http://image.com.com/gamespot/images/bigboxshots/6/468556_front.jpg

Bugüne kadar dünya savaşlarını konu alan pek çok oyun yapıldı. Özellikle, 2.Dünya Savaşı en çok ilgi göreni oldu. Bilgisayarlarımızda bu savaşları tekrar tekrar onlarca kez yaşadık ve savaşın kaderine birçok kez de biz ortak olduk. Fakat hepsi bizlere aynı imkanı sunduğu için, silahımızla bir görevden başka bir göreve koşuşturuyorduk. Sonuç olarak da bu oyunlar birbirlerini kopyalamaktan başka bir şey yapamıyorlardı. Artık işler biraz değişti. Oyunumuz, World War II: Prisoner of War. İsminden de anlaşılacağı gibi yine 2. Dünya Savaşı’nı konu almakta ama bu sefer farklı olarak, bir anda savaş alanına bizi silahımızla baş başa bırakmaktan çok, savaşın bambaşka bir yüzünü bizlere sunuyor: Savaş esirliğini…

Oyun çok orijinal bir fikir içermekte. Ve güzel bir girişle kontrolleri bize bırakıyor: Amerikan pilotu Kaptan Lewis Stone, yani karakterimiz, casus uçağıyla Almanya’nın üzerinden fotoğraf çekme amaçlı geçerken uçaksavarlar tarafından vurulur ve düşüşe geçer. Hayatını kurtarmak için paraşütüyle aşağı atlar. Ama maalesef düştüğü bölge, bir Nazi Esir Kampıdır ve hapsedilir. Bu noktadan sonra başladığımız oyunda tek amacımız firar etmek. Ama bu hiç de kolay değil.

Oyunda geçmemiz gereken 5 ana bölüm bulunmakta. Bunlar, içlerinde birçok küçük görevlere ayrılıyor. Görevler oldukça çeşitli ve kendilerini kolay kolay tekrarlamıyorlar. Ama hepsi özel bir titizlik ve sabır istemekte çünkü bütün görevler gizlilik ilkesini sonuna kadar içeriyor. Oyunun bir başka ilginç tarafı ise alışıldığı gibi, silaha ve dövüşe yani öldürmeye başvurulmaması.

http://i.testfreaks.com/images/products/600x400/24/world-war-ii-prisoner-of-war-46163.372504.jpg

Bulunduğumuz her kamp günlük bir rutine sahip. Hemen kaçma girişimlerinde bulunmak istemiyorsak bu rutinleri sırayla yaparak günümüzü geçirmek de mümkün. Ama bir müddet sonra bu rutinler oldukça sıktığı için ve yapacak başka bir iş bulunmadığından kendimizi kaçış planları hazırlarken buluyoruz. Kaçarken gereken birçok ekipmana ya gizli bir şekilde hırsızlık yaparak ya da parayla başka mahkumlardan satın alarak sahip olabiliyoruz. Bu eşyalar kampta bize verilen odalarda saklanabiliyor. Ayrıca oyunun kayıt imkanı da sadece buralarda mümkün. Belki sinirleri en çok geren nokta, bu durumdur. Çünkü hiç olmadık bir anda askerler tarafından yakalanabildiğimiz için görevleri birçok kez baştan oynamamız gerekiyor.

Kamplardaki her mahkumla diyalog kurulabilmekte. Tıpkı bir macera oyununda olduğu gibi diyaloglara birden çok seçenek yerleştirilmiş ama bunların değişik seçilmesi, farklı sonuçlara neden olmuyor, hepsi aynı kapıya çıkmakta. Yine de kaçabilmemiz için bu kişiler ve konuşmalar çok önemli. Zaten tüm yapılması gerekenler onlardan öğreniliyor. Görevi aldıktan sonra ise yapacaklarımız bize kalmış. Çünkü oyun bu anda bizlere büyük bir özgürlük tanıyor. Ulaşacağımız noktaya birçok şekilde gidebileceğimiz için bizim en iyisini deneyerek bulmamız gerekiyor. Bu noktada ise harita büyük ölçüde devreye giriyor. Oyun süresince takip edilen harita; bölgedeki tüm askerleri, onların görüş açılarını, kampın giriş-çıkışlarını, kapalı yerlerini vs. gösterdiği için kendi rotamızı çizebiliyoruz. Bu yüzden oyun kolay kolay sıkıcı bir hal almadığı gibi kendini uzun süreler oynatabiliyor.

