Baglantilar

14 Ekim 2008
Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 0

Safe Mod Nedir?

Hosting kullanıcıları yada azda olsa script kurulumuna merak sarmış kişiler mutlaka Safe mod olayıyla karşılaşmıştırlar.

Peki ya nedir bu safe mod?

Safe mod; bir güvenlik kapısıdır. Safe mod birnevi otomatik yapılan yüklemeleri engellemektedir. Bu nedenle bir güvenlik önlemidir. Nasıl bilgisayarınız trojan virüs gibi tehlikeler altında ise, sunucularda aynı tehlike altındadır. Bu nedenle safe mod açık tutularak, otomatik yükleme tehlikelerinden korunmak amaçlanır.

itibar sahibi hosting şirketleri, koruma olayını zaten güvenlik sistemleri ile yapmaktadır. Bu nedenle sace mod iznini kullanıcılarına serbesette bırakabilir.

Safe Mod Nasıl Açılır? ve Kapatılır?

Bunun için Php.ini dosyasındaki safe mode = on kısmını safe mode = off olarak düzenleyin ve restart atın.

12 Ekim 2008
Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 0

SSH ile Domain Eklemek

Selamlar Linux sevenler,

X Sebeplerden kaynaklanan nedenlerden dolayı SSH ile domain eklemek zorunda kalmanız muhtemel. Mesela; cPanel lisansınız arızalıdır veya farklı birşey vardır. İşte bu zaman iş başa düşer ve SSH ile domaini tanımlamak zorunda kalabilirsiniz.

Altta SSH ile Nasıl domain ekleyebileceğinze bir örnek vereceğim:

Putty ile SSH ye bağlanın ve şu komutu uygulayın;

cs /scripts

daha sonra şu komutu çalıştırın;

./wwwacct domain.com username password 500 x3 n n y 1 1 1 1 1 50000 y

Örnekleme gerekirse;

./wwwacct hell-world.org hell 123456 500 x3 n n y 1 1 1 1 1 50000 y

Başarılar.

Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 0
05 Ağustos 2008
Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 0

Webhosting firmalarının en büyük problemlerinden birisi rasgele kaynaklı saldırılardır. Dos ve dDos şu anda web hosting firmalarının olduğu gibi internetin de çok büyük bir sorunu bu aralar. Soruna kesin çözüm getirmeyen ama en azından “lamer” tabir edilen saldırganlara karşı geçici bir çözüm olabilecek yazılımlardan birisi de mod_qos dir. Unutmayın, daha iyi korunma daha profesyonel çözümler gerektirir. Bu yazılım şimdilik çok yeni ve daha çok yol kat edecek ancak işe yaradığı kanaatine vardık yapıtığımız testlerde. Daha detaylı testler ile perfomansını ölçeceğiz ve sizinle paylaşacağız Eğer siz de kurup denemek isterseniz işte size kısaca bir “howto” :) Sakın test sonuçlarınızı bize de yazmayı unutmayın. Bu kurulum Centos5 , WHM 11.23.2 ve Apache 2.2.8 kurulu bir sunucuda test edilmiştir.

Öncelikler cPanel sunucularda genelde bulunmayan ve bu yazılımın ihtiyaç duyduğu pcre paketlerini kuruyoruz.

yum -y install pcre pcre-devel

Kaynak kodumuzu indiriyoruz, arşivi açıp dizine giriyoruz

wget http://garr.dl.sourceforge.net/sourceforge/mod-qos/mod_qos-7.4-src.tar.gz
tar zxvf mod_qos-7.4-src.tar.gz
cd mod_qos-7.4/apache2/

Modülleri apxs ile derleyip Apache konfigürasyonuna ekliyoruz.

/usr/local/apache/bin/apxs -I/usr/include/pcre/ -iac mod_qos.c
/usr/local/apache/bin/apxs -I/usr/include/pcre/ -iac mod_qos_control.c

Şimdi mod_qos in kullandığı araçların derlenmesine geldi. Bunlardan birisi qslog, diğeri qsfilter2. Qslog , apache access_log ları inceleyerek istatistik oluşturuyor. Kullanmadım ama ilgilenenler için linki . Qsfilter2 ise yine access loglarını iceleyip , şüpheli istekleri engelleyecek kuralları oluşturan bir yazılım. cPanel de loglar her virtualhost için ayrı tutulduğu için sanırım bunu sunucu genelinde kullanmak için log ayarlarını değiştirmek gerekebilir. Umarım bu araçları ileride test edebilir ve sizi bilgilendirebiliriz. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.

