“20 yıldır cevapsız tek soru kaldı; ne kurtuldu?”, “Korku, güven, gerçek, paranoya.”, “Filmin bittiği yerden asıl terör başlıyor.” The Thing, işte bu sözlerle tanıttı kendini bize. Konu olarak güzel bir film seçilmişti. Fakat akıllarımızda da cevapsız bir soru oluştu; filmden konu alınarak yapılan ve başarı elde edemeyen oyunların aksine, “The Thing”, bu çıtayı yükseltip ismine laik bir yere gelebilecek miydi? E3 2002’deki ilk görüntüler ve yukarıdaki bu sözler sorularımıza cevap verir gibiydi, sanki bilinenin aksine bir iş başarılacaktı ama The Thing pek de bekleneni veremedi.

Kısa bir sürede piyasaya çıktı The Thing. Yapımcıların belirttiği gibi oyunun konusu filmin bittiği yerden başlıyor. Bu aslında iyiye bir işaret. Çünkü oyun tamamen filme bağlı değil, özgür. Fakat maalesef yapımcılar bu özgürlüğü yeterince kullanmamışlar. Oyundaki ilk görev aynı zamanda konunun basit bir başlangıcını oluşturuyor: Kuzey Kutbundaki araştırma merkezinde yolunda gitmeyen bir takım olaylar vardır. Bilim adamları aniden topluca ölmeye başlarlar ve bunun nedeni de belli değildir. Gelen telsiz sinyalleri de karışık ve ürkütücü sesler içermektedir. Bu yüzden üsse bizim komutanlarını yönettiğimiz bir grup askeri araştırma yapmak ve üste neler olup bittiğini çözmek amacıyla yollarlar… Görevlere devam ettikçe konu kendini daha da göstermeye başlıyor.

Oldukça uzun süren bir oyun The Thing. Bölümler uğraşılarak hazırlanmış. Oyundaki görevler birbirine bağlı şekilde devam ediyor. Fakat gidecek ikinci bir alternatif bulunmadığı için görevlere bakılmasa da ilerlendiğinde otomatik olarak onlar da yapılmış oluyor. Yani sıradan oyunlarda hep yapılmış olan “karşına ne çıkarsa öldür ve tek bir yoldan devam et” mantığı bu oyuna oldukça hakim. Görevlerde ilerlemenin hiçbir zorluğu yok gibi. Sadece oyunun çoğunlukla karanlık bölümlerde geçiyor olmasından ve yapılan bazı eksiklerden dolayı yolun bulunamaması gibi problemler çıkabiliyor. Oyuncunun hiçbir şekilde özgür bırakılmaması gibi, bir müddet sonra da görevlerin kendini tekrar etmeye başlaması ile oyun, atmosferini iyice yitiriyor.

Eksiler maalesef bu kadarla bitmiyor. Adamımızın arkasından takip ettiğimiz oyunda kamera açılarında hiçbir hata olmadığından etraf rahatlıkla izleniyor. Fakat kontrollerde büyük eksiklikler bulunmakta. Bunlardan ilki, normal durumda faremizle sadece sağa ve sola dönebilmemiz, yani yukarı ve aşağı bakamıyoruz. Böyle bir durumda silahımızla hedef alamayacağımız için oyuna otomatik hedef özelliği eklenmiş. Düşman yakına geldiğinde otomatik olarak fare hedefin üzerine kilitleniyor ve sadece ateş etmek kalıyor ki, bu da serbestliği dolayısıyla oynanabilirliği çok düşüren bir eksi özellik. Gerçi serbest bakış adlı bir özellikle oyunu adamımızın gözünden izleyebiliyor ve rahat bir şekilde etrafa bakabiliyoruz ama bu özellik açık iken de yürüyemiyoruz. Bunun dışında zıplama gibi bir esnekliğin olmaması da oyunun seviyesini düşürmesinde bir etken daha olmakta. Oynanabilirlik konusunda başka bir problem bulunmamakta. Kullanılan onlarca ekipmana ve silaha hatta yanımızdaki askerlere ara yüzlerden kolaylıkla ulaşılıyor. Her oyunda olmazsa olmazlardan olan kayıt özelliği ise böyle bir oyunda sinirleri son seviyeye çıkartabiliyor. Çünkü oyunda gelinilen nokta istenilen zamanda kaydedilemiyor. Ancak belirli bölgelerde bulunan kayıt cihazlarından oyun kaydediliyor. Her ne kadar bu özellik oyundaki gerilimi arttırmak için yapılmışsa da hiç de başarılı olmamış. Çünkü bu durum oyunu zorla dakikalarca oynatma durumunda bırakıyor ve gitgide akıcılık yok olup sıkıcı bir hava yer alıyor. Kısacası şöyle bir bakıldığında The Thing çıtayı yükseltmediği gibi olanları da götürüyor.

