Kovboy olmak iyi hoş da, o ortamda yaşamak bana çok zor geliyor doğrusu. Eğlence için yapılacak pek birşey yok. Düello desen, sakat iş. Kadınlar da bir süre sonra bayacaktır. O yüzden, çölün ortasında bir kasabada olmak bana ters geliyor. Ama yine de, kovboy olmak hoş birşey. Silah milah, Kıyak iş. Cool yani 🙂
DMH, Wild West taraflarında geçen bir FPS. Karizmatik bir karakterimiz var ve birileri buna yamuk yapmış. O da, bunun altında kalmamış ve hapisten kaçtığı gibi bu 9 eşşek herifin peşine düşmüş. Bölüm bölüm dolaşarak, hepsini teker teker avlamak istemiş. Ama bunu tek başına yapamıyormuş. Sizin ona yardımcı olmanız gerekiyormuş. İşte böyle.

Oyunumuz, çok kaliteli bir oyun. Her bölümde, ayrı bir mekanda takılıyoruz ve her zaman değişik düşmanlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bölümler lineer ilerliyor. Kaybolmuyorsunuz. Yollar dallanıp budaklanmıyor. Dönüp dolaşıp aynı yere çıkıyor. Zaten yan yollara çıkamıyorsunuz, çünkü ya bloke edilmiş ya da siz tam giderken bloke ediliyor. Bölümler dümdüz olduğuna göre, ilgilenmeniz gereken şey düşmanlar oluyor. Öyle ki, heryerden çıkabiliyor bu düşmanlar. Çatılardan çıkabiliyor, camları kırıp ateş etmeye başlıyorlar, araba enkazlarından çıkıyorlar, ağaçlardan veya tepelerin üzerinden çıkıyorlar. Her yerden bekleyin düşmanları. Ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, sizi vurabiliyorlar. Bunu da unutmayın.

Demek istediğim, yapay zeka konusunda çeşitli problemlerimiz olabilir. Aslında AI, çok gelişmiş değil. Yani düşmanlar çok zeki değiller. Ama etrafta öyle koşturuyorlar ki, öldürmek zor olabiliyor. Genelde bir noktaya saklanarak ateş ediyorlar ama bazen de meydana çıkıp size direk ateş edebiliyorlar. Bu düşmanlar, bazen de üzerinize birşeyler yuvarlayabiliyorlar. Bunlar, kütük, fıçı ve benzeri şeyler olabiliyor. Hatta bazı fıçıların içinde barut oluyor. Size doğru yuvarlayıp bir de ateş ediyorlar ve siz de direk atalarınızı ziyarete gidiyorsunuz. Bu yüzden, etrafta pazarda dolaşır gibi dolaşmayın. Saklana saklana ilerleyin.

Bu çevreden birşeylerin düşme olayını süper yapmışlar. Oyunda düşmanları öldürmekten başka, çeşitli objelere ateş ederek de puan alabiliyorsunuz. Mesela şişeler, gaz lambaları, sandalyeler, fıçılar, kutular ve benzeri cisimlere ateş ederek puan kazanabiliyorsunuz. Düşmanı vurduğunuz zaman da, düşerken çevreye zarar verebiliyorlar. Mesela birisini vurursanız, arkaya uçarak camı parçalayabiliyor veya duvardan geçerek dışarı çıkabiliyor. Hatta vurduğunuz adam, biraz dönüyor ve balkonun tahtalarını kırarak aşağı da düşebiliyor. Aşağıda araba veya fıçı varsa, onu da parçalıyor. Yani herşey çok gerçekçi ve en ufak bir çatışmada bile ortam darmadağın oluyor. Aynen filmlerde olduğu gibi.

Kontroller çok kolay. Ateş etmek, eğilmek ve zıplamaktan başka hereketiniz yok. Ben oyunda çok az zıplama gereği duydum. Saklanarak ilerlemek de öyle. Tek kurşunla adamları öldürebildiğiniz için, birisini görür görmez vuruyorsunuz ve ilerliyorsunuz. Bu kadar basit. Eğilmek, zıplamak zor işler. Oyun da çok basit zaten. Adamları hızlıca öldürmekten başka sizi zorlayan birşey olmayacaktır. Her bölümün sonunda, kendisinden intikam almanız gereken boss’ları da unutmayın. Zor değiller. En sonuncusu hafif sakat gibi ama kısa zamanda hakkından gelebilirsiniz.

Oyunda 3 ayrı silah çeşidiniz bulunuyor. Bıçak ve bombalar haricinde, tabanca ve 2 çeşit de tüfeğiniz oluyor. Bunların çoğu ilk başta kapalı ve ilerledikçe açılıyor. Tabancalar ve tüfekler, o zamanlara ait silahlar. Uzun menzilli olanlardan, ard arda ateş etme kapasitesi olanlara kadar, çeşitli silahlarınız olacak. Oyunda en çok kullanacağınız silah ise, ard arda ateş edebilen olacaktır. Çünkü toplu kıyımlarda böyle bir alete ihtiyacınız olacak.