cd ../tools/
make
cp qslog /usr/local/bin/
cd qsfilter/
nano Makefile

Bu kısımda Makefile içeriğinde değişklik yapmamız gerekmekte. Varsayılan apache kaynak kodları yolu cPanel sunculardaklinden farklı. O nedenle Makefile içinde geçen tüm “../../httpd” yollarını “/home/cpeasyapache/src/httpd-2.2.8/”  olacak şekilde değiştiriyoruz. Bu sizin kurulumunuza göre değişiklik gösterebilir.

make
cp qsfilter2 /usr/local/bin
cd /usr/local/apache/conf
nano qos.conf

Oluşturduğumuz qos.conf dosyası mod_qos ayarlarının yapıldığı dosya olacak. Çokça ayar seçeneği var ancak biz en basitçe bu ayarları kullanacağız. Kısaca bir kaynak ip adresinden en fazla 10 bağlantı kabul edeceğiz ve toplam istek limitini virtual host başına 100 ile sınırlıyoruz. Unutmayın, her sunucunun konfigürasyonu hit profiline göre değişecektir. En iyi ayarları kendini bulabilirsiniz.

QSC_WorkingDirectory    /var/tmp/qosc
QSC_Filter2Binary       /usr/local/bin/qsfilter2
QS_SrvMaxConnPerIP      10
QS_LocRequestLimitDefault       100
<Location /qos>
SetHandler qos-viewer
</Location>

Kaydedip çıkıyoruz ve mod_qos geçici dosyalarının kaydedileceği klasörü oluşturuyoruz.

mkdir -p /var/tmp/qosc
chown nobody:nobody /var/tmp/qosc



Son olarak qos.conf u ayar dosyamıza Include ile ekliyoruz ve servisi yeniden başlatıyoruz.

nano httpd.conf

Şu satırı Include direktiflerinden birinin olduğu kısman yazın


Include "/usr/local/apache/conf/qos.conf"
service httpd restart

http://ip_adresiniz/qos linki ile mod_qos çalışması ile ilgili bilgi alabileceğiniz bir sayfaya ulaşabilirsiniz. Bunu sadece test ortamında açık tutmanızı öneririm. İşiniz bitince qos.conf içindeki <Location /qos> direktiflerini kaldırın.

Umarım işinizi görecektir. Bu en basit ayarları ile kurulmuş halidir. Daha ayrıntılı ayarları http://mod-qos.sourceforge.net/ dan bulabilirsiniz.

03 Ağustos 2008
Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 4

Merhaba,

eğer websitenizde saat gösteriyorsanoz, yada herhangi bir sebepten dolayı Linux da saati değiştirmek istiyorsanız alttaki komutu kullanabilirsiniz.

Öncelikle ssh ye root olarak login olun

ardından şunu çalıştırın

date -s “04/04/2008 15:20:00”

Linuxla alakalı herhangi bir sorunuzu belirtebilirsiniz..

27 Temmuz 2008
Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 9

Öncelikle Linux üzerinde program kurulumunun Windows gibi olmadığını, next next şeklinde adlandırılan klasik bir uygulamadan söz edilemeyeceğini buna rağmen makaleyi okuduktan sonra Windows kadar kolay ve ondan daha çeşitli ve zevkli kurulum aşamalarının olduğuna bereber tanıklık edeceğiz ve programları yüklerken dahi programlar üzerindeki kontrol gücünüzün fazlalığı sizi şaşırtacak. O nedenle çoğu kullanıcının başlarken yaptığı hataya düşmeyelim ve kolay değildir, zordur gibi ön yargıları bir kenara bırakalım.

Temel olarak Linux işletim sisteminde program kurmanın 5 yöntemi vardır. Bu yöntemleri teker teker incelemeye çalışıp size linuxu daha da yakından tanıtacağız.

1-) Konsol üzerinden program depolarını kullanarak program kurma.
2-) Masaüstü grafik arayüzü ile program depolarını kullanarak program kurma.
3-) CVS* aracılığı ile konsol kullanarak program kurma.
4-) Kaynak kodunu kullanaka program kuma.
5-) Kaynak kodundan hazırlanmış dağatıma özel program paketlerine kullanarak program kurma.

