http://ramazzotty.files.wordpress.com/2008/02/syberia1.jpg

Ah nerde o eski günler. Larry, Broken Sword, Monkey Island gibi çok kaliteli adventureları her zaman görebiliyorduk. Gün geldi, adventure oyunları pek çıkmamaya başladı. Yeni oyun duysak ya FPS ya strateji ya FRP ya da spor oyunları. Tabi durum böyle olunca adventure oyunu duyduğumuzda hemen almak geliyor içimizden. Yalnız çıkan adventure oyunlarının hepsi öyle kaliteli yapımlar değil ama bu yazıda incelediğim oyun çok kaliteli bir yapım. Uzun süren adventure açlığımı fazlasıyla giderdi ve adventure sevenlerin mutlaka oynaması gereken bir oyun.

Oyun sizi öyle bir bağlıyor ki saatlerce başından kalkamıyorsunuz. Bu yazıyı yazmadan önce oyunu bitirmek için tam yedi saat başından kalkmadım (O Koreli genç gibi ölecektim Allah korusun). Sözü fazla uzatmadan oyuna geçelim.

Oyunumuzun konusu şöyle. Biz Kate Walker adında bir avukatız (gerçi oyunda avukatlıktan başka herşeyi yapıyorsunuz o ayrı mevzu). Şirketimiz bizi bir firmayla anlaşma yapmak için Valadilene adlı yere yolluyor. Bu firma Automaton adlı robotlar üretiyor. Tabi anlaşmayı imzalatmak kolay ama bu sırada kötü bir olay gerçekleşiyor. Anlaşma yapmak için gittiğimizde firma sahibi Anna Voralberg’in öldüğünü görüyoruz (ilk demo). Bu anlaşmayı Anna Voralberg’in bir mirasçısına imzalatmamız gerekiyor. Valadilene kentinde yaptığımız birkaç araştırmadan sonra Anna Voralberg’in tek mirasçı olduğunu öğreniyoruz. O da erkek kardeşi Hans Voralberg. Hans Voralberg’i bulmamız gerekiyor. Yalnız yine bir sorun var. Hans yıllar önce bu kentten ayrılmış ve yaptığımız araştırmaya göre onun Sibirya’da herhangi bir yerde olduğunu öğreniyoruz. Bundan sonra asıl maceramız başlıyor.

Oyunun bu konusunu öğrendiğimde konu bana çok zayıf gelmişti. “Ya sadece bir anlaşma imzalattıracağız, ne kadar zor olabilir ki, keşke daha iyi bir konu olsaydı” diye düşünüyordum ama oyunda şunu gördüm. Oyun ilerledikçe yeni detaylar çıkıyor. Mesela bir bölümde Oscar adlı dostumuzun (Automaton) kolları çalınıyor, kolları çalan kişiyi bulduğumuzda bize bu kolları bir şartla vereceğini söylüyor eski bir Rus sanatçıyı ona getirmemizi istiyor (Helena Raminski), Helena’yı buluyoruz (zorlu bir araştırmayla) onu gelmeye ikna ediyoruz fakat bizden sesini düzeltmemizi istiyor. İşte konu böyle derinleşiyor ve çok güzel bir hal alıyor.

Oyundaki bulmacalar da gerçekten çok iyi. Hepsi çok kaliteli tasarlanmış. Ayrıca arada geçen esprilerin de kalite düzeyi yüksek (tabi anladığım 2-3 espri var, yarım yamalak İngilizce’yle o kadar oluyor). İyi İngilizce biliyorsanız diyaloglarlarda eğlenceli vakit geçireceksiniz. Zaten oyundaki diyalogları anlarsanız oyundaki bulmacaları ve diğer olayları çözmek çok kolaylaşıyor eğer İngilizce’niz iyi değilse tam çözümlere talim edeceksiniz. Topladığınız ipuçlarını iyi okuyun ve topladığınız kağıtlardaki rakamları mutlaka kullanın, bir işe yarıyordur. Aldığınız kağıtlardaki resimlere de dikkat edin, özellikle tarih öncesi bir hayvan olan mamut resimlerine dikkat edin, onlar sizi Hans Voralberg’e götürecek.

