“N.Y.P.D, Hollywood filmlerinde hep duyduğumuz en meşhur Amerika Polis Departmanlarından biri. Max Payne, oyunumuzun kahramanı, otuz – otuz beş yaşlarında, uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü yakışıklı bir polistir. Hayatında bir çok badire atlatmış; iki sene önce çocuğunu ve karısını kaybetmiş, bu ölümlerin acısıyla kızgınlık ve nefretle gidip çocuğunun ve karısının katillerini tek tek kurşuna dizme işi ile uğraşırken iş arkadaşlarıyla, yani polislerle başı belaya girmiştir. Fakat bunların hepsini atlatmış, akıllanmış, uslanmış ve tekrar işinin başına dönmüştür. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, çocuğunun ve karısının acısı gün be gün kalbini acıtmakta, iş hayatı dışında sefil bir hayat sürmektedir, evi dağınık ve düzensiz, psikolojik durumu yaşadıklarından dolayı berbat durumdadır. Devriye arabasıyla gezerken telsizden duyduğu bir mesajın ardından olay yerine en yakın polis olarak bir fabrikaya gider. Telsizden gelen mesaja göre, fabrikadan silah sesleri gelmiştir. Fabrikaya varır ve destek kuvvet isteyerek içeri girer.” Evet oyunumuz bu şekilde başlıyor. Başında kısa bir girizgah bölümü var orayı anlatırsam oyunun tadı kaçar anlatmayayım size sürpriz olsun :).

Oyunun türü, birinci oyundan da hatırlayacağınız gibi “Third Person Shooter (TPS)”. Hızlı kahramanımız Dedektif Max Payne yukarıda da anlattığım gibi bir telsiz mesajı üzerine olay yerine gider. Burada gördüğü temizlik şirketinin elemanları bir adamı öldürmüşlerdir. Bunları kovalarken bir asansör girişinde, birinci bölümdeki kahramanlarımızdan biri olan Mona Sax’le karşılaşır. Hatırlarsınız, birinci oyunda RagnaRock Club’da, Jack Lupino’yu öldürdükten sonra Max’le birbirlerine silah çektikleri bayan. Bu bayanın içkisine karıştırdığı “Valkyr” olarak adlandırılan uyuşturucu sonucu avlanmıştı. İşte bu bölümde bir öncekindeki “Yuva Yıkan Kadın” karakteri ortadan kalkmış, Mona Sax olaya ağırlığını koymuştur. Max’in de önceden Mona’ya karşı hisli olmasından ötürü birbirlerine aşık olmuşlardır. Oyunun adındaki “Noir Love Story” olayı da buradan gelmektedir. Birbirlerine destek olmak için aynı davaya baş koymuşlardır. Mona, olayların iç yüzünü bildiği için, oyun genelinde Max’e yardım etmekte ve suç dünyasını farklı bir bakış açısından görmesini sağlamaktadır.

Oyunun oynanışı çok güzel, diğer TPS ve FPS oyunları gibi bir klasik sol elde klavye, sağ elde fare şeklinde kurulmuş. Klavye kontrolleri alışılagelmiş TPS ve FPS tuş kombinasyonlarından oluşmaktadır. Daha önce FPS ve TPS oynadıysanız, bu oyunu oynarken problem yaşayacağınızı sanmıyorum. Bir de oyunda bir sürpriz var; oyunun bazı bölümlerini Mona Sax olarak oynuyorsunuz. Bu bence gerçekten iyi düşünülmüş bir olay, çünkü her ne kadar kahramanımız Max Payne olsa da oyuna biraz yeni tatlar katmak güzeldir. Ayrıca, oyun yapımcıları kesinlikle bu olayı düşünürken bayan vücudunun estetiğini ve narinliği ön plana çıkarma çabası göstermişler. Birinci bölümdeki gibi yine ara bölümler var. Max’in rüya gördüğü bölümler. Birinci bölümdeki kandan ipin üzerinde yürüdüğümüz, deliler gibi dolanıp evimizin oturma odasını aradığımız bölümler. Burası daha güzel ve etkili olmuş. Önceki bölümdeki sıkıcılık ve monotonluğu gidermeyi başarmışlar. Bu bölümde, ara çizgi roman tadındaki bölümleri çok uzun tutmuşlar. Beklerken sıkılabilir hatta geçebilirsiniz bile. Konuşmalar dışında çok fazla boşluk ve ara efekt kullanmışlar. Bunlar, bu tip bir uygulama için can sıkıcı ve uzaklaştırıcı şeyler. Ne kadar hikayeye ilgi duysanız da sonucunda bu oyunu oynamanızın sebeplerinden biri de aksiyonun ve maceranın cezbedici güzelliği.Bu tip oyunların çok büyük kitlesi heyecanlı ve sabırsız olduğu için, bir açıdan, bu uygulamanın uzun tutulması bazen oyuncuyu soğutacak derecede etkiler.