* CVS : Bir program deposudur ancak Linux dağatımı değilde, programın kendi sitesinde bulunan bir depodur ve sadec o program için hazırlanmıştır.
Okumaya devam et »

Yazar: | Kategori: LinuX, windows
Yorum: 2

Neden Microsoft NT, 200x, Xp kullanmıyorum?

Pahalı da ondan…

Son derece güçlü bir kişisel bilgisayar yalnızca $400 düzeyinde bir fiyata satın alınabilirken, bu bilgisayarın çalıştırılabilmesi için $100-200 vermek bana mantıklı gelmiyor. Üstelik bu çapta bir para harcayınca, insan, doğal olarak birşeyler bekliyor. Örneğin bilgisayarın diski bozulmadıkça veri kaybetmemek; kolay kullanım, esnek kullanım gibi…

Açık kod yazılımlarla bilgisayarımı çalıştırabildiğim, veri kaybetmediğim, kolay ve esnek kullanım elde edebildiğime göre neden para harcayayım ki? Sadece “para harcamak” olsa neyse; bir de harcanan çok değerli zaman var. Ben bilgisayarımı iş yapmak için kullanmak isterim; zamanımın büyük kısmını bilgisayarı ayakta tutmak için harcamak benim için çok pahalı bir uğraş.

Windows ailesinin satın aldıktan sonraki bedeli de yüksek. Yıllar boyu sürekli bilgisayarınızın çeşitli kapasitelerini yükseltmek zorunda kalıyorsunuz. Bellek al, disk al, bellek uymadı, ana kart değiştir, kart uymadı kasa al… Etrafıma bakınca bu satın almaların sonunun bir türlü gelmediğini gözlüyorum. Hadi bilgisayarınızın gittikçe gelişmesi hoşunuza gidiyor diyelim, ikide bir işletim sistemi yüklemenin bedeli ne olacak?

Windows’u kullanmak zor da ondan…

Bir sürü insanın “hadi canım sen de…” dediğini duyar gibiyim. Eğer bilgisayar kullanmak sizin için ikon tıklamaktan ibaretse, evet, Windows serisi işletim sistemleri gerçekten kolay görünüyor. Ancak işletim sisteminin sizi yönetmesini değil de, sizin işletim sistemini yönetmenizi gerektiren kullanım alanlarınız söz konusuysa, o zaman Windows serisi işletim sistemlerini kullanmak gerçekten çok zor oluyor.

Bilgisayar kullanmak yalnızca buton ve ikon tıklamak değildir (hoş, Xp’de tıklayacak butonun yerini bulmak da ayrı bir macera ya…) Windows İşletim sistemini siz yönetmek istediğinizde bir bakıyorsunuz sabahtan akşama kadar “Registry Editor” kullanıyorsunuz. Windows Registry’de düzenleme yapmanın kolay olduğunu söyleyenin alnını karışlarım.

Neyse… Daha pratik konulara dönelim:

Üzerinde haftalarca çalışıp, istediğiniz kuruluma getirdiğiniz bir bilgisayarın diskini işletim sistemiyle birlikte yedeklemeyi hiç denediniz mi?

Bir ağda “ORTAK” adı altında paylaşıma açtığınız ve etraftaki bilgisayarlardan rahatlıkla görünen bir dizinin kendi bilgisayarınızda aslında hangi dizin olduğunu aramak zorunda kaldınız mı?

Haberlerde 135 numaralı portun tehlikeli olduğunu, hemen kapatmanız gerektiğini öğrendiniz diyelim. Hiç Xp’de belli bir portu kapatmayı denediniz mi? Belli bir portu kapatma seçeneğiniz yok! Açık kalmasını istediğiniz portları teket teker girmek zorundasınız, bunun için de açık kalması gereken portları bilmeniz gerekiyor. Bırakın sıradan kullanıcıları, kaç ağ yöneticisi MS-Network için açık kalması gereken portları biliyor ki…

Güvenilir değil de ondan…

Hafta sonunda ofisteki bilgisayarınızı açık bırakmaya cesaret edemiyorsunuz. Genellikle Pazartesi iş başı yapınca ilk işiniz “reboot” etmek oluyor; üstelik bu, sistemin açılıp açılmayacağını heyecanla beklediğiniz bir reboot süreci oluyor.

