar iyi olmayışı benim o tarihsel mizahı yapmamı engelledi. Sahip olduğum bu burukluk ise firmaya ve oyunlarına karşı olan saygım ve sevgimden kaynaklı. O yüzden bu yazı daha çok ‘dostun dostu eleştirmesi’ gibi algılanmalı.

Bildiğiniz gibi Mass Effect’in ilk ziyareti 2007 yılında, 360 platformunda gerçekleşti. Aradan geçen yaklaşık bir senenin ardından Demiurge Studios tarafından PC’ye port edildi. Öncelikle yapımın bu yönüne bakmakta fayda var. Bir port olarak Mass Effect, sözde ‘özel PC’ oyunlarından çok daha başarılı. Teknik açıdan günümüzün yaygın seçimlerinden biri olan Unreal 3 grafik motorunu kullanan BioWare, neredeyse teknolojinin sahibi (Epic Games) kadar etkileyici bir iş çıkarmış. Ama bu etkiler karakter grafiklerinden çevreye geçtiğinde biraz tökezlemeye başlıyor. BioWare oyunlarının en önemli özelliği karakterler arası iletişimlerdir. Bu nedenle etkileşimde olduğumuz tüm isimler poligon sayısı yönünden son derece tatminkar. KOTOR’un (bence) en büyük eksikliklerinden birisi olan ‘fiziksel iletişim’ de başarılı animatörler yardımıyla kotarılmış. Artık karakterler el sıkışıyor, sarılıyor ve yeri geldiğinde sevişebiliyorlar bile. 20 saat boyunca uzaktan öpücük atmayı bıraktırdığı için BioWare’e teşekkür etmek lazım. Tüm bunların yanında, yukarıda da bahsettiğim gibi çevre grafikleri ortalamayı fazla geçemiyor. Yazının ilerleyen kısımlarında bahsedeceğim ‘dejavu seansları’ yüzünden yaratıcılık çok arka planda kalmış.

Yapımın PC’ye gelmesi, hayliyle kontrol sistemini de etkiliyor. Demiurge Studios, 360 kullanıcılarını kıskandıracak çok başarılı ve efektif bir kumanda sistemi sunuyor bize. Mouse kullanımı sayesinde,bir aksiyon-rol yapma oyunu olan Mass Effect’de hem çok daha başarılı nişan alabiliyor, hem de bize sunulan kullanıcı ara yüzünü sağlıklı bir şekilde kullanabiliyoruz. PC’in klavye nimetlerinden yararlanılması için de 1-9 arası numaralara iliştirebileceğimiz kısa yollar da eklenmiş. Bu sayede aksiyona ara vermeden hamleler yapmak mümkün. Teknik konunun ses tarafı da Mass Effect’i ayakta tutan en büyük etkenlerden. Filmleri aratmayacak onlarca farklı seslendirme, Jack Wall ve Sam Hulick’in elinden çıkmış sürükleyici müzikleri ile BioWare’in her yeni yapımda daha da profesyonel olduğunun açık bir göstergesi.

mass effect

Işık hızı, gerek şu an gerekse geleceğimiz için bir hayal. Zaman kavramının yokolma kesinliği nedeniyle böyle bir teknolojinin gelişmesi de ancak oyunlarda ya da filmlerde çıkıyor karşımıza. Hikaye yönünden Mass Effect’de bu kategoriye giriyor. Tabii ki tüm hikayeyi ‘ışık hızının keşfi’ diye tanımlamak çok büyük haksızlık olur. BioWare, belki de günümüze kadar yapılmış en yaratıcı ve etkileyici bilimkurgu dünyalarından birini yaratmış. Aslında geçtiği yer olarak hepimizin en azından bir kez duyduğu bir yer; Samanyolu, ya da bir diğer deyişle Milky Way (Hera’nın Herkul’u emzirmesi sırasında tüm gökyüzünün süte bulanması ve ardından ona verilen ad). Şu anda elimizdeki teknoloji ile evrenin %1′inden çok daha azını keşfedebildik. Mass Effect’in geçtiği 2183 yılında da yalnızca %1′i keşfedilmiş durumda. Bu %1′lik alanın ziyaret edilmesi de, insan ırkının 2156 yılında, çok gelişmiş bir yaratık ırkının eseri olan ve Mass Relay olarak adlandırılan bir sistemin bulunması ile gerçekleşiyor. Bu sistem, uzay gemilerine Faster Than Light’a (Işık hızından daha hızlı) ulaşma imkanı sunuyor. Bu sayede birbirinden farklı ırkların, onların gezegenlerinin ve kültürlerinin keşfedilmesine ve zaman içerisinde ortak yaşamın başlanmasına olanak sağlıyor. Bu ortak yaşamın ilerleyişi sırasında, düzenin ve adaletin sağlanması için de, yine gelişmiş yaratık ırkının bir eseri olan Citadel’de her bir ırkın(insanlar hariç) bir temsilcisinin bulunduğu özel bir konsül oluşturuluyor. İnsan ırkının tatmin olmayan, zayıf ve basit olarak gösterildiği böyle bir evrende, bazı şeylerin değişmesinin zamanının artık geldiğine inanan, kimse farkında olmasa da tüm ırkların belki de tek çaresi olacak bir karakteri canlandırıyoruz, Commander Shepard. Entrika ve sürprizlerle dolu olan hikayesinden daha fazla bahsetmek istemiyorum çünkü spoiler olacak bir hayli çok malzeme mevcut. Eğer içinde bulunduğunuz evren hakkında daha ayrıntılı bilgi istiyorsanız Mass Effect Wiki’yi ziyaret edebilirsiniz.