http://www.armchairempire.com/images/Reviews/pc/syberia-2/syberia-2-4.jpg

Oyunu yalnızca mouse kullanarak oynuyoruz. Mouse’un sağ tuşuyla menümüze bakıyoruz, sol tuşla diğer işleri yapıyoruz (obje alma, konuşma…). Oyunda bir not defterimiz ve bir de telefonumuz var. Not defterinde sorulacak sorular var. Bu sorular oluşan olaylar doğrultusunda genişliyor. Telefonumuz da oyunda çok işe yarıyor. Bir bölümde telefonla annemizi arıyoruz ve aradığımız biri hakkında bilgi alıyoruz bu sayede aradığımız insanın nerede olduğunu öğreniyoruz. Daha başka işlere de yarıyor telefonumuz (faks gibi, faksı patrona çekiyoruz ve anlaşmayı falan istiyoruz). Ayrıca telefon gerçek dünyadaki gibi işliyor. Oyun sırasında bizi sürekli yakınlarımız arıyor (Sevgilimiz, annemiz, arkadaşımız, patronumuz). Bize sürekli nerede olduğumuzu, şu an ne yaptığımızı falan soruyorlar (iş başında bizi sürekli rahatsız ediyorlar, hele patronumuz).

Oyunun teknik detaylarını gelelim. Oyun 2 CD’den oluşuyor. Size oyunla ilgili tek tavsiyem var, eğer hard diskinizde yeriniz varsa oyunu full kurun 1.1GB yer kaplıyor. Full kurarsanız oyun sorunsuz oynuyor. Malum hepimiz kopya oyun alıyoruz eğer minimum falan kurarsanız CD ile ilgili sorunlar çıkıyor.

Syberia bence mükemmel grafiklere sahip bir oyun. 3D Studio Max’in bütün nimetleri kullanılmış diyebilirim. Özellikle mekan tasarımları ve animasyonlar çok güzel. Daha ana menüyü açtığınızda çok tatlı bir animasyonla karşılaşıyorsunuz, (Bir Automaton tekerlek çeviriyor) ordan oyunun ne kadar kaliteli grafiklere sahip olduğunu anlayabilirsiniz. Hem bu güzel grafikler öyle yüksek bir sistem de istemiyor, P3-500, 128MB RAM, 16MB 3D hızlandırıcılı grafik kartınız olsa oyunu mükemmel şekilde oynarsınız. Ben 30-70FPS arasında oynadım oyunu (FPS’yi görmek için é (konsol) tuşuna basmanız yeterli). Oyunun böyle rahat oynamasının sebebi de etraftaki herşeyin birer kaplama olması (bir arkadaşım bitmap üzerinde render demişti bu tekniğe). Bu kaplama olayını şöyle anlatayım; oyunda yerde su birikintileri var, bu su birikintilerinde etraftaki herşeyin yansıması var ama siz suyun üstüne çıkarsanız kendi yansımanızı göremezsiniz eğer o yansımayı görebilseydik o zaman FPS düşerdi. Zaten dikkat edin animasyon gördüğünüzde (kuşların uçması, yel değirmenin dönmesi) FPS düşecektir.

http://linia199.files.wordpress.com/2007/12/syberia-ii-2.jpg

Oyunun müzikleri de çok güzel. Özellikle bir müzik vardı, slow bir müzik. Bence mükemmel. Oyunda herhangi bir görevi yaptığınızda da hafif bir müzik çalıyor, bu sayede görevi doğru yaptığınızı anlayabilirsiniz. Oyunun içindeki diğer sesler de çok iyi (su sesleri, kuş sesleri, dalgalar…). Oyunun seslendirmeleri bir sinema filmi kadar kaliteli zaten adventure oyunları genelde diyaloglarla çözüldüğü için seslendirmelerin çok iyi olması lazım (ya da alt yazıya bakarsınız).

Sonuç olarak Syberia çok kaliteli bir oyun.Kanadalı Microids firması turnayı gözüden vurmuş diyebilirim. Bu aralar adventure oyunu çıkmıyor zaten o yüzden bu oyunu mutlaka oynayın. Güzel grafikleri ve sürükleyici konusuyla sizi bambaşka dünyalara götürecek, kendinizi olayların içinde bulacaksınız ve saatlerce oyunun başından kalkmayacaksınız. Bir de oyunun sonunda çok ilginç bir gelişme oluyor. Kate Walker gerçek yaşantısına mı dönecek (New York’taki hayatına) yoksa Hans Voralberg’in esrarengiz yaşantısına eşlik mi edecek (Sibirya’da)? Oyunu bitirirseniz görürsünüz ama şimdilik bu kadar söyleyeyim de oyunun tadı kaçmasın. Bu oyunu mutlaka oynayın…