Sistemde bir değişik yaptığınız zaman “reboot” gerekip gerekmeyeceğini bilmiyorsunuz. Evdeki PC söz konusu olduğunda (yani işletim sisteminin kullanıcıyı yönetmesinin bir zararı olmadığında) sorun değil tabii ama bir bankanın bilgisayarında “reboot”un ne demek olduğunu bankacılar bilir. Eski bir arkadaşımın görevi çok uluslu bir kuruluşta, reboot edebilecekleri zaman dilimi çok dar olduğu için sabaha karşı ofise gidip makinelere yazılım yüklemekti.

Windows serisi işletim sistemlerinin bellek yönetimi iyi değil! Bu yüzden makine açık kaldığı sürece ve çeşitli uygulama programları açılıp kapatıldıkça kullanılabilir bellek sürekli azalıyor. Photoshop kullanıcıları iyi bilir. 3-5 seanstan sonra reboot gerekiyor. Evet; bunun nedeni Photoshop ya da bunun gibi programların kullandıkları bellek alanlarını işi bittiğinde işletim sistemine geri vermede başarısız olması olabilir ama işletim sisteminin buna izin vermesi garip. Belleğin yönetiminden Windows sorumludur, birilerinin bu kaynağı kötü kullanıyor olması sorumluluğu azaltmaz. “Ne yapabiliriz ki, insanlar hırsızlık yapıyor işte…” diyen bir emniyet müdürünü ne denli hoş görebiliyorsam, Windows’u da ancak o derece hoş görebiliyorum.

Windows serisi işletim sistemlerinde süreç yönetimi iyi değil! İçinde birkaç yüz dizin ve sekiz-on bin dosya bulunan bir disk dizinini (örneğin Windows CD’sinin kopyasını) silmeye kalktığınızda diğer süreçler pratik olarak duruyor. Üstelik sistem silme işleminde “şu kadar dakika kaldı” dediğinde de hiç güvenilir olmuyor. Bir bakmışınız bir dakika var, bir bakmışınız 57 dakika var!

Güvenli değil de ondan…

2000-2003 yıllarında Internet üzerinde dolaşan paketlerin neredeyse yüzde 10’u bir yerleri kırmaya çalışan, bir yerlere virüs bulaştırmaya çalışan paketler oldu. İyi niyetle kurulan bir Xp makinenin Internet üzerinde çarpılmadan dayanma süresi 15 dakikaydı. Bu rezaletin tek nedeni, Xp’nin standart servislerinin hepsinin açık olarak kurulması. Xp’nizi kuruyorsunuz, bilgisayarınız sanki bir ISP makinesi gibi her türlü servisi verir durumda… Kullanıcıların haberi bile yokken makine aslında bir web sunucusu olarak hizmet veriyor. Kullanımı kolay olduğu iddia edilen bir işletim sisteminde kullanıcı bu servisi kapatmanın yolunu bulana kadar olan oluyor. Oysa servisler baştan kapalı olsa ve ne yaptığını bilen kullanıcılar, bunları gerektikçe açsa daha güvenli ve akıllıca olmaz mıydı?

Bunun iki açıklaması olabilir:

* güvenlik, Microsoft’un umurunda değil; veya
* servisleri kapatamıyorlar çünkü diğer bazı işlevler buna bağlı.

Her ikisi de kötü!

Bir Windows bilgisayarı tam olarak koruyabilmek için başka üreticilerin ürünlerine gereksinim duyuyorsunuz. Her ne kadar Windows’un yeni sürümlerinde adı “Firewall” olan işlevler varsa da, bilinmeyen(!) bir nedenle insanlar ve kuruluşlar ZoneAlarm, Norton Firewall gibi ürünler kullanmak zorunda kalıyorlar. Ya da işi kökünden halletmek için ağın girişine adam gibi bir Firewall makinesi kuruyorlar. (Hiç Windows işletim sistemiyle çalışan Firewall makinesi veya yönlendirici (router) gördünüz mü?).

Diyorlar ki, herkes Windows makinelere saldırdığı için kırılma oranı yüksekmiş. Hiç alakası yok! Özel bir bilgisayara saldırıldığında bu doğru olabilir ama son yıllardaki saldırılar hep genel saldırı oluyor. Virusler ya da Worm’lar IP numaralarını sıradan arttırarak deniyorlar. Nitekim, benim makineme hergün yüzlerce (bazen binlerce) saldırı geliyor. Çoğunun farkına bile varmıyorum.