Gizlilik ve kaçış açısından karakterimizin birçok becerisi var. Yasak bölgelerde çok sessiz yürümesi ve tellerden rahatlıkla atlayabilmesi bunlardan sadece ikisi. Başlarda bunların kontrolleri biraz zor gibi gözükse de bir müddet sonra kontrollere kolay bir şekilde uyum sağlanmakta. Kamera açıları da oynanabilirliği olabildiğince arttırıyor. Genelde adamımızın arkasından takip ettiğimiz oyun geldiğimiz bölgelere göre kamera değiştiriyor. Ayrıca, gerekli yerlerde birinci gözden de etrafı kolaçan etmek mümkün. Tüm bu nedenlerden dolayı oynanabilirlik oldukça yüksek.

Oyunda tanınmış bunca imkana ve kolaylığa rağmen, yapay zeka işleri zora sokuyor. Oyundaki yapay zeka çok yüksek. Tüm esirler kampta hayatlarını devam ettirmeye çalıştığı gibi askerler de bize hayatı zehir ediyor. Çünkü onlar da oradaki görevlerini sonuna kadar yerine getirmekteler. Özellikle kulelerdeki askerleri geçmek çok zor. Tüm askerler, seslere ve kıpırdayan nesnelere karşı müthiş duyarlılar. Yapay zeka neredeyse kusursuz olduğu için askerler bir insan gibi davranıyorlar ama aynı bir insanın yapacağı küçük hataları da yapmaktalar ve bize olanak tanımaktalar. Mesela geceleri uyuyakalmaları veya iki asker karşılaştığında konuşmaları gibi durumlar buna örnek olarak gösterilebilir.

Grafikler, günümüzün oyun standardını yakalamış ama geçememiş. Yüksek çözünürlükte ve ayarlarda yeterince hoş ve kaliteli görüntüler ortaya çıkabiliyor ama bir o kadar da güçlü bir sistem istemekte. Fakat düşük ayarlarda bile görüntüler oyunun ve bizlerin ihtiyaçlarını oldukça karşılıyor. Her ne kadar karakter animasyonları ve modellemeleri biraz başarısız olsa da oyundaki gece, gündüz, ve hava koşulları görüntü bakımından inanılmaz derecede başarılı. Gece olduğunda askerlerin fenerleri, kulelerdeki spot ışıklar, günün yavaş yavaş aydınlanması, kararması ve yağmur gibi birçok efekt müthiş denilebilecek bir şekilde hazırlanmış. Gece, gündüz ve hatta ışık efektlerinin oynanışa bu derece etki ettiği bir oyunda bu kadar güzel hazırlanmış olmaları; oyunun kalitesini arttırmasında büyük bir etken olmakta.

http://www.novomilenio.inf.br/ano02/0210dcd2.jpg

Oyundaki sesler ve müzikler de sorunsuz ve çok başarılı görünüyor. Silahlarla pek bir ilgimiz olmadığı için çevre sesleri direkt olarak dikkatleri üstüne toplamakta. Etrafta olan biten herşeyin sesi duyulabiliyor. Dolayısıyla, yapay zekanın yüksekliği ile bazı durumlarda sesler dikkat edilmesi gereken en önemli şey hale geliyor. Ayrıca, bazı yerlerde yanlışlıkla çarptığımız nesnelerden bile ses çıkması gerçekçiliği arttırdığı kadar, zorluğu da bir tutam yükseltmekte. Karakter konuşmaları oyunda büyük bir yer tuttuğu için bunlara da özel bir çaba sarf edilmiş. Öncelikle karakterimiz olmak üzere çoğu kişinin şakacı ve soğukkanlı bir kimliği var ve oyun boyunca kaliteli espriler duymak mümkün. Bunun dışında kişilerin ırkına göre aksanlarının da değişiklik göstermesi çok hoş olmuş. Yine de askerlerin kelime dağarcığı biraz daha genişletilse çok daha iyi olurdu çünkü sürekli aynı cümleleri tekrarlıyorlar. Müzikler de aynı şekilde çok profesyonelce hazırlanmış. Oyundaki duruma göre sürekli değişen müzik, canlılığı ve tempoyu hiç düşürmüyor.

Teknik özelliklerin bu denli yüksek olmasından ve konunun yeniliğinden dolayı atmosfer, aralarda da belirttiğim gibi çok yüksek. Belki içine biraz aksiyon unsurları konulsa, en azından dövüşmek gibi, tadından yenmeyecek bir oyun olacak. Gerçi, bunca artısının yanında eksiler gözükmemekte bile. Ve türünün yeni bir örneği sayılabileceği için gerçekten oynanması gereken bir oyun…