PC kullanıcıları PlayStation kullanıcılarını bazen kıskanırlar. O küçücük makineye mükemmel oyunlar yapılır, PS dünyasında salgın şeklinde yayılır ve nedense bu oyunlar donanım bakımından o aleti onlarca kez katlayacak PC’ye uyarlanmaz. Mesela PC kullanıcıları hep Gran Turismo PC’ye gelsin diye beklerler… Gereksiz oyunlar PC’ye uyarlanır bunlar da başarısız olur. Arada da ancak Driver gibi kaliteli uyarlamalar yapılır ve PC’ciler bununla idare eder. Durum böyle devam ederken, Konami ve Microsoft ortaklaşa güzel bir çalışma yaptılar ve 1998 yılında PlayStation için yapılmış olan oyunu PC’ye uyarladılar. İki firma da tüm yeteneklerini ve kalitelerini ortaya koyup Başarılı Uyarlamalar arasına bir yenisini daha eklediler.

Oyunun hikayesiyle başlayalım… Oyunda her türlü koşulda her türlü görevi tek başına başarabilecek Solid Snake kod adlı bir ajanı canlandırıyoruz. Genetik olarak geliştirilmiş bir grup terörist, geliştirilme aşamasında olan Metal Gear isimli bir silahı çalarlar. Bu silahla birlikte tüm dünyaya ve A.B.D.’ye istedikleri anda nükleer bir saldırı düzenleyebileceklerdir. İşte bizim de görevimiz burada başlıyor, ve bu teröristleri etkisiz hale getirmek amacıyla tek başımıza Alaska’ya, teröristlerin gizli üssüne yollanıyoruz.

Solid Snake, yani biz, FOXHOUND adlı özel bir ajan timine üyeyken, uzun yıllar dünyanın çeşitli yerlerindeki çeşitli olaylarda görev almışız. Şimdi başımıza gelen işler de, zamanında FOXHOUND üyesi olan eski ajanlar tarafından açılıyor. Çünkü bu özel olarak yetiştirilmiş anti-terörist ajanlar, şimdi teröristlerin lideri olmuş durumdalar ve aynı isimle (yani FOXHOUND olarak) fakat karşı taraf olarak (yani terörist olarak) işlerine devam ediyorlar

Bu kadar hikaye yeter de artar, kısacası ajan filmlerinin klasik konusu olan rehineleri ve dünyayı kurtarma konusu bu oyuna da konu olmuş. Canlandırdığımız karakter de resmen bir James Bond, hem kırk yılda bir sadece özel görevlerde yer alıyor, hem de biraz çapkın…

Oyun bir film havasında geçiyor, her an araya sizin kontrolünüz dışında görüntüler girebiliyor. Bunun yanında vücudunuza sadece sizin duyup konuşabileceğiniz özel bir telsiz yerleştirilmiş. Bu telsiz yardımıyla da merkezden gerekli talimatları almanın yanında, sıkıştığınız anlarda ne yapmanız gerektiği konusunda yardım da alabiliyorsunuz. İşte bu bölümü de filmin parçalarından biri sayabiliriz. Oynanış da bildiğimiz FPS veya Third Person Shooter’lardan oldukça farklı. Kamera sizi tepenizden çok güzel bir açıyla gösteriyor, çeşitli pozisyonlarda da otomatik olarak değişiyor (Mesela duvara yaslandığınız zaman, duvarın yanındaki koridoru da gösterecek şekilde açı değişiyor).

Böyle kamera oyunlarıyla oyun kolay tutulmaya çalışılmış fakat başta biraz zorlanabilirsiniz, zorlanmasanız bile alışmak vakit alıyor. Ama bu kesinlikle gözünüzü korkutmasın. Çünkü ben başta korktum ve birkaç dakika içinde hata yaptığımı anladım. Oynanışın yadırganmasında en büyük rolü oynayan konu hareket alanınızın ve hareket kabiliyetlerinizin sınırlı olması. 3 boyutlu bir ortamda 2 boyutlu şekilde ilerliyormuşsunuz gibi bir durum var bence oyunda. Yani hangi yöne doğru basarsanız o yöne gidiyor fakat kameranızın baktığı yön hep sabit. Yürüme modu ve koşma modu diye iki seçeneğiniz yok. Snake, ayakta hareket ederse mutlaka koşuyor. Ayakta hareket ederse dedim, çünkü bir de alternatif olarak sürünme modu (crawling) var. Bu sürünme moduyla boyunuzun kurtarmadığı yerlerden geçebileceğiniz gibi, teröristlerden de rahatlıkla saklanabilirsiniz.