Outlook’a bile güvenemiyorsunuz!

Eğer kurulduğu şekilde kullanırsanız, gelen geçen her virüs, Outlook’un aslında hoş ama gerekli de olmayan özellikleri yüzünden sisteminize bulaşıyor. Güvenlik düzeyini arttırırsanız, e-posta ekindeki dosyaların varlığından haberdar bile olmuyorsunuz. Yayıncı dostum Mustafa Aslantunalı, kendisine gönderdiğim dosyaları almadığını, mesajlarımın ekinde herhangi bir dosya olmadığını söyleyip duruyordu. Sonunda dosyaları web alanına koydum, o çekti aldı. Bir kaç gün sonra anlaşıldı ki, Outlook, mesaj ekindeki dosyaların uzantısını beğenmeyip Mustafa’dan gizliyormuş. Outlook’u bizim bürokratlar yazdı herhalde…

IE’ye hiç güvenemiyorsunuz!

SUN Microsystems’dan intikam alma amacıyla artık Java yüklü gelmiyor. Kullanımı kolay olması gereken işletim sistemine Java’yı sonradan yüklemeniz gerekiyor.

IE’yi sürekli güncel tutmazsanız MS sayfalarındaki Javascript kodlarıyla bile başınız derde girebiliyor. İyi hoş da; IE’yi güncel tutmak demek para harcamak demek…

IE, sadece web tarayıcısı olmayıp, sistemin de tarayıcısı olduğu için web tarayıcınızı güncellerken bir sorun çıkarsa ( ki çok sık çıkıyor) bilgisayarınız dağılıyor. Hadi işin yoksa baştan kur.

Microsoft’a güvenemiyorum

Bir yazılımda hatalar olması doğaldır; hele işletim sistemi boyutlarında bir yazılımda binlerce hata olması doğaldır. Ancak bu hataların düzeltilmesini beklemek de bir o kadar doğaldır. Ortaya çıkan bir güvenlik açığının düzelmesi için aylarca bir sonraki servis paketini beklemek bana garip geliyor. Son aylarda servis paketi yerine yama sistemine geçtiler ama dağıtılan yamaların kapatması gereken gedikleri kapatmadığını, uygulanan yamaların sistemi tamamen göçerttiğini görmek beni dehşete düşürüyor.

Microsoft’un para kazanma yöntemleri de çok vahşi ve sık sık genel ahlak kurallarına uymuyorlar. Üçüncü parti şirketlerin fikirlerini ve ürünlerini satın alacakmış gibi davranıyorlar. Konuyla ilgili herşeyi öğrenip, şirketle ilişkilerini kesiyorlar. Sonra da o fikir veya ürünü kullanıyorlar. Farkedilirse de 300-500 milyon dolar tazminat verip işlerine devam ediyorlar. Yakışmıyor…

Msn’de “Linux” diye arama yapıyorsunuz, karşınıza ilk gelen linkler “Migrating from Linux to Windows 2003”. “Alternatives to Linux-Apache, Php” anlatıyor. İnsaf!

Msn’e Opera tarayıcısıyla giriyorsunuz sayfalar eksik çıkıyor. Opera’ya “kendini karşı tarafa MS-IE tarayıcısı olarak tanıt” diyorsunuz, sayfalar düzeliyor. Sunucudaki kodda “if browser == ‘Opera’ ” diye bir deyim var demek ki… Yazık!

UNIX’ten uzak durmak için bahane uyduranlara yanıtlar
“UNIX’le bir sürü şeyi yapamazsın” diyorlar

Yooo… Her işimi yapıyorum. Belki de bilgisayar oyunlarına hiç ilgi duymadığım içindir ama uzun yıllardır hiç kendi işlerim için Windows ya da MS-Office kullanmak zorunda kalmadım. Kullanmak zorunda olan da pek az insanla karşılaştım. Office-Xp Professional kullananların yüzde doksan beşi, işlerini aslında WordPad ile yapabilecek insanlar. Ülkemizde Excel’in yeteneklerinin yüzde 20’sini kullanabilenlerin sayısı iki-üç bin kişiyi geçmez (kitap satışlarından belli).

Sonuç olarak Linux + Open Office + Mozilla ile her işimi son derece rahat, güvenli bir şekilde yapabiliyorum.