Oyunda birkaç hata da görmedim değil. Mesela, ateş etmeden beklerseniz, adamınız silahını havaya kaldırıyor, oynuyor. O an ateş ederseniz, silahı düzeltmeden ateş edebiliyorsunuz. Oyunun özelliklerinden birisi, değişik tuzakları harekete geçirebilmeniz. Mesela birisi sizi bekliyor ve tepesinde iple bağlı bir kutu var. O ipi vurarak kutuyu adamın kafasına düşürebiliyorsunuz. Ama o anda, bazen kutu havada kalabiliyor veya ip gerçek dışı bir şekilde havada kalabiliyor. Oyunda ayrıca, dar kapılardan geçmek biraz problemli. En büyük problem de, menülerde ENTER tuşunun çok fazla işlemesi. Silah seçim ekranının ilk kısmında, tuşa bastığınız zaman 2-3 ekran birden geçebiliyorsunuz. Son olarak, araya giren video görüntüler bazen renksiz çıkabiliyorlar. Normalde renkliler. Bir de, son dedim ama, tuhaf bir olaydan bahsedeceğim. Durun, paragraf başı yapayım 🙂

Çoğu oyunda bu sorun var. Battlefield: Vietnam mesela. 1280×1024 çözünürlükte, 85Hz ve yukarısında oynayamıyorsunuz oyunu. Ekran yamuluyor. Olmuyor. Bu oyunda da, refresh rate ayarı yok. Sadece çözünürlüğü ayarlıyorsunuz ve 1024×768 yapsanız bile, 60Hz’de kalıyor. Bunu oyunun klasöründeki bir CFG dosyası ile düzenliyebiliyorsunuz. Normalde oyunun ayarlar kısmında pek birşey yok. Bu dosya sayesinde, FSAA, AF, triple buffer gibi ayarları açıp kapatabiliyorsunuz. Buna kesin el atın çünkü hayati önem taşıyor.

Grafikler muhteşem. Bir kere, ortam harika. Her bölüm ayrı bir mekanda geçiyor ve ayrı bir oyun sanki. Ormanda iseniz, sanki hep orman üzerine kurulu bir oyundaymışsınız gibi hisediyorsunuz. Harabe bir kasabada iken, gerçekten orada olduğunuzu hissediyorsunuz. Madenlerin içine de girebiliyorsunuz. Trenlere veya minik vagonlara binip ilerleyebiliyorsunuz. Hatta bir bölümde ata bile binmeniz mümkün. Atı kontrol edemiyorsunuz ama çevreye ateş etme olayı sizin elinizde. Diğer atlı adamları öldürmek de oldukça zevkli. Bazılarının ayakları dizginlere takılıyor ve sürükleniyorlar. Karakterler de çok çeşitli ve harika modellenmişler. Grafikler benden hemen hemen tam puan aldı. Birkaç kafama takılan sorun yüzünden hafif düşürdüm puanı.

Sesler de o zaman ait müziklerle sislenmişler. Her bölümde ayrı bir parça çalıyor ve hemen sizi havaya sokuyor. Mükemmel. Efektler de çok iyi. Silahların sesleri çok gerçekçi. Düşman devamlı size laf atıyor. Birbirleri ile konuşuyorlar. Mesela çalılıklara gittiğinizde, adamlar sizin çalılıklara gittiğinizi birbirlerine haber veriyorlar. Ayrıca, cam kırılma, bağırma ve buna benzer ilginç efektler de var oyunda. Harikalar.

Kovboylar, çeşitli yollarla para kazanırlar. Sigortalı ve maaşlı bir işleri yoktur. Bu yüzden ya çakallık yaparak ya da poker oynayarak hayatlarını kazanırlar. Gerçi, çoğu kovboy, bu esnada hayatını da kaybedebiliyorlar. Neyse… Biz de, bölüm aralarında minik bir poker olayına giriyoruz. Elimizin iyi olup olmamasına göre de, mermi, sağlık ve çeşitli araç gereç kazanıyoruz. İlginç bir özellik, hoş olmuş.

Oyun sistemleri fazla zorlamıyor. Geforce 2 MX’de bile gayet performanslı çalıştı. Tabi dediğim gibi, oyunun size sunduğu grafik ayarları pek bir işe yaramıyor. Ama sisteminiz düşükse, hiçbirşeye bulaşmadan oyuna dalın derim.

Dead Man’s Hand, intikam yemini etmiş bir kovboy’u konu alan harika bir oyun. Hem o atmosferi solumak, hem de uzun bir aradan sonra kaliteli bir western FPS oynamak için, bu 2CD’lik oyunu kesinlikle edinin. Pişman olmayacaksınız..