Oyunun grafikleri, bu aralar elime geçen oyunların en iyilerinden biri. Tamamen gerçeğe yakın olmuş ve uygulamalar mükemmel. Videolarda karakterlerin konuşmaları ve ağız hareketleri seslerle tam senkronize edilmiş durumda. Bence, bu bir videonun havasını vermek için birebir bir yöntem. Grafiklerde son teknolojiler kullanılmış ve üzerinde özenerek çalışıldığını anlatan bir oyun. Dokuların kullanım alanları ve uygulamaları gerçeğe çok yakın. Bu, zamanımız insanlarının sanal ortamda gerçekliği aradığı zamanlarda,insanların dikkatini ve ilgisini büyük derecede cezbedecek bir yöntem. Fakat hala eski Max Payne’den kalıntılar var. Mesela Max Payne’in kıyafeti aynı tarzda; gömleği, uzun pardösüsü veya gri takım elbisesi. En azından renklerde veya modellerde değişiklik yapabilirlerdi. Max Payne bizim eski Max Payne. Kıyafetleri de önceki oyundan kalma. Bu ne kadar ince bir ayrıntı olsa da değişik bir şeyler yaparken eskiye bağlı kalmak, her konuda geçerli olduğu gibi oyunlarda da gelişme sürecini yavaşlatır ve engeller.

Etrafımızdaki ortamın (sokaklar, binalar v.b) New York kentinden alınma ve gerçeğe çok yakın olduğu söyleniyor. Patlama efektleri çok güzel. .Bina sallanırken bunu hissedebiliyorsunuz. Sadece bina sallanıp karakterimizin dümdüz yürümesi gibi bir olay söz konusu değil. Adamlar yanarken gerçekten can çekişme sesleri geliyor. Kendilerini yere atıp ölmüyorlar, yerde bir süre can çekişiyor, bağırıyor ve daha sonra ruhlarını teslim ediyorlar. Bu ne kadar canice veya rahatsız edici olsa da, bu tip oyunlarda böyle sahnelere rastlamak alışılagelmiş, hatta ve hatta bunlar aranan sahneler olmuştur.

Seslere gelince… Bilirsiniz çoğu oyunun müzikleri, genelde atmosferi belirleyici nitelik taşırlar. Max Payne’de de aynı şey geçerli. Ortamın havasını oyuncuya hissettirmeyi başarmışlar. Mona Hanım’la yakınlaşırken veya romantik bir ortama girdiğinizde müzik yavaşlıyor, minör tonlar giriyor ve insanın içini bir parça hüzün ve duygu kaplıyor, ya da birilerinden kaçarken veya birilerini kovalarken çok hızlı, yürek kabartan, insanın içinde hapsolmuş duyguları ortaya çıkaran bir müzik başlıyor. Müziklerde yine birinci bölümde olduğu gibi keman enstrümanı ağırlıklı olarak kullanılmış. Bu hem oyuncunun oyun üzerindeki etkisini, hem de oyunun oyuncu üzerindeki etkisini direkt etkileyen bir olgudur. Ciddi ve iyi oyun yapımcıları bu tip şeylere özen göstermektedirler. Bir örnek vermek gerekirse Hitman 2 : Silent Assasin’in ara yüz müzikleri kullanılırken kesinlikle oyunun amacı ve konsepti doğrultusunda kullanılmış ve oyun müziği yönünde verilebilecek iyi örneklerden bir tanesi. Çok güzel ve gizemli bir klasik batı müziği havasında bir senfoni orkestrasınca yapılmış bir parça kullanılmış. Max Payne2’de de yine eski MP1’deki Theme (Tema Müziği) kullanılmış ve oyun içi müzikler oturup dinlenmeye değer.

Oyun bittiğinde değişik bölümler kullanıma açılıyor. Kendinizi süreye karşı yarıştırabilir veya oyunun bazı hayran kaldığınız ya da kafanıza takılan bölümlerini Level Jump ile tekrar tekrar oynayabilirsiniz. Aslında Max Payne 2’yi incelemek ve onun hakkında yazı yazmak gerçekten çok zor bir iş. Ne de olsa insanların kafasına oturmuş bir Max Payne konsepti var, eski konsepti koruma çabası içinde olmak ve yeni oyundaki yenilikleri sizlere sunmak zor bir iş. Sonuçta, Max Payne oyun dünyasında tartışmalara yol açmış çok tutulmuş oyunlardan bir tanesi.