Üstelik ister evden, ister başka bir ülkeden bilgisayarımı kullanabiliyorum; hem de ofiste çalışırken nasıl bir düzende çalışıyorsam, uzaktan da aynı ekran düzeniyle çalışıyorum. Windows işletim sistemi kullanan ve Windows sunucu yöneten meslekdaşlarım ikide bir işyerlerine gitmek zorundayken ben sistemimi uzaktan rahatlıkla kullanıyor ve yönetiyorum.

“UNIX zor” diyorlar

Aslında kimse “UNIX zor” demiyor. Hep “UNIX zormuş” diyorlar. Yani bilmeden, denemeden fikir yürütüyorlar. Evet! Yalnızca evinden internete bağlanan, chat yapan ve oyun oynayan bir kullanıcı için UNIX’in zor olduğu söylenebilir. Ne de olsa yeni bir işletim sistemi öğrenmesi gerekir, ama bilgisayar profesyonellerinin “UNIX zormuş” demelerine tahammül edemiyorum.

“UNIX aslında daha pahalı” diyorlar

Evet, bunu diyorlar ama çıkar karşılığında diyorlar. UNIX bilen sistem yöneticilerinin az ve pahalı olduğunu, bu nedenle büyük bir sistemi UNIX üzerine oturtmanın pahalı olduğunu yazan raporlar hep Microsoft finansmanıyla yazılan raporlar. Aslında doğruluk payı da yok değil; UNIX bilen sistem yöneticisi bulmak daha zor ve doğal olarak daha pahalı ama Windows sistemleri yönetmek için çok sayıda sistem yöneticisi gerekirken UNIX ve Linux için bir kişi (hadi yedeğiyle beraber iki diyelim) yetiyor. Windows sistem yöneticileri vardiyalı çalışırken, UNIX sistem yöneticileri akşam 17:30 da evine gidiyor.

Hiç kimse bana UNIX’in Windows’dan daha pahalı olduğunu kabul ettiremez; yıllardır bu işlerin içindeyim. UNIX ve Windows tabanlı sistemlere yapılan yatırımların ne kadar süreyle değerlerini koruduğunu, o sistemleri ayakta tutmak için ödenmesi gereken maaşları, yazılım lisans ücretlerini gayet iyi biliyorum.

“UNIX için destek yok” diyorlar

Hadi canım…. Sanki Windows için işe yarar bir destek var da… Hayatınızda hiç MS destek hattını aradınız mı? Konuşmanın onbeşinci saniyesinde reboot etmenizi, eğer “zaten ettim” diyorsanız, işletim sistemini yeniden kurmanızı ve MS’e ait olmayan programları kaldırmanızı öneriyorlar. Haaaa… Ücretli servis/destek anlaşması yapmak ve adam gibi destek almak mümkün diyorsanız o başka…

Oysa UNIX için 365 (bazen 366) gün, 24 saat ve hangi dilde istiyorsanız o dilde, ücretsiz destek var. Tek koşulu, çalışan bir internet bağlantınızın olması…

Sonuç

Uzun zamandır Linux kullanıyorum. Yapmam gereken ama yapamadığım hiçbir şey yok. Ama benim yapabildiğim birçok şeyi Windows kullanan meslekdaşlarım yapamıyor.

Bilgisayarlarını kolay, ucuz ve güvenilir bir şekilde yedekleyemiyorlar (verileri yedeklemekten söz etmiyorum! Tüm yazılım unsurlarıyla, komple sistem yedeklemekten söz ediyorum.)

Bilgisayarlarını uzaktan denetleyemiyorlar ve sık sık sistem odasına veya ofislerine gitmek zorunda kalıyorlar.

Kelime işlemcileriyle 200-300 sayfalık dökümanlarda çalışmaya; daha genel bir deyişle bellek kapasitelerini zorlamaya korkuyorlar. Bu yüzden hep aşırı yüksek bellekli bilgisayarlarla çalışıyorlar. Lisans sunucusu kuracaksınız; tavsiye edilen bellek 512 MByte; yazıcı paylaşımında kota sistemi kuracaksınız, tavsiye edilen bellek 1 Gigabyte! Kota sistemini 32 Mbyte bellekli, 2-3 GB diskli, 166 MHz eski bir makineye kurduk, oldu bitti. Üstelik bir yıldan fazla bir süredir de (son KGK arızasından bu yana) kesintisiz çalışıyor.

