Ground Control 2 oyun sitelerine ilk olarak 99’larda düşmüştü. O zamanlar Sierra bu oyunu piyasadaki en iyi görüntülere sahip olarak tanıtıyordu. Aradan 5 sene geçmiş olmasına rağmen bu durumun çok da değişmediğini söyleyebilirim. Şu an için tartışılabilir olsa da Ground Control 2 halen piyasadaki en iyi görünen RTS bence. Ünite modellemelerinin ve arazilerin aşırı detaylı olması GC2’nin türdaşları arasında daha gerçekçi ve güzel görüntülere sahip olmasını sağlamış. Yine de ağzı açık bir soru var, içinin doldurulması gereken: Acaba nasıl oynanıyor? Sonuçta herkes sadece güzel gözüktüğü için 70 milyon bağışlamak istemez; oyunun iyi oynanması da gerekir.

Ground Control 2, ilkinin hikayesinin bittiği yerden başlıyor. NSA (Kuzey Yıldızı İttifakı [yani NATO değil]) ve Impler birbirlerinin boğazlarını sıkmaya devam ediyorlar. Fakat yeni oyunda, ortama yeni bir oyuncu katılıyor: göçebe bir uzaylı ırkı olan Vironlar. Oyuncular gelecek vaat eden genç bir NSA ordu kaptanını Başkomutanlığa kadar uzanan yolunda yönlendiriyorlar.

Hikaye üzerinde daha çok durmak gereksiz. Genel olarak bakıldığında oldukça klişe bir ilerleyişe sahip olduğunu söyleyebilirim. Biraz uzaylı, büyük güçlere sahip eski uzaylı kalıntılarıyle karıştırılarak yapılmış, bugünlerin bilimkurgu rts’lerinde alışık olduğumuz birçok motife sahip. Böylesi orjinal olmayan hikayenin yanı sıra, GC2’de bir video oyunu için bile aşırı sırıtan zayıf diyaloglar mevcut.

GC oyunlarında kaynak yönetimi diye birşeyin olmadığını hatırlatayım. Bu oyunlar aksiyon tabanlı strateji yapıyorlar. GC2’de de oyuncular belli sayıda ünite ile başladıkları oyunda sayıca artmak için iniş sahalarını ele geçirip yardımcı kuvvetler taşıyan uçakları çağırıyorlar. Aksiyon üzerine inşa edilmiş oynanışa sahip bu oyun. Strateji elementleri, ünitelerin ikinci modlarının kullanılması, önemli noktaların alınması, düşmanın hareket sahasının daraltılması oyunda büyük önem arzediyor. Ek olarak Vironlar (ikinci kampanyada yöneteceğiniz) daha güçlü ve daha çok özelliklere sahip üniteler elde edebilmek için ünitelerini birleştirebiliyorlar.

Bunlara rağmen, çoğu zaman GC2 planlama ve taktik manevralardan çok, çatışmalardan ibaret. Hızla tepki vermek ve emirlerinizi verirken klavye kısayollarıyla ünite modlarını ayarlamak galibiyette anahtar görevi görüyor (eğer siz de buna taktik stratejiler adını veriyorsanız, size kalmış, bence değil). Burada benim asıl ilgimi çeken şey, her ünitenin son detayına kadar özenle modellenmiş olması. Mesela düşman kara askerini el bombasıyla patlattığınızda cesedi havaya fırlayıp parçalara ayrılıyor, alanı kan kaplıyor ve sonunda da havadan bir çift bot düşüyor. Savaş esnasında işe yaramasa da sonuna kadar zoom yaptığınızda bu 3d motorun potansiyeli hakkında biraz bilginiz oluyor.. Çok iyi fiziksel modellemelere sahip bir oyun.

Fakat yine de bu kadar mükemmel görüntülere sahip olması oyuna dezavantaj da getirmiyor değil. Oyunda yaşadığım en büyük sorun başta takım AI’si ve genel olarak da AI’si idi. Her ünite kendi çatışma farkındalığına sahip. Yani, bazı oyunlardaki gibi düşman ateş ederken belirlediğiniz yolda yürümeye çalışmıyor üniteleriniz. Tankınız bir A noktasında bir B noktasına gitmenizi emrettiğinizde, yolundaki düşman askerlerinin direkt üstüne sürüyor ve durup onlara ateş etmeye başlıyor. Bu da ünitelerinizin gönderdiğiniz yere gitmelerini engelliyor.

Aslında oyundaki arazilerin aşırı detaylı olması ünitelerinizin yol bulma konusunda biraz sorun yaşamalarına sebebiyet vermekte.

Sonuçta bazı düşman AI davranışlarının iyi ayarlanmamış olduğu hissediliyor. Bazen sniperlarla güvenli bir uzaklıktan onları indirmenize rağmen, kalabalık huzurlu bir biçimde bekliyor. Ya da düşman hava üniteleri askerime ateş edemeyecekleri, ve askeriminiz onlara ateş edebileceği durumlarda dahi askerin başından ayrılmayıp, patlatılmak üzere havada duruyor. Bu ve bunun gibi AI problemleri oyundan zevk almayı engelliyor.

Yine de açık arazide savaş kızıştıkça çarpışmaların şiddeti AI kodunun kötülüğünü örtüyor. Nihayetinde eğlendiren bir oyun olmuş. Acayip görüntüler, ışıklandırmalar, gölgelendirmeler, etrafta uçuşan bir sürü parçalar ve çeşitli ve detaylı haritalar bir strateji oyunu için en çok eğlendiren unsurlardır ve bu oyunda fazlasıyla bulunuyorlar. Özellikle haritaların hiç biri benzerlik hissi uyandırmıyor ve iyi bir oyun atmosferi sağlıyor. Gerçek zamanlı hava efektleri savaş alanına gerçekçiliği getiriyor.

Oynamayı eğlenceli kılan bir neden de dinamik ve iyi düşünülmüş görev dizaynı. Görevler ilgiyi üst düzeyde tutuyor ve ilerlemenizi sağlıyor.

GC2’nin uzun süren tek kişilik oyunun (iki kampanyadan oluşuyor, NSA ve Vironlar) yanında oyun aynı zamanda Lan ve CO-OP çok kişili oyun desteği sunuyor. Çok kişili oyun desteğinin pek de tutulacağı sanmamama rağmen, 70 kağıdın içinde bu özelliklerin de bulunuyor olması güzel.

İlk oyunu kötüleyen problemlerin (yol bulma ve AI sorunları gibi) bu oyunda yine ortaya çıkmış olduğunu görmek aslında üzücü. İlk oyunu sevmemi sağlayan özellikler (oyunun nasıl gözüktüğü ve düzgünce çalışması) aynen bu oyunda kendini gösteriyor. Ground Control 2 eğlenceli bir strateji sunuyor. AI rutinleri ve “değerli” strateji elementleri hakkında söyleyecek bir şeyim kalmadı, fakat mükemmel haritalar ve iyi sağlanmış savaş alanı atmosferi, eğlenceli ve dinamik görev dizaynı ile birleşince ortaya siz bitirene kadar başından ayrılamayacağınız bir oyun çıkmış. Yine de herşey oynamak istediğiniz strateji türüne bağlı.