2. Dünya Savaşı Eğer Bildiğimiz Gibi Sonlanmasaydı Ne Olurdu?
Turning Point: Fall of Liberty aslında hayli ilginç bir konuya sahip (yapımcı firmanın bu güzel konuyu nasıl harcadığını görmek ise işin en ilginç tarafı). Oyunumuzun konusu alternatif bir tarih üzerine kurulmuş. Herşey 2. Dünya Savaşı’ndan 8 yıl önce yani 1931 yılında Winston Churchill’in bir taksi kazası sonucu ölmesi ile başlıyor ve oyun bize Winston Churchill’in liderliği olmadan Avrupa’da ve tüm dünyada neler olabileceğini anlatıyor. 1940 yılında Almanlar tarafından İngiltere, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Sovyetler Birliği ve Avrupa’nın geri kalan kısmı işgal ediliyor. Almanlar bununla da sınırlı kalmıyor Japonlarla ittifak sağlayıp 1953 yılında Amerika’ya saldırıyorlar ve oyunumuz işte tam bu noktada başlıyor. Turning Point: Fall of Liberty’de New York’ta bir çalışan inşaat işçisi olan Dan Carson isimli karakteri yönetiyoruz (inşaat işçisi acaba nasıl bu kadar iyi silah kullanabiliyor diye soruyorsanız bunu biz de bilmiyoruz, en yakınınızda bulunan bir inşaat işçisine bu soruyu sorabilirsiniz). Carson inşaatta çalışırken karşısında birden Alman zeplinlerini görüyor ve kaçmaya başlıyor. Bu tür tüm oyunların aksine Turning Point: Fall of Liberty’deki amacımız tüm savaşı tek başına kazanmak değil, sadece hayatta kalmaya çalışan bir insanı yönetiyoruz (tabii sadece oyunun başlarında). Oyun boyunca New York, Washington ve Londra gibi şehirlerde dolaşıp Nazi avlıyoruz. Evet, sadece Nazi avlıyoruz başka da birşey yapmıyoruz. Oyunumuz oldukça sığ bir hikaye akışına sahip, hatta hikaye akışına sahip olduğunu söylemeye bile dilim varmıyor. Güzelim hikayeyi bu kadar kötü bir şekilde işleyen bir oyun daha olduğunu sanmıyorum. Ah pardon Soldier of Fortune: Payback’i unutmuşum, gerçi onda hikaye de yoktu ama olsun.
]]>