[Resim]

Oyun yapımcılarının özgün yapıtlar ortaya koymaya çalıştığı, elde ettikleri kazanca dikkat ettikleri kadar, oyuncuların eğlenmesini de önemsedikleri yıllarda ortaya çıkmıştı Anno serisinin ilk oyunu olan Anno 1602. Gemilerle özgürce dolaşmanın, keşfetmenin ve ticaret yapmanın keyfini çıkartmıştık. 1602 oldukça güzel eleştiriler almış ve bunun üzerine yapımcılar daha sonra Anno 1503’ü piyasaya sürmüşlerdi. Bu arada seride kendine sadık bir oyuncu kitlesi oluşturmayı başarmış, güzel satış rakamları yakalamıştı. Oyunun takipçileri Anno 1503’ten sonra yeni bir Anno için beklemeye başladılar ve geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan, Anno 1701 ile bu bekleyiş mutlu bir şekilde sonuçlandı.

Kaptan, Palamut Ne Zaman Çıkar?

Anno 1701’in menüsü ile karşılaştığımızda gördüğümüz üzere oyun bize serbest takılabileceğimiz bir mod ve farklı zorluk seviyeleri olan on görev sunuyor. Bence bunlardan herhangi birini seçerek oyuna başlamadan önce, oyunun bize öğretildiği “tutorial” kısmına bir göz atın. İyi hazırlanmış bu alıştırma görevleri bizi sıkmadan, oyun hakkında bilmemiz gerek her şeyi bize öğretiyor.

Anno 1701 adından da anlaşılabileceği gibi 18. yüzyılın başlarında başlıyor. Serbest takıldığımız modda ilk yapmamız gereken şey önce evler kurup, daha sonra bu evlere yerleşenlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak. İnsanlarımızın temel ihtiyaçlarını evlere tıklayarak görebiliyoruz. Bu ihtiyaçlar; yemek, giyecek ve inanç gibi ihtiyaçlar. Temel ihtiyaçları ne kadar iyi karşılarsak insanlarımızın yüzü o kadar gülüyor ve o kadar da fazla vergi vermeye yanaşıyorlar. Bu yüzden müşterilerimiz olarak nitelendirebileceğimiz insanlarımızın ihtiyaçlarını önemsemeli ve onlara iyi hizmet götürmeliyiz ki bizimde kasamız para görsün. Ama insanoğlunun doğasında varolan hep daha fazlasını isteme dürtüsü burada da yakamızı bırakmıyor. Rahat yüzü görenler, oyunda lüks olarak nitelendirebileceğimiz alkol, tütün, çikolata, eğitim gibi şeyler istemeye başlıyorlar. Zorluk seviyesi düşük olduğu zaman bu ihtiyaçlarını karşılamakta pek zorlanmıyoruz, ama yüksek zorluk seviyesinde bu istekleri karşılamak için harcadığımız efor oldukça yüksek oluyor. Tabii biz bu ihtiyaçları karşıladıkça elimize paradan başka şeyler de geçiyor. İnsanların istediklerini verdikçe sosyal seviyeleri yükseliyor ve bunun neticesinde de yapabileceğimiz binalar ve ürettiğimiz ürünler çeşitleniyor.

Jack Sparrow Tozunuzu Yutacak

Gemimizle uçsuz bucaksız mavi sularda dolaşıp, yeni adalar keşfetmek, Anno 1701’in en güzel yanlarından biri. Keşfettiğimiz bu adalar, daha önce başka biri tarafından sahiplenilmedi ise bu adalara ambar kurabiliyoruz ve bu vesileyle bir adada üretemediğimiz ürünü başka bir adada üretip, ekonomimizi daha iyi noktalara götürebiliyoruz. Bu adalarda ürettiğimiz ürünler tahmin edebileceğiniz gibi gemi vasıtası ile bir adadan diğerine aktarılabiliyor ki, bu da gerekli malzemeler olmadığı için bir adada kuramayacağımız tesisin kurulmasına imkan tanıyor.

[Resim]

Tam 5 sene önce bu vakitlerde tanışmıştık Anno 1602 ile. Sid Maier’s Colonization’a benzerliği ile oldukça dikkat çekmiş ve Avrupa’da kısa sürede, en çok satanlar listesine adını yazdırmıştı. Koloniler kurup, gemiler ile ticaret yapıyorduk. Kolay ara yüzü sayesinde tüm işlemlerimizi küçük birkaç tık ile halledebiliyorduk. Daha sonra Anno 1503 piyasaya sürüldü. Beğenilmesine karşın seriye pek bir yenilik getirmediği için, yüksek puanlar alamadı ama Avrupa’da yine çok satıldı. Ülkemizde ise, hakkı yenilen oyunlar listesi yaptığımızda başlarda bulunacak olan Anno acaba bu sefer kendini Türk oyunculara tanıtabilecek mi?

Kolonileştiremediklerimizden misiniz?