Bilgisayarlarında devamlı bir Anti-virüs programı çalıştırmak zorundalar. Hem performans kaybediyorlar hem de iki-üç günde bir virüs veri tabanı güncellemek gibi bir görevleri var. Birden fazla makineden sorumlu ağ yöneticileri, mesailerinin çoğunu işletim sistemi güncelleme, virüs veri tabanı güncellemeyle harcıyorlar. Yetişemeyince de ya özel yaşamlarından fedakarlık yapıyorlar, ya da işletme maliyetini arttıracak önlemlere başvurmak zorunda kalıyorlar.

Son 3-4 yıldır kırıldığı için yeniden yüklemek zorunda kaldığım tek bir Linux bilgisayarına karşın yüzlerce kez Windows yükledim ya da yüklettim.

Düzgün yedeklenmiş bir UNIX makineyi, dağıldığında yerine koymak üç-dört saatlik bir iş iken dağılan bir Windows makineyi eski haline getirmek en az iki gün alıyor.

İşte bütün bunlardan dolayı UNIX ve Linux kullanıyorum. Linux olduğu zaman, işletim sistemine ve gereksinim duyduğum bir sürü uygulama yazılımına para vermiyorum. Bilgisayarımı kapatmıyorum ve iki üç günde bir reboot etmiyorum. 300-400 günlük kesintisiz çalışma süreleri benim için son derece doğal. Bu rahatlığı bedelsiz elde etmedim elbette… UNIX öğrenmek için çok okudum, kitaplara çok para verdim ama işin iyi yanı ne biliyor musunuz? Yıllardır öğrendiklerimi ve 6-7 yıl önce satın aldığım kitapları hala kullanıyorum.

Etrafımdaki birçok insan, ikide bir işletim sistemi yüklemeyi, ikide bir çakılmayı, virüsleri, bilgisayar kullanmanın doğal bir bedeli sanıyor ve “bu işler böyle yürüyor” diyerek bu ızdırapları büyük bir fedakarlıkla çekiyor. “Bu yaşadıklarınız normal değil, bu ızdırapları çekmenize gerek yok, UNIX kullanın geçer” diyince cevapları hazır: Efendim, standartların dışına çıkamazlarmış, ayrıca UNIX zormuş…

Eh.. Kolay gelsin o zaman...

yazan: Can Uğur Ayfer

Yazar: | Kategori: LinuX
Yorum: 2

Merhaba daha önce şurada SSH Secure Shell kurulumunu anlatmıştık. Şimdide kullanımına deyineceğim.

https://www.hell-world.org/ownz/ssh-secure-shell-kurulumu

SSH Secure Shell Client yazılımının kullanımı:

Secure Shell Client programı Başlat (Start) | Programlar (Program Files) | SSH Secure Shell | Secure Shell Client yoluyla ya da masaüstündeki “SSH Secure Shell Client” ikonu çift tıklanarak başlatılabilir.

“Quick Connect” düğmesine tıklanınca açılan pencerede, bağlanılmak istenen sunucunun adı “Host Name”, kullanıcı adı ise “User Name” kısmına yazılıp “Connect” düğmesine basılmalıdır.

Ekrana gelen pencerede kullanıcı şifresi girilerek sunucuya bağlanılır.

SSH Secure File Transfer Client yazılımının kullanımı:

Secure File Transfer Client programı Başlat (Start) | Programlar (Program Files) | SSH Secure Shell | Secure File Transfer Client yoluyla ya da masaüstündeki “SSH Secure File Transfer Client” ikonu çift tıklanarak başlatılabilir.

“Quick Connect” düğmesine tıklanınca açılan pencerede, bağlanılmak istenen sunucunun adı “Host Name”, kullanıcı adı ise “User Name” kısmına yazılıp “Connect” düğmesine basılmalıdır.

Ekrana gelen pencerede kullanıcı şifresi girilerek sunucuya bağlanılır.

Sunucuya dosya aktarmak için dosya seçilip sağ tıklanınca çıkan menüden “Upload” seçilmelidir. Sunucudan dosya indirmek içinse dosya seçilip sağ tıklanınca çıkan menüden “Download” seçilmelidir.

Yukarı
Yazilar iin RSS aboneligi