Artı özelliklere gelirsek… Yapay zekanın yüksek seviyede olması işleri zorlaştırabiliyor. Yaratıkları yakmaya çalışıldığında anında kaçmaları ve yanan bir yere asla gelmemeleri güzel nitelikler. Yanımıza alabileceğimiz dört asker de ellerinden geldiğince yardım ediyorlar. Fakat onların da bir iki kusuru yok değil. Uzun yollarda kaybolmaları ve yolları tıkayıp çatışma anında ateş edecek yer bırakmamaları bunlardan en göze batanları. Ama düşman taraflarında da aynı sorunlar oluyor. Çarpışacağımız bir diğer düşman topluluğu ise askerler. Askerler oyunda bulunan yapay zekayı sonuna kadar kullanıyorlar. Ekip çalışması yapmaları, tek tek değil de grup halinde saldırmaları, gerektiğinde kaçmaları bunun ispatı. Ayrıca seslere karşı da oldukça duyarlı olduklarını belirtmek lazım.

Görüntüler Geforce 4 grafik kartlı bilgisayarları zorlayıcı nitelikte yapılmamış aksine düşük sistemlerde bile rahat çalışabilen basit ve yumuşak ama hoş grafikler tasarlanmış. Hatta yüksek çözünürlüklerde görüntüler oldukça kaliteli olabiliyor ama grafik açısından da hiçbir yenilik vermiyor. Üstüne üstlük grafiklerin donuk olması engellenememiş. Bu da biraz oyundaki fizik kurallarından kaynaklanmakta. Etrafta önceden hazırlanmış araç-gereçler hariç hiçbir şey ile etkileşime geçilmiyor. Ve çevredeki nesneler silahlara karşı hiç yanıt vermiyor, oldukları yerde sabit duruyorlar. Oyunun karanlık havası oldukça iyi oturmuş. Modellemelerin başarılı oldukları söylenebilir. Özellikle silah efektleri güzel hazırlanmış. Ara sahneler aynı grafik motoru ile yapılmış olsa da izlenmesi zevkli, çünkü bir anda oyundaki donuk hareketler yerini hızlı, aktif hareketlere bırakıyor ve keşke tüm oyun böyle olsa dedirtiyor.

Sesler oldukça kaliteli ve tamamen yerinde kullanılmış. Bu nedenle de atmosfere katkısı büyük. Silah sesleri olsun, yaratık sesleri olsun, tüm sesler iyi seviyede. Fakat oyun içinde ara sahneler dışında hiçbir diyalog olmaması canlılığın düşmesine neden olmuş. Ortam sesleri oyuna güzel bir şekilde adapte edilmiş. Dışarıda geçen bölümler soğuk hissini insana verebiliyor. Müzik ise vasatın üstüne çıkamamış hatta yok denilebilir. Arada sırada çalan kısık müzik gerilimi arttırmak için yapılmışsa da hiç yeterli olmamış.

Atmosfer bu kadar eksiye rağmen iyi seviyelerde. Bu oyundaki karanlık temasının iyi işlenmesinden kaynaklanıyor. Karanlıktan üzerinize atlayan veya koşarak gelen bir yaratık oldukça gerilim yarattığı gibi, oyunda sürekli böyle bir gerilimle ilerlemek atmosferi iyice yükseklerde tutuyor. Ayrıca kaliteli seslerin atmosfere eklenmesi ile de etraf şenlik oluyor.

Çok oyunculu oyunların rekabeti söz konu olan bir dönemde bunun gibi aksiyon-gerilim tarzı bir oyuna çok oyuncu desteği eklenmiş olsa The Thing çok daha uzun bir süre gündemde kalabilirdi.

Son söz olarak ne denebilir? Bu oyuna biraz daha çaba sarf edilmiş olsa, olanlarla yetinip hemen piyasaya bir oyun sürmek amacı ile değil de, yeni bir şeyler üretme amaçlı hazırlanmış olsa idi, oyun şuan ki bulunduğu durumundan çok daha iyi olurdu ve “The Thing” ismi de hakkettiği yere gelirdi. Aynı zamanda ilk kez bir filmin oyunu şeytanın bacağını kırmayı kıl payı kaçırmış olmazdı. Tabi yine de filmlerin oyunları kategorisinde birinciliği “The Thing”e vermek yanlış olmaz. Oynanması, en azından göz atılması gereken bir oyun…