Bu bahsettiğim olay sanırım oyunun PlayStation’dan gelmesinden kaynaklanıyor, normalde biz PC’ciler böyle kısıtlamalara alışık değiliz çünkü. Tabi bunun bir avantajı var, o da çok fazla tuşla uğraşmak zorunda değilsiniz. A, S, Tab, CTRL ve 4 yön tuşuyla tüm işleri rahatlıkla halledebilirsiniz. Esas rahatlığı ise 6 veya 8 tuşlu bir gamepad yardımıyla yakalıyorsunuz. Eğer bu şansınız varsa baştan itibaren böyle oynayın, çünkü dediğim gibi başta klavyeden kontrol çok yadırganıyor.

Şimdi bazılarınız “Başta bu kadar yadırganıyorsa, biz oyunda ölmemeyi, öle öle mi öğreneceğiz?” diye sorabilirler. Ben başta bu yöntemi uyguladım, aslında başarı elde edilebiliyor ama bazı noktalarda yetersiz kalıyorsunuz. İşte burada 2 CD’lik oyunun 2. CD’si devreye giriyor. VR Missions (Virtual Reality Missions) adlı bu bölüme, ayrı bir oyunmuş gözüyle bakılabilir. Kendinizi eğitmek açısından bire bir. Ateş etmekten, sessiz davranmaya, sürünmekten roket atmaya kadar birçok konuda 200’den fazla ders ve görev var. Seviye seviye olan bu derslerin zorluğu bazen o kadar artıyor ki oyunu arar hale geliyorsunuz. Ama burada da rahat davranmaya başlayınca, oyunda sizi kimse tutamıyor.

Aynı Thief’teki gibi sessiz bir şekilde ve karanlıktan gitmeniz her zaman yararınıza. Birisini ses çıkarmadan etkisiz hale getirirseniz, diğer teröristler başınıza üşüşmüyorlar, bu olay da bana Commandos’u hatırlattı. Commandos’u oynayanların mutlaka hatırlayacakları düşmanın görüş alanı olayı bu oyuna da yansıtılmış. Radarınızda düşmanın yüzünün dönük olduğu tarafa doğru bir üçgen görüyorsunuz, eğer bu üçgenin içine girmezseniz düşmana yakalanma ihtimaliniz yok. Bir duvarın veya cismin arkasında olup da görüş alanına girseniz bile düşman sizi göremiyor. Bu nedenle oyun standart vur-öldür mantığı içerisinde değil, tamamen dikkate ve stratejiye yönelik ilerlemek zorunda.

Tüm bunlara rağmen, hedefe ulaşmak için önünüze alternatif seçenekler sunulmuyor, onun için de bulunduğunuz ortamda aklınıza gelecek dâhiyane fikirler boşa gitmiş oluyor. Ayrıca oyunu istediğiniz yerde Save edebileceğiniz için, “Tekrar baştan mı başlayacağım?” korkusu olmuyor. Beş zorluk seviyesi olan oyunda, en kolayı seçerek, bu tür oyunlara alışkın olmayanlar bile (mesela ben) çok rahat ilerleyebilirler.

Ben şahsen Metal Gear Solid’in PC’ye bu kadar başarılı aktarılabileceğini düşünmezdim, sanırım bunda yapımcı firmaların büyük payı var. Oyunun konusu güzel, sesler ve müzikler çok iyi düşünülmüş, oynanabilirliği belli bir noktadan sonra rahat, canınız sıkılmıyor ve oyun bir film havası içinde geçiyor. Oyunda takıldığınız yerlerde, merkezden telsizinizle yardım almanız da gerçekten çok faydalı ve güzel düşünülmüş.

Fakat bu kadar güzel şeyin yanında kusur bulmadan da sanırım yapamıyoruz. Oyunun grafikleri bence hiç yakışmamış bu oyuna. Günümüz teknolojisini düşününce, bu oyun 2-3 sene önce yapılmış da yeni piyasaya sürülmüş gibi bir izlenim bırakıyor. En yüksek çözünürlükte bile, görüntü kalitesi çok yüksek değil. Kahramanımızın yüzü, konuşma sırasında hiçbir hareket göstermiyor. Oyunda film diye bir şey de yok diyebilirim, herşey oyunun motoru kullanarak hazırlanmış. Yalnız ben bu durumu çoğunlukla Microsoft oyunlarında görüyorum. İçeriğe, oynanabilirliğe çok büyük önem veriyorlar fakat filmleri unutuyorlar. Belki sesimizi duyarlar da filmleri ve grafikleri daha da güzelleştirmek üzere çalışırlar.

Aradaki konuşmalar, film tarzı sahneler bu kadar uzun olmasaydı sanırım oyun bir veya en fazla iki gününüzü alırdı. Seslerin ve sahnelerin uzunluğundan şikayetçi olamayacağım, çünkü bence bir oyun aldı mı uzunca bir süre oynayabilmek gerekir.

Bu oyun birçok yönüyle beni memnun etti, en çok da hala PlayStation’dan PC’ye kaliteli uyarlamalar yapılabileceğini gördüğüme sevindim. Değişiklik isteyenler için kaçırılmaması gereken bir oyun.