Oyunu ilk açtığımızda karşımıza gelen sade menüden Tutorial, Single Player ve Multiplayer gibi başlıklar dikkatimizi çekiyor. Eğer Anno serisine yeni başlayacaklardansanız Tutorial’ı mutlaka oynayın, yapımın kritik noktaları hakkında bilgi veriyor. Singleplayer mod’unda ise 2 farklı seçenek var. Birincisi size verilen görevleri yapmak, diğeri ise özgür takılmak. Özgür oyunda ada tipi, denizleri, harita büyüklüğünü, iklim tipi ve bunun gibi birçok detayı ayarlayabiliyorsunuz. Oyuna geçtiğinizde, küçük bir adada küçük bir liman ile başlıyorsunuz. Buradan sonra ilk amacınız adanızı geliştirip kraliçeden ödül olarak bir gemi kazanmak. Bunun için çok uğraşmaya gerek kalmıyor zaten kısa bir süre sonra geminiz limana teslim ediliyor. İkinci göreviniz ise halkınızın isteklerini yerine getirerek hem onları mutlu etmek hem de kasanızı doldurmak. Bunun için sosyal hizmetler, lüks hizmetleri, zor bulunur yiyecekler gibi zorlu ihtiyaçları adanızda bulundurmanız gerekiyor. Fakat küçük bir adada gereken tüm ihtiyaçları karşılamak mümkün olmuyor. İşte bu noktada kolonicilik çıkıyor meydana!

Koloniciliğin başkahramanı olan gemilerimize tahta, taş, yemek, alet-edavat yükleyip yeni adaları keşfe başlıyoruz. Haritada gezdikçe yeni uygarlıkları keşfediyoruz ve diplomasi başlıyor. Eğer yeni bir ada bulduğunuzda orada yaşayan bir uygarlık yoksa, oraya liman kurabiliyor ve kolonileşmeye başlayabiliyoruz. Koloni kurarken ana adanızda bulunmayan ürünlerin olduğu adaları himayenize almaya bakın, yoksa bir süre sonra diğer uygarlıkların eline düşer pahalı ürünlerini satın alarak ekonominizi çökertirsiniz.

Diğer uygarlıklar demişken, onlar da siz kolonileşirken boş durmuyorlar. Onlar da koloniler kurup tüm zor bulunan hammaddeleri himayelerine almak için çalışıyorlar. Diğer uygarlıklar da yeni toplumlar keşfettikçe onlarda diplomasi yapmaya çalışıyor, çıkar elde edebileceğini düşündükleri ile anlaşmalar yaparak cepheleşmeye başlıyorlar. Bir süre sonraysa kaçınılmaz tartışmalar, akabinde savaşlar başlıyor. Savaşlar, deniz ve kara olmak üzere iki şekilde gerçekleşiyor. Fakat bu savaşları öyle çok ayrıntılı savaşlar sanmayın. Kimin ordusu ya da donanması çok kişiyse o diğerini deviriyor. Hal böyle olunca savaşlar yönünden oyun sınıfta kalıyor. Fakat Anno serisinin müdavimleri bu oyunu ekonomik ve diplomasi öğelerinden dolayı sevdiği için savaşların detaysız olması çok da göze batmıyor.

Kültür savaşları

Seriye yeni eklenen özelliklerden biri de kültür. Her uygarlığın kendine has bir kültürü var. Uygarlıklar kültür değerlerine göre birbirine zıt düşebiliyor ve zaman zaman kültür farklılıklarından savaşlar çıkabiliyor. Bunun yanında kültür farklılıkları toplumların yaşayış şekillerini ve binalarının şekillerinde değişikliğe sebep oluyor.

Serideki diğer göze çarpan yenilikler ise grafikler. Üçüncü boyuta adım atan Anno 1701’in grafikleri günümüzde piyasaya çıkan oyunlarla aynı kalitede fakat oyunu kodlayanlar o kadar güzel optimizasyon yapmış ki, birçok eski bilgisayarda bile rahatça çalışır hale gelmiş. Gemilerin bayrakları, denizin dalgası, hayvanlar çok detaylı ve şu ana kadarki en gerçekçi grafiklere sahip diyebilirim. Zoom özelliği ise bu tarz oyunlar içinde en iyisi. Tüm bu ayrıntıya rağmen, çok akıcı biçimde oynamak mümkün. Bunun yanında atmosferi tamamlayan ses ve müzik de oldukça hoş ve sizi 1700 yılında bir kaptan olarak hissettiriyor.

Sözün özü

Oyun, Multiplayer mod’unun eklenmesi ile büyük eksikleri kapatan Anno 1503’ten sonra oldukça yol almış. 8 milyon Euro bütçesi ile serinin kalitesini yükseklere çıkaran yapım umarız ülkemizde de tutulur ve hak ettiği yeri bulur. Bir dahaki Anno’ya kadar esen kalın