Uzun zaman ortadan kaybolan kahramanımız yıllar sonra büyüdüğü köye geri döner, ancak buradaki akrabalarının öldürüldüğünü öğrenir ve sorumluların peşine düşer. Amacı, güç, servet, şan ve şeref gibi şeyler değil, sadece intikamdır.Eski çağlarda geçen bu tür oyunlar fazla sayıda değil, ancak aralarından bende iz bırakan “Blade of Darkness” isimli bir oyun vardı. Aksiyon ve bulmaca ağırlıklı bir oyundu. Ondan sonra buna benzer birçok oyun çıkmış olsada, ne zaman bu tür bir oyun görsem aklıma hep Blade of Darkness gelir ve istemeden de olsa karşılaştırırım. Ancak hepsinin temelinde bu tür oyunlara karşı duyduğum sempati yatar ve çıktığında kaçırmamak gerektiğini düşünür ve takip ederim. Conan’ın çıkmasını da bu nedenle sabırsızlıkla bekledim, aldım ve sonuna kadar oynadım.

Oyunumuzun başında izlediğimiz uzun giriş kısmının ardından intikamımızı almak üzere yola çıkıyoruz. Dövüş tekniklerini de yolda ilerledikçe geliştiriyoruz. İlk başta karşınıza çıkan hayvanları öldürerek işe başlıyor ve oyun boyunca da devam edeceği gibi, yeni birşeyle karşılaştığınızda oyunun arayüzü size bu şeyle ilgili bilgi veriyor. Örneğin bir sağlık iksiriyle ilk karşılaşmanızda bunun ne olduğu yazılıyor. İlk kez bir düşmanı/yaratığı öldürüşünüzün ardından ekranın sol üstündeki puanınızın arttığını görüyorsunuz ve bu puanların biriktirilip Conan’ın yeteneklerini geliştirmede kullanılacağını öğreniyorsunuz.

Kahramanın geliştirilebilir yetenekleri; oyunun güzel özelliklerinden biri. Temelde iki bölüme ayrılmış; kılıç ve balta grupları. Ama, bunların altında da onlarca değişik özellik var. Bu özelliklerin ne olduğunu tahmin ediyorsunuzdur elbette; savaş teknikleri. Fakat biz bunlara kısaca “combo” diyoruz 🙂 Yaratıkları öldürdüğünüzde aldığınız puanlar düşmanın zorluğuna göre değişiyor tabi. Sonuçta menüye girip bu puanları yeteneğe dönüştürebiliyorsunuz. Her hareketin (combo) belli bir tuş kombinasyonu var ve bu kombinasyonlar bir animasyonla oyuncuya tanıtılıyor. Bunların bazılarını sadece mouse ile yapabiliyorken bazılarını mouse ve klavye bazılarını da sadece klavye ile yapmak durumundasınız.

Yukarıda kılıç ve balta şeklinde iki ana grup olduğunu söylemiştim. Nitekim, tüm puanlarınızı kılıca yatırmanız halinde elinize bir balta alıp düvüşmek işe sıfırdan başlamak gibi birşey oluyor. Bu gruplar içinde iki elle kullanılan uzun kılıçlar için herhangi bir kısım bulunmuyor. Kanımca bu tür silahlarda normal kılıçla yapabildiğiniz hareketlerin bazıları kısıtlanıyor. Neyse, nasıl olsa detayları oynayarak keşfedeceksiniz. Ancak belirtmeden geçmeyeyim, bu hareketleri yapmak çok keyifli.

Conan’ın kontrollerinde ise combo’larda gördüğümüz yaratıcılıktan eser yok diyebilirim. Malesef ilerleme ve dönüş hareketleri çok basit, kaba ve bu tür bir oyun için yetersiz. Özellikle oyunun çoğu yerinde ihtiyacınız olan zıplama işi çok kötü yapılmış, resmen bir kütüğü zıplatmaya çalışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Merdivenlere, duvarlara vb. tırmanmak için öncelikle tırmanabileceğiniz belirten bir ikon görmeniz ve ilgili tuşa basmanız gerekiyor. Oynadığım sürece inmek ile ilgili özel bir hareketle de karşılaşmadım, bu yüzden de hep atlamak/düşmek zorunda kaldım. Kısacası savaşmak dışında kalan kontroller pek iyi değil. Bir de, kamera’nın zoom özelliği ile karakterinizin gözünden çevreye bakabilme özellikleri var. Gideceğiniz yere veya çevreye bakmak için zaman zaman gerekli bu özelliklerden zoom özelliği neredeyse hiç işinize yaramayacak kadar gereksiz olmuş.

Oyunda, oyunun zorluk derecesini etkileyen en önemli detaylardan biri istediğiniz kadar save yapamayışınız. Save yapabilmek için kutsal bir taş bulmanız gerekiyor. Bu taşlardan yanınızda sadece 4 adet taşıyabiliyorsunuz ve herbiri sadece bir kez save etmenize izin veriyor. Kutsal taşınız yoksa ve kritik bir yere geldiyseniz durum kötü demektir. Ancak, önünüzde durumun kritikleşeceği yerlerde genelde en az 1 adet taş bulma fırsatınız oluyor.

Oyunun başlarında animasyonlarla anlatılan hikaye kısmı biraz fazlaydı ve bir an için kendimi interaktif bir film seyrediyormuş gibi hissettim. Ancak ilerleyen bölümlerde durum tam tersine döndü. Bu kez de sürekli olarak saldıran düşmanlardan bunalmış şekilde buldum. Ve oyunun sonuna kadar da durum böyle ilerledi. Animasyolar azaldı, düşman çeşitliliği arttı. Ha bir kaç tane de küçük bulmaca geçtik. Ama bunlara tam olarak da bulmaca denemez, bir levyeyi açıp gerisin geri dönüp daha önce orada kapalı olan kapıyı açık bulmak veya bir şeyi almak için aşağı inmek ve sonra tekrar geri dönüp yerine koymak gibi şeyler bunlar.

Conan’ın 3 CD olmasının nedeni ise güzel ve çeşitli grafikler, mekanlar ve seslerden kaynaklanıyor. Ama üzerinden bir hafta geçtikten sonra oyunla ilgili aklımda kalan şeyin bazı savaş sahnelerinde ve hikaye anlatımlarında kullanılan o destansı müzik olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca hoşuma gitmeyen şeyin de oyunda hiç kan çıkmaması olduğunu söylemem gerek.

Sonuç olarak oyun bize Conan’ın bilmediğimiz yeni bir macerasını tattırıyor, hikaye anlatımı çok hoş. Ama oyun boyunca yaptığınız şey düşman öldürmek, combo’larınızı geliştirmek, yine düşman öldürmek, yine kendinizi geliştirmek, düşmanları farklı hareketlerle öldürmek… Oyunun size vereceği en büyük zevk bu olabilir sadece. Tabi bir de Conan’ın yeni bir macerası oluşu.